Batı’nın çifte standartları

A -
A +

İsrail’in Gazze’ye vahşi saldırısı ve kolektif cezalandırma amacıyla ayrım yapmadan bomba yağdırması Batı’nın çifte standartlılığının ve çifte standartlarının gözlerden gizlenemeyecek şekilde açığa çıkmasına sebep oldu. Sanırım İsrail saldırısı bittikten sonra bile bu mevzu gündemde kalmaya devam edecek.

 

Aslında Batı’nın çifte standartlılığı yeni olmaktan uzak. Şimdi olan ise çok kısa sürede ve herkesin gözleri önünde bu özelliğin sergilenmesi. Batı'nın hemen hemen tüm kurumları bu süreçte yer almakta. Basın yanında politikacılar da çifte standart uygulamakta âdeta birbirleriyle yarışmakta.

 

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bir süre önce Ukrayna-Rusya savaşı hakkında konuşurken Rusya’nın Ukrayna’da su ve enerji altyapısını bombalamasının bir savaş suçu olacağını söylemişti. Leyen’in İsrail’in Gazze’nin yakıtının, suyunun, gıdasının girişine engel olmasını da savaş suçu olarak görmesi ve adlandırması beklenirdi. Ama o bu konuda sessiz kaldı ve İsrail’e şehvetli destek açıklamaları yapmayı sürdürdü.

 

AB Azerbaycan’ın zaten kendi toprağı olan Karabağ’ı kontrol altına almasından sonra Ermenilerin kendi istekleriyle Ermenistan’a göç etmesini soykırım olarak nitelendirmişti. Aynı Batı medyası, soykırıma çok daha yakın olan, İsrail’in Kuzey Gazze halkını zorla ve tehditle Güneye sürmesi olayını ise soykırım olarak adlandırmadı.

 

İsrail HAMAS’a cevap olarak Gazze halkını kolektif olarak cezalandırma yoluna gitti. Suçlu suçsuz ayrımı yapmıyor. Kimin zarar göreceğine bakmadan Gazze’yi acımasız şekilde bombalıyor. İsrail’in bir haftada Gazze’ye attığı bomba miktarı ABD’nin Afganistan’da Taliban ile savaşta bir yıl içinde attığı bomba miktarına eşit. İsrail ayrıca savaşta kullanılması yasaklanmış olan fosfor bombaları kullanmaktan çekinmiyor. Batı medyası ise buna dair haberleri perdeliyor, görmezden geliyor.

 

Batı ifade özgürlüğün savunucusu olmakla övünmeyi sever. Ülkeleri bu açıdan değerlendirmekten de geri kalmaz. Buna karşılık Batı dünyası çeşitli şehirlerinde Filistin’e destek çıkan, İsrail’in saldırısını kınayıp durdurulması isteyen ve Gazze halkına destek veren açıklamaları ve gösterileri engellemeye çalışıyor. Bunu yapan kişileri hapisle tehdit ediyor; sınır dışı etmeyi düşünüyor. Almanya insanların astığı Filistin bayraklarını topluyor. Sosyal medyada da durum aynı. Facebook, YouTube, Twitter gibi mecralar Filistin’e destek veren, olayların gerçek yüzünü aktarmaya çalışan hesapları kapatıyor.  

 

Batı medyası aynı zamanda haber uyduruyor, haber çarpıtıyor. Örneğin HAMAS savaşçılarının öldürdüğü söylenen sınırdaki festival katılımcılarının gerçekten öldürüldüğüne ilişkin bir belge ortaya çıkarılamadı. Keza, başının HAMAS tarafından kesildiği iddia edilen kırk bebekten de bir delil yok. Malûm, ABD Başkanı Biden İsrail’e destek açıklamalarından birinde acıklı bir şekilde bu gerçekleşmemiş olaydan bahsetmiş ve HAMAS’ı cinayet işlemekle suçlamıştı. Daha sonra Beyaz Saray bu konuda düzeltme yapmak zorunda kaldı ve haberin doğrulanamadığını söyledi. Keza, BBC İsrail’in savaş suçu işlediğini gizlemek için muhabirinin vermekte olduğu İsrail’in fosfor bombası kullandığına ilişkin haberi yarıda kesti…

 

İsrail’in propaganda mekanizması vahşi ve haksız Gazze saldırısına mazeret üretmek için uluslararası iş birlikçileriyle birlikte çabalıyor. Ancak, İsrail’in ve Batı’nın dezenformasyon çabaları ne kadar yoğun olursa olsun, bana öyle geliyor ki, gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacak. Batı ve İsrail bu süreçte büyük itibar kaybına uğrayacak. Batı’nın çifte standartlılığı asla silinmeyecek şekilde akıllara kazınacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.