Trump’ın Gazze için hazırlattığı ve İsrail tarafından da kabul edildiği söylenen 20 maddelik “barış planı” açıklandı. Türkiye’deki İsrail dostu kişilerin ve çevrelerin iddia ettiği ve inandığı gibi plan mükemmele yakın ve bölgeye barışı getirecek bir adım mıdır yoksa İsrail’e yeni avantajlar sağlamaya yönelik bir çaba mıdır?
Her şeyden önce, hayaller âleminde dolanmakta olan Trump’ın bu planla daha gerçekçi bir tavır aldığı söylenebilir.
Gazze’nin işgal edilmesinden, Gazze sakinlerinin başka yerlere sürülmesinden ve Gazze’de bir tür emlakçılık harikaları oluşturulmasından bahseden bir Trump yok karşımızda. Anlaşılan, Gazze halkının topraklarından sürgün edilmesinden vazgeçilmiş. Bu iyi bir gelişme. Ne var ki plan bazı temel meseleleri görmezden geliyor.
Tartışılması gereken ana sorun İsrail’in meşruiyeti. İsrail bir işgalci, korsan ve yerine göre terörist bir devlet. Bu çizgisinden şimdiye kadar hiç sapmadı. Bu plan, ABD nezdinde Filistin devletine giden yolu açabileceğinin söylenmesine rağmen, mesela Batı Şeria’da adına İsrail’in resmî lisanında “yerleşimci” denen aslında “gaspçı” olan silahlı ve İsrail devletinin koruması altındaki insanların işgallerinin sona erdirileceğine dair bir şey söylemiyor. Sayıları bir milyonu bulan ve çoğu ABD’den gelen bu gaspçılar işgal ettikleri yerleri terk etmiyor, aksine, yeni gelenlerle işgal alanını genişletmeye çalışıyor. O kadar ki, bu gidişle, bir süre sonra, bütünlük sahibi bir Filistin ortada kalmayacak. Plan bu konuda sessiz. Bu da gaspçılara verilen bir tür onay anlamına geliyor. Zaten Trump yönetimi bir süre önce gaspçılara karşı ABD’de yapılabilecek hukuki takibatları durdurmuş ve böylece işgalcilere destek sağlamıştı...
Bir başka problem HAMAS’ın planda bir terör örgütü olarak anılması ve sunulması. Bir kere daha tekrar edelim, HAMAS bir terör örgütü değildir. Toprakları işgal edilen insanların bir millî direniş hareketidir. Bu yüzden, HAMAS Gazze topraklarından silinemez. Gelecekte muhtemelen daha çok HAMAS mensubu olacaktır. İsrail’in katliamları ve soykırımı altında yaşamak zorunda kalan bugünün çocuklarının çoğu bir şekilde HAMAS saflarında yer alacaktır.
Gazze’de sanki 7 Ekim 2023 öncesinde bir problem yokmuş, her şey yolundaymış, ama HAMAS’ın 7 Ekim saldırısıyla işler bozulmuş gibi konuşmak hem tarihî gerçeklere hem de ahlaka ve hakkaniyete aykırıdır. Gazze zaten bir açık hava hapishanesiydi. 2007’den itibaren İsrail’in hava, kara ve denizden ablukası altındaydı. Ayrıca HAMAS’ın kınanan davranışlarının çok daha fazlası on yıllardır İsrail tarafından yapılmaktaydı. Bu yüzden, HAMAS saldırısı, özellikle sivillere yönelik bazı tutumlar üzerinden eleştirilebilirse de, HAMAS’ın tamamen sahne dışına çıkarılması makul ve meşru gösterilemez. HAMAS aynı veya başka bir adla daima var olacaktır...
Trump anlaşmasıyla ilgili asıl mesele İsrail’e ne kadar güvenilebileceği. Hiçbir uluslararası hukuk ve insani hukuk kuralına saygı göstermeyen, kaba güce âdeta tapan, orantısız güç kullanmaktan vazgeçmeyen, sivillere ölüm yağdıran, açlığı silah olarak kullanmaktan çekinmeyen, masum çocukları ve kadınları özellikle hedef seçen, teo-politik argümanlarla kendisine vadedildiğine inandığı toprakların peşinde koşan, tüm insanları "kendileri" ve "diğerleri" olarak kategorize etmekten geri durmayan İsrail’e kim, neden, nasıl güvenecek? Nitekim, Netanyahu planın duyurulmasının hemen ertesi günü yaptığı açıklamayla İsrail’in saldırgan ve acımasız silahlı güçlerinin Gazze’den çekilmesi konusunda yan çizmeye başladı. Anlaşma şartlarına uymazsa İsrail’i kim, nasıl durduracak?
İsrail benimsediği zihniyetle ve kural tanımaz tavırlarıyla asla güvenilmez bir suç yapılanması görünümü veriyor. İsrail sadece Gazze halkının ve Filistinlilerin değil tüm insanlığın ana problemlerinden biri olma yolunda azimle ilerliyor.