Hukukun hâkimiyetinin olduğu bir ülkede hiç kimse hukuk karşısında bir dokunulmazlık zırhı taşımaz. Hakkında suç işlediğine dair ciddi suçlamalar olduğuna ve kuvvetli deliller bulunduğuna yargı makamlarınca inanılan herkesin yargılanması gerekir. Adı, sıfatı ve özellikleri ne olursa olsun hiç kimse bu gibi durumlarda yargılamadan muaf tutulamaz. Bu çerçevede, İmamoğlu'nun yolsuzluk suçlamalarıyla yargılanması da ne tuhaf ne de iktidarın veya başka bir aktörün kumpası; sadece hayatın ve hukukun olağan akışının sonucu.
Ancak, İmamoğlu'nun yüzleştiği veya yüzleşmek mecburiyetinde kaldığı her dava için aynı şeyleri söylemek zor. Bir vatandaş ile arasında geçen ve "çirkin" kelimesinin kullanıldığı olay hakkında İmamoğlu’na karşı açılan “çirkin davası” gibi. Ne olduğunu bir gazete haberinden okuyalım:
“26 Ekim 2024'te Bakırköy’de düzenlenen SAHA EXPO Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı alanında Beykoz Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi Serkan Şahin İmamoğlu'na 'Burada geziyor da şehit oldu askerimiz. Ne olacak şimdi? Dün makamında ağırladı Zeydan'ı' demişti. İmamoğlu da “Çirkin siyasetine devam et, sen bayağı çirkinsin” sözleriyle cevap vermişti. Bunun üzerine hazırlanan iddianame Bakırköy 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Davada ilk duruşmanın 27 Şubat 2026 saat 10.00’da Bakırköy Adalet Sarayı’nda yapılacağı ifade edildi.
İddianamede, Ekrem İmamoğlu hakkında ‘hakaret’ suçundan 3 ay 15 günden 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası talep edildi. Ayrıca İmamoğlu hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK) 53. maddesi kapsamında siyasi yasak istendi.(*)
Biri toplumda tanınırlığa sahip diğeri o kadar meşhur olmayan iki siyasi şahsiyet arasında nispeten sert bir diyalog vuku bulmuş. İmamoğlu’nu eleştiren kişi onun hem terör örgütü desteğiyle hareket eden DEM’li belediye başkanı ile ilişki kurup hem de söz konusu fuara gelmesine yukarıdaki sözlerle tepki göstermiş. İmamoğlu ise bu sözlere başka sözlerle cevap vermiş ve bu şahsın "çirkin” olduğunu ve “çirkin siyaset” yaptığını söylemiş. Bu kelimeleri yargıya taşıyan muhatabı İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Yargı böylece harekete geçmiş.
Bana kalırsa ortada dava konusu olması gereken bir hakaret yok. İmamoğlu’nun kullandığı “çirkin” kelimesi ne hakaret ne de aşağılama teşkil eder. İki kişi arasında bir diyalog yaşanmış ve her iki taraf da kendi bakışını ifade etmiş. Birisi bir diğerine “çirkin” derse ve onun “çirkin siyaset” yaptığını söylerse yapılması gereken o kişinin diğerine “asıl çirkin sensin”, “çirkin olan senin yaptığın siyaset” demesi ve yoluna devam etmesidir. Başka bir deyişle, olayın orada sonlanmasıdır.
Ancak, bu vakada taraflardan biri yargı nezdinde şikâyetçi olmuş. Bu durumda olması gereken savcılık tarafından karşılıklı sözlerin ifade özgürlüğüne girdiğinin söylenmesi ve şikâyetin reddedilmesiydi. Bunu yapmayıp şikâyeti bir dava konusu hâline getirmek ve üstelik siyasi yasakla sonuçlanabilecek bir ceza talep etmek ifade özgürlüğüne aykırıdır. Ayrıca, bu tür vakaların artmasına davetiye çıkarmaktır. Bu tür gereksiz davaların sonucu ise ifade özgürlüğü alanının boş yere daralması, insanlar arasında diyaloğun ve karşılıklı atışmaların önlenmesi ve yargı makamlarının meşguliyetinin lüzumsuz yere artmasıdır.
Bırakalım insanlar sert de olsa birbirlerini eleştirebilsinler ve eleştirilere cevap verebilsinler. Uzun vadede, bu, hem ifade özgürlüğünün korunması hem de sağlıklı bir demokratik toplumsal hayatın oluşabilmesi açısından çok önemli.
.....
(*) (https://www.birgun.net/haber/imamoglu-na-cirkin-davasi-durusma-gunu-belli-oldu-657527)
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...