Afganistan'daki savaş, Kabil'in düşmesi ile, hatta Celalabad, Kunduz ve Kandehar da düşerse ve ülkenin tamamı Kuzey İttifakı'na geçerse, sona ermeyecek. ABD Komutanı Orgenaral Tommy Franks, Üsame Bin Ladin ve El Kaide örgütünün elebaşları, diri veya ölü -Afganistan'da veya başka bir ülkede- ele geçirilinceye kadar ve hatta "elinde silahlı bir tek Taliban" kalmayıncaya kadar devam edecegini söylüyor. Dağlara çekilecek, mağaralara gizlenecek, hatta kılık değiştirip dehalet eden ve sonra tekrar savaşa dönen Talibanlar gerilla savaşını sürdürecekler. Ama en sonunda Taliban rejiminin, Afganistan'daki hükümranlığı, muhakkak sona erecek... Taliban dehşeti Şimdi bütün dünyada Taliban Kamboçya'daki "Ölüm Tarlaları" dehşetinin faili Khmer Ruj rejimi kadar hunhar bir rejim olduğu kabul ediliyor. Ama ilginçtir, bundan bir yıl önce Rusya, Fransa ve diğer büyük devletler Taliban rejimini tanımakta, "iyi ilişkiler" kurmakta yarışıyorlardı. Özbekistan'ın Kerimov rejimi de Taliban Afganistan'ını "iyi komşu" ilan etmişti. Çünkü hepsinin petrol vs. diğer çıkarları vardı. ABD dahi, Taliban'a yaklaşmaya hazırlanıyordu. Tek Türkiye, Taliban'ın Orta Doğu ve ülkemiz için ne kadar habis bir ur olduğunu o zaman anladığı için, bu rejime uzak durdu. Bunları büyük devletlerin politikalarında kendi çıkarları söz konusu olunca ne kadar seyyal olabildiklerini belirtmek için hatırlattım. ABD Savunma Bakanının ve General Franks'ın beyanlarında ilginç bir nüans vardı: "Kuzey İttifakı" tabiri yerine "Muhalefet grupları" deyimini kullandılar ve İttifakın artık o kadar insicamlı ve birlik olmadığını ima ettiler. Bu da beklenebilir bir durum. İttifak bir yere kadar sanal ve etnik pamuk ipliğine bağlı bir ittifak. İktidar kavgasına açık! Bakın, Afganistan'ın devrik Başkanı Rabbani hemen Kabil'e gitmiş. Gerçi maksadının halisane olduğunu söylüyor ama diğer gruplar buna öyle bakmayabilirler, huylanırlar. Eğer çok geçmeden Afganistan'da gerçekçi bir yönetim kurulamazsa, Talibancıların ve El Kaide'nin medet umdukları iç çatışmlar başlayabilir. Bunun için de Birleşmiş Milletler barış gücüne bir an evvel şiddetle ihtiyaç var. HazırlananTürk Tugayının bir an evvel bölgeye gitmesinde de yarar var. Afganlıların Türkiye'ye karşı 1920'lerden beri yaptığımız yardımlardan dolayı büyük sempatileri vardır. Tugayımız bunun için, en etkili rolü oynayabilir. Ben şüpheleniyorum ki bazı güçler, hatta Birleşmiş Milletler ve hatta dostumuz Pakistan, şimdi Afganistan'ın yeniden şekillenmesinde Türkiye'nin, başı çekmesini, etkin rol oynamasını pek istemeyeceklerdir. Etnik liderlerin toplantısının Türkıye'de yapılmasının istenmemesinin altında bence bu yatıyor! Kamran İnan'ın ünlü deyimiyle, "kendi ayak seslerimizden korkarken" diğerleri bizden korkuyorlar! Peştunlar Pakistan, çoğunluğu teşkil eden Peştunların yeni yönetim ve devlette ağırlıklı olmalarını, hatta -o ne demekse- "ılımlı" Talibanların da temsil edilmesini istiyor. Geleneksel dostumuz Pakistan'la çıkarlarımız, bizim Özbeklerin yeni hükümette etkin rol oynamalarını istememizdeki çıkarlarımızla çatışabilir. Aslında, Pakistan hükümetleri General Pervez Müşerref, büyük bir cesaretle, Taliban'a ve teröre karşı savaşa katılmak dirayetini gösterene kadar, Taliban'a türlü şekillerde destek vermişti. Hatta Taliban'ın, CIA'nın ve Pakistan'ın "eseri" olduğu söylenir. Bunun için de Afganistan'daki diğer etnik gruplarda Pakistan'a karşı alerji ve şüphe var. Pakistan'ın da kendisine dost olmayacak yeni Afganistan'dan korkusu! Devlet oluşturmak Yeni Afganistan'ın yönetiminden başlayarak, yeni Afgan Devletinin yapısını da düşünmek zamanı. Bu devlet şimdiye kadar Peştun'ların (ve Pakistan'ın) istedikleri gibi ve Osmanlı İmparatorluğundaki Din birliğine dayanan hayali bir "Üniter" devlet mi olacak? Yoksa, şimdiye kadar yürümeyen ve etnik çatışmalara yol açan bu tipteki devletin yerine bütün etnik grupların federasyonu mu? Özbekistan muhalif ERK partisinin lideri Muhammet Salih, din birliğine dayanan, sözde bir "üniter rejimin" yürüyemeyeceğini, zira "etniklik falan yok, herkes din kardeşi" diyen Peştunların da Taciklerin de, iktidara gelince, hep din kardeşlerini değil kendi kan kardeşlerini anahtar mevkilere getirdiklerini hatırlatıyor. Muhammet Salih: "Bu gerçek Müslümanlar iktidara gelince gerçek ırkçılara dönüşürler" diyor ve ilave ediyor; "Azınlıklar talep ettikleri haklara ulaşamaz ve Peştun hegemonyası sürerse Taliban sonrası Afganistan'ın Taliban öncesi Afganistan'dan daha istikrarlı olacağını sanmam"