Daha önce üç kez dile getirmiştik;
12 Şubat, 25 Mart ve 8 Temmuz’da…
Endişemiz neydi?
Türk aile yapısının bozulması…
Gerekçelerini de tek tek sıralamıştık;
Kupürlerde göreceğiniz gibi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıfta bulunarak da…
Uyarılarımızı yapmıştık, üç çocuk üzerinden.
Bu endişemize en büyük delil niteliğinde…
TÜİK 2023-2100 Nüfus projeksiyonu…
Toplumumuzun geleceğine ışık tutan,
İçler açısı tabloyu gözler önüne seren,
Uyarıcı rakamlarla dolu bir araştırma.
Nüfusumuz bir müddet olsa da artış gösterecek.
2030’larda 88 milyon 188 bin kişiye ulaşacağız.
Ama 2050’lere geldiğimizde tehlike kapımıza dayanacak.
Düşüş alabildiğine hızlanacak…
2100’lerde ise 77 milyonun altına düşeceğiz.
Daha kötü senaryoya göre de;
55 milyon olacağız…
90’lı yıllarda olduğu gibi…
Nüfusun en önemli göstergesidir orta yaş.
Bu yıllarda ortanca yaş yüzde 52’lere tırmanırken,
Yaşlı oranımız da yüzde 33’lerde seyredecek.
Bütün mesele doğurganlıkta düğümleniyor…
Doğurganlık oranı kritik seviye olan 2,1’in altında.
Yüzde 1,5’lerde dolaşıyor.
Doğurganlık fırsatını kaçırırsak... Ki öyle gözüküyor.
Ekonomi çarklarını döndüremeyeceğiz…
Sosyal dokumuzu koruyamayacağız…
Gençliği arayan yaşlılar ülkesi olacağız…
Vay hâlimize vay…
İçinde bocaladığımız vahim durumu…
Aile Bakanı Mahinur Hanım’ın sözleriyle noktalayalım:
“Cumhurbaşkanı’mız bu konuyu 'varoluşsal bir tehdit' olarak nitelendiriyor.
Durumun ciddiyetini anlatmak için şöyle bir örnek vermek isterim:
Eğer trend bu şekilde devam ederse bundan 20-25 sene sonra biz yeterince askere gönderecek genç bulamayacağız."
Bir not daha…
Kayınvalideye ‘anne’, kayınbabaya ‘baba’ dememek…
Boşanma sebebi… Bunu da hatırlatalım istedik.
Yargıtay’ın verdiği son karara göre…
CHP Genel Başkanı ne demişti?
Yeniden anayasa yazılması konusunda…
“Anayasaya uymayanlarla anayasa yapılmaz.”
Hayvanlarla ilgili kanun yasalaşınca…
CHP’li belediye başkanları ne dedi?
“Biz bu kanunu uygulamayacağız…”
Kanunlar gücünü anayasadan aldığına göre…
Uygulamak mecburiyeti yok mu?
Belediye borçlarını bahane ederek…
Bu yola başvurmak akılcı bir tutum mu?
Prim borçları demişken…
Yine Özgür Bey’in çıkışına kulak verelim?
İktidara yaptığı şantajdan bahsederek…
“En düşük emekli maaşını 17.500 TL’ye çıkarırsanız…
Belediye başkanlarımız borçlarını ödeyecek…”
4 milyona yakın emeklinin yararlanacağı
2.500 liralık bir artış;
Cumhurbaşkanı Cevdet Yılmaz’ın hesaplamasıyla
Bütçeye 60 milyar liralık bir yük getirecek…
Özel’in dediği olursa…
12.500 liranın üzerinde aylık alanlar da
Hesaba katılacak fatura çok kabaracak.
İşin içinden çıkabilirsen çık artık…
Varsayalım ki:
Çalışma Bakanlığı tahsilat yaptı.
90 milyar lira kasaya girdi…
6 ayda bir zam yapıldığını da dikkate alırsak…
Ancak bu para birkaç aylık ödemeye yeter…
Sonuç:
Özel, kanunlara karşı gelmeyi teşvik ederken…
Aynı zamanda da tribünlere oynuyor…
Emeklilerin hassasiyetinden yararlanarak…
Prim üzerinden prim yapmak istiyor…
Tutar mı dersiniz?!
Hükûmet:
Emeklilerin refahını artırmak,
Daha iyi imkânlar sunmak için…
Her fırsatı değerlendirmeye çabalıyor.
Ekonomik göstergeler yerine oturursa,
Enflasyon canavarı dizginlenirse,
17 milyon emeklinin yüzü mutlaka güldürülecektir…
Zira onlar her şeyi fazlasıyla hak ediyor.
Bu memlekete yıllarca hizmet verdikleri için…
Kalkınmaya, gelişmeye, büyümeye sağladıkları için…
Toplum olarak onlara minnettarız.
ABD Başkanı Biden açıklamıştı…
Adaylıktan vazgeçirildiği zaman:
“Orta Doğu’ya barışı getirmek için çalışacağım.”
Kısa bir süre sonra… HAMAS lideri Heniyye öldürüldü.
Tahran’da suikast yapılarak…
Yapan adres de herkesin malumu zaten!
Netanyahu ile yaptığı son görüşmede de…
Telefonda neyi tavsiye etti?
“Orta Doğu’da gerginliği azaltmak lazım…”
Korkarım bu açıklamanın ardından da…
Önemli bir olay patlak vermez bölgede.
Netanyahu için bir şey söylemeye gerek yok…
Gözü dönmüş kasap, zalim, merhametsiz…
40 bin Gazzelinin kanı var, kirli ellerinde…
Suç dosyası ise çok kabarık…
Soykırım eşiğini de aşmış durumda.
İşte bunlardan birkaçı;
10 bin kişi enkaz altında veya kayıp.
Haber peşinde koşan 165 gazeteci hayatını kaybetti.
885 sağlık çalışanı, 79 sivil savunma görevlisi katledildi.
1 milyon 737 bin 524 kişi bulaşıcı hastalıkların pençesinde.
71 bin 338 kişi "Hepatit A"ya yakalandı.
60 bin hamile kadın, 350 bin kronik hasta tehdit altında.
150 bin konut tamamen, 200 bin konut kısmen yıkıldı.
117 okul ve üniversite kullanılamaz hâlde.
610 cami yıkıldı, 211 cami tahrip edildi.
68 sağlık merkezi ile 34 hastane enkaza dönüştü.
206 tarihî ve kültürel varlık zarar gördü.
İsrail’in verdiği toplam zarar 33 milyar dolara ulaştı.
Daha neler var neler…
Artık anlatmaya takatimiz kalmadı.
En iyisi sözü burada keselim.
Doğurganlık kritik seviyede ?! Düne kadar doğum kontrolü teşvik ediliyordu...