Gazze halkına insani yardım sağlama amacıyla İtalya’dan yola çıkmış olan ve içinde ikisi Türkiye vatandaşı on iki aktivist bulunan Madleen adlı gemiye önceki gün İsrail tarafından baskın düzenlendi. Gazze halkına sembolik olduğu söylenebilecek bazı yardım malzemeleri taşıyan gemiye Gazze’ye yaklaşık 180 kilometre mesafede ve uluslararası sularda yol almakta iken el konuldu. Aktivistler gözaltına alınarak İsrail’e götürüldü ve hücrelere atıldı. Bu olay İsrail’in ne insan haklarına ne de uluslararası hukuka saygısının olmadığının bir kere daha görülmesini sağladı.
İkinci Dünya Savaşı’nda nasyonal sosyalist Almanya’nın zulmüne uğrayan ve bir soykırıma tabi tutulan Yahudilerin çocukları Nazilerin rolünü üstlenmiş durumda. Artık onları "Siyonaziler" olarak adlandırmak gerekiyor. Aslında Gazze halkına yaptıklarıyla Nazileri de çoktan aştılar. Nazilerden daha ağır ve korkunç metotlar kullanıyorlar. İnsanları oradan oraya sürüyorlar ve aşikâr şekilde sivilleri bombalıyorlar. Şimdiye kadar on binlerce Gazzeli hayatını kaybetti. İki yüz otuz gazeteci bilerek ve isteyerek katledildi. Bazı şahıslar İsrail’in bütün bu yaptıklarını HAMAS’ın 7 Ekim saldırısına atıfla ve meşru bir nefsi müdafaa hareketi olan HAMAS’a terörist etiketini yapıştırarak savunmaya, meşrulaştırmaya kalkışıyor olsa da İsrail’in Gazze halkına karşı tutumu bütün insani değerlere aykırı.
İsrail, Gazze halkına yönelik alçakça saldırılarını medeniyet ile barbarlık arasında bir savaş gibi sunuyor ve kendisinin medeniyeti korumaya çalışmakta olduğunu öne sürüyor. Ancak, yaptığı medeniyeti korumak değil, tam tersine, tahrip etmek. Medeniyet tüm insan haklarının tanınmasına, korunmasına ve ihtilafların hallinde mümkün mertebe kaba güçten uzak kalarak barışçıl metotların kullanılmasına dayanır. İsrail tümüyle bir savaş ve işgal devleti. İnsan haklarına en küçük bir saygısı yok. Sınırlarını resmî olarak beyan etmemiş bir devlet. Bunun ana nedenlerinden biri, yayılmacılıkta ısrarlı ve kararlı olması. İsrail hâlihazırda elinde tuttuğu topraklardan daha fazlasını istiyor. İki devletli çözüm formülüne hiçbir zaman evet demedi. Bir bağımsız Filistin devletini kesinlikle istemiyor. Niyeti önce bölgedeki tüm Filistin topraklarını ele geçirmek, daha sonra kendisine "vadedilmiş" olduğuna inandığı topraklara doğru genişlemek... Bunda da genel olarak Batı’ya ve en çok ABD içindeki gücüne güveniyor.
İsrail silahsız Gazze halkına karşı sadece ölümcül silahları pervasızca kullanmakla yetinmiyor. Aynı zamanda açlıktan da bir soykırım aracı olarak yararlanıyor. Çocukları belki de Gazze halkının soyunu kurutmak için bilinçli biçimde öldürüyor. Bir Filistinli çocuk öldürmenin gelecekte on düşman öldürmeye eş değer olduğuna inanıyor. Gazzelileri insan olarak da görmüyor. Onları insan görünümlü hayvanlar olarak tasvir ve tasnif ediyor. Kendisine yapılan eleştirilere ve durması yolundaki baskılara ve çağrılara kulak asmıyor. Tevrat’a yapılan atıflarla her türlü zulmünü meşrulaştırıyor. Politikalarında jeopolitiğe değil teopolitiğe dayanıyor.
Ne var ki İsrail bu sefer vahim bir hata yapmakta. Uzun vadede Gazze halkına yaptıkları çok aleyhine olacak. Dünyada ilk defa bu kadar yaygın İsrail aleyhtarlığı ve Filistin taraftarlığı sesi çıkmakta. İsrail Gazze halkına yardım götüren bir gemiye saldırarak, el koyarak bir zafer elde ettiğini sanmasın! Bugün bir gemiye yaptığı saldırıyı ve engellemeyi yarın belki on, yüz, bin gemiye yapmak mecburiyetinde kalacak. Gemilerin sayısı arttıkça İsrail’in hem takati tükenecek hem de eylemlerinin ve sonunda varlığının meşruiyeti iyice eriyecek.
Bir gün, inşallah, vahşetinin ve zulmünün hesabı İsrail’e sorulacak.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...
“Bir gün, inşallah, vahşetinin ve zulmünün hesabı İsrail’e sorulacak“ Amiin
O hesap sorulana kadar siviller Gazze'den geçici süreliğine çıkarılmalıdır.