Türkiye’de liberal düşüncenin öncü isimlerinden rahmetli Kazım Berzeg’in sevdiği şeylerden biri görüşlerini 3D formülü ile özetlemekti. “Devlet milletin dinine, diline ve donuna karışmamalı” derdi. Bu, sınırlı ve insan haklarına saygılı devlet talebinin halk diliyle ifade edilme şekliydi. Berzeg bu sözle neyi kastederdi?
Dini çoğulluk her ülkede boy gösterir. Dinde çoğulluk olması hayatın akışının doğal sonuçlarındandır. Birden fazla dinin veya aynı dinin birden fazla yorumunun bulunması kaçınılmazdır. Her dinin inananları kendi dinlerinin hakikate tekabül ettiği inancındadır...
Diğer taraftan, her dinin içinde, kaçınılmaz olarak, birden fazla yorum bulunacaktır. Hangi dinin veya aynı dinin hangi yorumunun daha iyi olduğu ve hakikatin tezahürünü teşkil ettiği tartışılabilir. Ancak, kamu otoritesi, mümkün mertebe, bu tartışmalarla girmemelidir... Din ve vicdan özgürlüğü devletlerin vatandaşların dinlerine ve dinîyaşayışlarına, kural olarak, istisnai hâller dışında, burnunu sokmaması anlamına gelir...
Milletlerin dil bakımından bir çoğulluk içinde olması da olağan bir durumdur. Bir zamanlar dünyada 20 bin dil vardı. Bugün yaşayan dillerin sayısı 6 bin civarında. Diller de insani hayatın sonuçlarındadır. İnsanlar dil geliştirirler, dillerinin kurallarını öğrenirler ve yeni nesillere bilinçli veya bilinçsiz şekilde öğretirler. Diller, doğal olarak, bütün siyasi otoritelerden daha eskidir, tarihleri binlerce yıl geriye gider. Bugünkü siyasi ünitelerin izleri ise en fazla bin-iki bin yıl öncesine kadar takip edilebilir. Bu yüzden, devlet insanların diline karışmamalıdır. Hiçbir dili yasaklamamalı veya herkesi bir dili konuşmaya mecbur bırakmamalıdır. Bunu yapmaya kalkışmak hem imkânsızı istemek hem de çeşitli problemler oluşturacak bir sürece girmek anlamına gelir. Burada resmîdil ile dil serbestisi arasındaki ilişki de ilginçtir. Bazı ülkelerde iki-üç resmîdil olabilmektedir. Bazı ülkelerde ise tek resmîdil vardır. Ancak, tek resmîdilin var olması diğer dillerin yok olduğu veya yok edilmesi gerektiği anlamına gelmez. İnsanlar dillerini resmîdil olmasa bile fiilen serbestçe kullanma hakkına sahiptir. Devlet bu bakımdan da toplumsal hayata müdahaleden uzak durmalıdır...
Devletin insanların donuna karışmaması sözü kılık kıyafet serbestisi talebine işaret eder. İnsanlar çeşitli şekillerde giyinirler. Bazı kıyafetler bazı yerlerde ve durumlarda diğer bazılarına tuhaf ve yanlış görünebilir. Ancak, insanların kılık kıyafetlerini seçme özgürlüğü vardır. Bu hususta söz hukuktan ziyade ahlaktadır. Devlet bu nedenle şu veya bu ahlak kodunu öne çıkararak insanların kılık kıyafetine müdahil olmamalı, insanların nerede, neleri giyebileceği veya neleri giyemeyeceği hakkında sessiz kalmalıdır. İnsanlar kılık kıyafetlerini kendileri seçmelidir. Bu, elbette, sonsuz serbestlik anlamına gelmez. Ama sınırları koyacak olan da devlet değil toplumsal hayatın kendisidir.
Kazım Berzeg’in bu formülü tam bir özgürlükçü yaklaşım. Günümüzün en önemli problemlerini kuş bakışı görmemizi sağlamakta. Hangi yolu takip etmemiz gerektiğini bize göstermekte.
Bu vesileyle Kazım Berzeg’i rahmet ve hasretle anıyorum.

