Batı’nın hazin iflası!

A -
A +

Aslında yazının başlığı bir ölçüde yanlış ve yanıltıcı. Sebebi, sanki Batı bir bütünmüş izlenimini vermesi. Biliyoruz ki fikir ve felsefe, icraat ve tatbikat bakımından mutlak anlamda bütünleşmiş bir Batı yok. Standart bir Batı’dan ziyade çeşitli 'Batılar'dan söz etmek mümkün ve çok daha doğru.

 

Bugün Batı’dan bir bütünmüş gibi bahsetme ve tüm insan haklarını Batı’nın bir ürünü olarak görme eğilimi hayli baskın. Ne var ki Batı insan hak ve özgürlüklerini sadece tanımada ve geliştirmede değil, tahrip etmede de dünyada başı çekmiş bir coğrafya. Faşizm, nasyonal sosyalizm ve komünizm gibi insan haklarına temelden ve her bakımdan aykırı fikirler ve onların hayat bulmuş şekilleri Batı’nın mahsulü. Yahudi soykırımı -holokost- Avrupa’nın bağrında vuku buldu. Öjenik ve ırkçılık Batı ürünü. İki dünya savaşı Batı güçleri arasındaki bir hesaplaşmandan doğdu. Dolayısıyla, Batı dendiğinde karşılaşacağımız soru bu kavramla neyi kastettiğimiz olacaktır.

 

Popüler lisanda Batı kavramıyla işaret edilen şey Batı’daki bütün ideolojik gelenekler ve siyasi uygulamalar değil daha ziyade liberal Batı uygarlığıdır. Bu uygarlık insan hakları düşüncesinin gelişmesine büyük katkıda bulundu ve kalabalık insan gruplarının farklılıklara rağmen barış içinde yaşamasının temellerini hazırladı. Bu yüzden, Batı iflas etti derken söylediğimiz liberal Batı’nın iflas etmesi ve maalesef bu çok hazin bir iflas.

 

Bu iflasın vuku bulmasında Batı’da işlenmiş holokost suçunun yol açtığı utanç ve suçluluk duygusu da rol oynamakta. İsrailli Siyonist Yahudilerin Filistin halkına karşı giriştiği ve açıkça bir tür soykırıma ulaşan muameleye Avrupa ülkelerinin ve hassaten ABD’nin yaklaşımı bu iflasın en belirgin işaretleri.

 

Bu ülkeler savaşlarda sivillere saldırılmamasını, şiddetin mukabil olarak ve orantılı kullanılmasını devamlı vazeden ve uygulama iddiasında bulunan bir geleneğe bağlı olduklarını iddia ediyorlar. Bir diğer bağlılıkları da başta hayat, hürriyet ve mülkiyet tabiî hakları ve onların bileşimi ve kullanımı olarak ortaya çıkan sivil hak ve özgürlükler; meselâ ifade ve basın hürriyeti. Ne yazık ki İsrail’in bütün bu hakları hem de tüm dünyanın gözleri önünde ihlâl etmesi işte bu güya liberal Batı tarafından destekleniyor ve İsrail saldırganlığı teşvik ediliyor. Böylece bir zamanlar Batı’da holokosta maruz kalmış ailelerin çocukları ve torunları atalarına yapılmış muameleyi bile bazı bakımlardan aratacak bir vahşete imza atıyor.

 

Bu Batı ülkeleri kendi topraklarında ifade özgürlüğüne saygı göstermiyor. Savaşın Filistin ile İsrail arasında olduğu gerçeğini, Gazze’de İsrail şiddetinin insanlar arasında bir ayrım yapmadığını ve orantısız olarak kullanıldığını gözlerden gizlemeye çalışıyor. İsrail’in suçlarına ilişkin yayınlar yapmıyor, hasbelkader bunu yapan yayınları kesiyor. Bu ülkelerde Filistin lehine düzenlenen gösterilere izin verilmiyor. Polis bu gösterilere katılanlara şiddet kullanarak müdahale ediyor. Bu ülkelerde örneğin on yılların solcusu The Guardian gazetesi kırk yıllık karikatüristini Netanyahu’yu eleştiren bir karikatür çizdiği için işten atıyor. Bir hukuk fakültesi profesörü büyük şirketlere Filistin’e destek veren öğrencilerinin işe alınmaması çağrısı yapıyor. Medya, kafası kesilen bebek ve festivalde öldürülen sivil insanlar yalanını yayıyor…

 

Kısaca, liberal Batı bir iflas sürecinde ilerliyor. Bu mesele mutlaka daha geniş ve teferruatlı çalışmalarda ele alınmayı bekliyor. Merak etmeye değer bir konu da iflasın Türkiye liberalleri arasında nasıl yankılandığı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.