Bazıları, Türk Ordusuna düşmandırlar; bölücülerin, irtica yanlılarının ve aşırı sol örgütlerin düşmanlığını anlamak mümkündür de içimizdeki liboşların "ordu" alerjileri dikkate şayandır. TSK'dan, düşman ordularından koktuklarından fazla korkarlar. Bu kurumun prestjini sarsmak için, kıyısından köşesinden yaptıkları bütün tahriklere rağmen, kamuoyundaki en üstün mevkiini muhafaza etmesi onları çileden çıkarır. Ordu, Hollanda veya İngiliz orduları gibi kışlasına çekilse bayram edeceklerdir. Savaş gücünü kaybetse umurlarında bile olmaz. TSK'nın, dış tehlikelere karşı güçlü olmasının yanıbaşında, rejimin ve paradoksal da olsa, onların kendi mevcudiyetlerinin ve serbestçe ahkam kesebilmelerinin son sigortası ve garantisi olduğu gerçeğinin ya farkında değillerdir ya da liboşluğun şanına yakışmayacağı endişesi ile bunu da itiraf edemezler. Bıyık altından... "Silahlı Kuvvetlerimize bütçede ayrılan tahsisat fazla, Ordunun harcamaları kontrolsüz, Genelkurmay tasarruf yapmıyor ve kimseye hesap da vermiyor" sözleri bazı çevreler tarafından, açıkça olmasa bile, hep bıyık altından söylenirdi. İçinde bulunduğumuz ekonomık ve mali kriz bu çevrelerin hep dillerinin altında olan bu baklayı ortaya çıkarmalarına vesile oldu. Türkiye'nin konumu Bir defa, Genelkurmay, bazı tasarrufların, Ordumuzun savaş gücünü etkilemeden yapılacağını ifade ederek, çanlarına ot tıkadı ama gene de susmayacaklardır. Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu da duymuş: Suret-i haktan görünerek ve ucuz bir demagoji ile: "Orduya silah alınmasın da bu paralar egitime ve sağlık hizmetlerine harcansın" diyesilermiş! Ancak Kıvrıkoğlu Paşa'nın hemen işaret ettiği gibi, Türkiye bugün başka hiçbir ülkenin olmadığı kadar tehlikeli bir jeo-politik durumda -İsviçre, İzlanda, Lüksemburg hatta İngiltere değil- ve potansiyel ve aktif, iç ve dış tehditlerle karşı karşıya. Silahlı olmaya ve yaşlanan silah ve techizatın yerine yenilerini koymaya mecbur... Eskisi gibi Amerikan yardımı filan da yok. Kendi öz kaynaklarımızla ve kendi silah endüstrimizle yetinmeye mecburuz. Genelkurmay ve komutanlar, mesela Güney Amerika ve Asya ve Arap ülklerindeki generaller gibi oyuncak alıp oynamıyorlar. Gerçeklerle karşı karşıya, asgari harcamalarla mümkün olanı yapmaya, bugün dünyanın en önemli gücü olan silahlı kuvvetlerimizi çaptan düşürmemeye gayret ediyorlar. Bir şeyi de unutmamak gerek; her türlü iç denetimi ve müeyyideleri olan ve Türkiye'nin en düzgün bu kurumunda, ne çalıp çırpma ne de israf mümkün değildir. Yolsuzluk olsa hemen bulunur ve suçlular, kimsenin gözünün yaşına bakmadan hemen cezalandırılır. Askerlerin dış temyize tabi olmayan kendi yargı ve otokontrol sistemlerinin bulunması da bunun için çok önemlidir. Diğer sivil kurumlarda olduğu gibi olaylar hasır altı da edilmez, denetimler tahkikatler kangrene de dönüşmez; çürükler kesilip atılır! Bölücülerin korkusu TSK'nın güçlü olması tabii bölücülerin korkulu rüyasıdır. Bunun için de fırsat buldukça, mal bulmuş magribiler gibi Orduya, harcamalarına vs. sataşırlar. Bugünlerde yayın organlarında bunu yapıyorlar ve bu arada aynı yayın organlarından öğreniyoruz ki, PKK birliklerı güya Türk topraklarından çekildiği için, şimdi yerine, bizim topraklarımızda Halk Savunma Komutanlığı kurmuşlar. Hangi halkın kime karşı savunması? Bu komutanlık, TSK'nın bölgede yeni bir harekat başlatmasından endişeli imiş. Ordumuz tabii, gerekenleri bu sözde halk savunma komutanlığına karşı da yapacaktır. Ama bu haber dahi TSK'nın niçin güçlü kalması gerektiğinin düşmanlarca itirafı. Asıl tasarruflar; gene Kıvrıkoğlu Paşa'nın söylediği gibi, hortumları önlemekle ve mesela siyasilerın beslettiği fuzuli "danışmanlar ordusunu" dağıtmakla yapılacaktır.