Hîfâ Hâtun radıyallahü anhâ, Medîneli kadın sahâbîlerdendir. Güzel ve zengindi. Hep ibadetle meşgul oluyor, evlenmeyi düşünmüyordu. Bir gün, Peygamber Efendimizin huzuruna gelerek; - Yâ Resûlallah, bana bir ibadet emret ki, onu yapıp Cenneti kazanayım, diye arz etti. Resûlullah Efendimiz cevaben; - Önce evlenmelisin! buyurdular. Hîfa Hâtun, tereddütsüz; - Peki yâ Resûlallah! dedi. Ve arz etti peşinden: - Ama benim dengim kim olabilir ki yâ Resûlallah? Ben, Padişah Necâşî'yi ve nice zengin beyleri geri çevirmişim. Ve ekledi: - Ama siz kimi uygun görürseniz, ona râzıyım yâ Resûlallah. Efendimiz memnun oldular. İyi de, dâmat kim olacaktı? Böylesine güzel, zengin ve sâliha bir hanımla evlenmeyi kim istemezdi? Resûlullah Efendimiz Ona; - Yâ Hîfâ! Yarın sabah, mescide kim önce gelirse, senin dengin odur! buyurdular. O, yine tereddütsüz; - Peki yâ Resûlallah! dedi. Haber ânında yayıldı gençler arasında. Sevgili Peygamberimiz, o sabah, mescide ilk gelenin kim olacağını merakla beklerken, Süheyb adında bir delikanlı girdi içeri. Kimdi bu Süheyb? Süheyb, kimi kimsesi bulunmayan, dünyâlıktan ve fizîkî güzellikten nasîbi olmayan, rengi siyaha yakın esmer, boyu normalden uzun, bünyesi çok zayıf ve çelimsiz bir garip sahâbî. Resûlullah, onu işaret ettiler Hîfâ'ya: - İşte senin dengin! Cevabı aynıydı yine Hîfâ Hâtunun: - Peki yâ Resûlallah! Teslîmiyet denen şey, bu olsa gerek. Resûlullah, iki gencin nikâhını kıyıp; - Kalk yâ Süheyb! Zevceni evine götür! buyurdular. Garip sahâbî büktü boynunu: - Benim evim yok ki!.. "Devamı yarın" E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com