Artık söylenecek bir söz kalmadı…
Soykırımcı Katliamcı İsrail’e…
Vicdansız, ahlaksız, kalpsiz, insan kasabı…
Cani, cellat, 2. Hitler, Netanyahu’ya…
Çünkü hiçbir şeyi umursamıyor, kimseyi dinlemiyor.
Başkan Trump’ı bile takmıyor!
Onun dünyası: Yakma yıkma, yok etme…
Üzerine inşa edilmiş zalim bir dünya…
Filistin Devleti'ne destek verilmesini savunan New York Bildirgesine karşı çıkmaktan, BM’ye bile hakaret etmekten çekinmeyen, 142 devleti tek kalemde karşısına alan ülkeden; bölgeyi ateşe atmaktan başka ne beklenir ki!
Ama bu dünya ne firavunlar, ne zalimler gördü.
Mutlaka İsrail’in de Netanyahu’nun da üstesinden gelecektir.
Bundan yana hiç şüphe duymuyoruz.
Mevlâm ne eylerse eyler; hem de güzel eyler!..
CÜRÜMLE HUKUKU PERDELEME!
CHPNAME
Tarihî miting, Tarihî rekor, Tarihî konuşma…
Tarihî mücadele, Tarihî karar, Tarihî proje…
Tarihî kaçış, Tarihî çıkış, Tarihî manifesto…
Tarihî açılış, Tarihî zirve, Tarihî görüşme…
Tarihî dolandırıcılık, Tarihî dönemeç…
Tarihî ders, Tarihî açıklama, Tarihî tören...
Tarihî savaş, Tarihî kriz, Tarihî kaos, Tarihî çöküş…
Tarihî esinlenme, Tarihî taklit, Tarihî kopyacılık…
Tarihî dolandırıcılık, Tarihî ayrımcılık, Tarihî vurgun…
Son dönemin en moda kelimesi oldu artık tarih…
Lüzumlu, lüzumsuz, önemli/önemsiz herkes…
Kendini "Tarihî" pozisyonla şekillendiriyor…
Tarihin kalan yapraklarında yer edinmek istiyor.
Tarihin yükü o kadar ağır ki:
Hangisini hafızasında muhafaza etsin…
Hangisine yetişebilsin not alabilsin…
Bize ezberletilen yalan tarihle,
Gerçek tarihin yüzleşmesi daha netleşmemişken…
Az kalsın unutuyordum... Ekrem İmamoğlu da…
Diploma sahteciliğinden hâkim huzuruna çıktı.
Savunmasını da ‘Tarihî savunma’ diye niteledi.
Bakın ne dedi:
“Bu duruşma, tarihe geçmiştir. Talihsiz bir tarihe not düşmedir.”
Biz de bir cümle ile tarihe not gönderelim istedik:
Tarihte, tarih olmanın da ihtimalini hatırlatarak?!
***
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı ile Beykoz Belediye Başkan Vekili AK Parti’ye geçti.
Özlem Çerçioğlu ile Özlem Vural Gürzel…
İki hanımefendinin de tek ortak derdi:
CHP yönetiminin kendilerini kale almaması…
Baskı kurulması, bazı taleplerde bulunulması…
Şimdi sorma zamanı… Ne diyordunuz:
Kadına pozitif ayrımcılık yapan AK Parti’ye:
Kadınları önemsemiyor, eve kapatmak istiyor.
Sosyal hayattan uzaklaştırmak istiyor.
Ekonomik özgürlüğünü engelliyor…
Peki sizin yaptığınız nedir?
Bunu demokratlıkla, eşitlikle nasıl izah edeceksiniz!..
Partiyi CHP eşittir İmamoğlu hâline getirdiniz…
***
İsterseniz Özgür Özel beyle devam edelim…
Özgür bey sık sık tekrarlıyor…
Millî iradeden dem tutarak:
Yolsuzluk operasyonlarının siyasi darbe olduğunu…
CHP’yi iktidara taşıyacak isimlere darbe yapıldığını…
Böyle değil durum. Ayan beyan her şey ortada ama…
Farz edelim ki böyle oldu, bir an için…
Bu ülke 1960 yılında darbe ile sarsıldı.
1971’de 12 Mart Muhtırası ile iktidar düşürüldü.
1980 yılında askerler yönetime el koydu.
27 Nisan bildirisi, 28 Şubat süreciyle…
15 Temmuz darbe girişimiyle…
Yargı ve MİT operasyonlarıyla…
Demokrasi askıya alınmak istendi.
Bunları yapanların arkasında kim vardı?
Tabii ki, hep CHP, daima CHP…
Elinden gelen desteği verdi.
Memleketin geleceğine ipotek konuldu…
Sözün özü:
CHP ezelden ebede "darbesever" bir partidir…
Yolsuzluk, rüşvet operasyonlarını da böyle düşünseler
Hiçbir sorun kalmaz, işler tıkır tıkır yürür…
Vereceğiniz katkı ile birçok şey açıklığa çıkar…
Bilmem anlatabildik mi, bu nazik durumu?!.
***
Bugün mahkeme, kararını açıklayacak…
CHP’nin 38. Kurultayının iptaline ilişkin…
Çıkacak karar bizi ilgilendirmiyor fakat…
Mutlak butlanla Kayyım atanması hâlinde;
Genel Merkeze girmesi engellenecek.
Polis müdahalesine karşı da…
Kapılar kapatılacak, nöbet tutulacak.
Hatta dün Ankara’da miting de yaptılar.
Eylemin günlerce süreceğini planlamışlar.
Aç kalmamak için de tonlarca makarna,
Biber gazından zehirlenmemek için maske almışlar.
Her ihtimale karşı limon da stoklamışlar.
Karar açıklanması ertelenmediği takdirde…
Bu durumdan en kârlı Bay Kemal çıkacak.
Hasret çektiği koltuğa yeniden merhaba diyecek!
Özgür Özel ve yönetimi veda edecek…
Düne kadar Kılıçdardoğlu tu kaka idi…
Özgür Bey birdenbire frene bastı.
Şimdi Kılıçdaroğlu başımızın tacı diyor.
Koltuğunu kaptırmamak için…
Sözüm ona gönül alarak engelleyecek.
Ama Bay Kemal yutmaz, umursamaz bile.
Tekrar Genel Merkez stokuna dönecek olursak;
Günlerce partiden çıkmayacağı,
Getireceği yatakla da uyuyacağı için…
Yeme içme derdi olmayacak…
Gerçi kendi yalanladı ama… Biz de,
"Kader kısmet" diyerek hatırlatalım:
Bay Kemal’in açlık ve yatak üzerine söylediği sözleri:
"Eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa ve siyaset organı onu görmüyorsa onun açlığını istismar ediyorsa o siyaset değildir.’’
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...