Özgür Özel’in ve CHP’nin yanlışları

A -
A +

Özgür Özel Adıyaman, Antalya ve Mersin Belediyelerine karşı gerçekleştirilen savcılık operasyonlarından sonra yaptığı konuşmada ilginç ve tuhaf şeyler söyledi. Bunları samimi inancı ve fikri oldukları için mi yoksa tabanındaki öfkeye cevap vermek için mi söylediği tartışılabilir. Ancak söylediklerinin çoğu ve böylece CHP’yi sevk etmek istediği istikamet yanlış.

 

Her şeyden önce tarih okuması tamamen uydurma. Türkiye’de sandığın devreye girmesinde M. Kemal’in ve büyük ölçüde İ. İnönü’nün bir payı yok. Tam tersi daha doğru. Her iki isim de iktidara geliş ve gidişin halkla bir bağı olmaması için özel çaba sarf etti. İktidara oturdu ve iktidarın meşruluğunu yine iktidarın kendi varlığına ve kendine biçtiği misyonlara bağladı. Bu, İkinci Dünya Savaşı sona erip de Türkiye’nin totaliter sosyalist blok ile demokratik Batı arasında bir tercih yapma mecburiyeti ortaya çıkıncaya kadar sürdü. İnönü bir taraftan Batı’nın talebi ve etkisiyle ve bir taraftan da tek parti yönetiminin tahakküm ve başarısızlığından rahatsız olan kitlelerin şikâyetlerine cevap olarak seçimlere giden yolu açmada selefinden daha doğru davrandı. Ancak, bunu yaparken CHP’nin toplumun velinimeti olduğuna ve bu yüzden demokratik seçimlerin çok uzun bir süre boyunca CHP tarafından kazanılacağına inanmaktaydı...

 

CHP’nin yolsuzluk operasyonlarına karşı gösterdiği bazı tepkiler var. İlki yolsuzluğun sadece CHP’de olmadığı, mesela AK Partili belediyelerde de yolsuzluk olması gerektiği. Bu iddia tartışılabilir. Mevcut mevzuat ve zihniyet ortamında hiçbir partinin bu tür hatalardan ari olduğu düşünülemez. Ancak, bir tarafta bir vaka diğer tarafta bir ihtimal var. Vakalarla ihtimaller karşılaştırılamaz. CHP varsa elindeki bilgi ve belgelerle AK Partili belediyeler hakkında savcılıklara suç duyurusunda bulunmalı ve bu işe yaramıyorsa elindeki medyayı harekete geçirmeli. Kaldı ki AK Partili yaklaşık on belediye başkanının benzer suçlardan görevden alındığı, yargılandığı ve hapishanelerde yattığı da biliniyor...

 

Bir diğer argüman yapılanların CHP’ye karşı siyasi bir operasyon olduğu. Bu bakış da çok problemli. Soruşturmaların elbette siyasi sonuçları olacaktır, çünkü muhatapları esas itibarıyla siyasi kimliğe ve seçimle gelinen siyasi makamlara sahip. Ancak, soruşturmaların siyasi sonuçları olmasıyla onların siyasi amaçlarla yapılmasının birbirine karıştırılmaması gerekir. Siyasi sonuçları olmasın diye soruşturmalardan kaçınmak, ihtiyaç duyulduğu hâlde onları gerçekleştirmemek uzun vadede çok daha zararlı. Bu, suçu ve suçluları bir bakıma teşvik etmek anlamına gelebilir. O kadar ki sonunda tüm siyasetin bir tür bataklığa ve siyasetçilerin bataklıkta gezinen aktörlere dönüşmesine yol açabilir...

 

Başka bir mesele Özel’in iktidarı tehdit etmesi ve 2 Kasım’da sandık istemesi. 2 Kasım’da seçim yapma mecburiyeti yok, çünkü iktidar meşru ve ayakta. Anayasaya göre başkanlık seçimi beş yılda bir yapılır. Yani seçime daha yaklaşık üç yıl var...

 

Son olarak CHP’nin belki de kendi kitlesini yatıştırmak için sarf ettiği sözler tabanını yatıştırmıyor, aksine daha da geriyor ve demokrasi dışı yollara teşvik ediyor. Oysa bu soruşturmalar gerçekten CHP’nin iddia ettiği gibi siyasi ise bunun yargılamalar sırasında teşhir edilmesi ve geri püskürtülmesi mümkün. Aslında burada asıl riski iktidar ve AK Parti almakta. CHP’nin yapması gereken şey hukuki savunmaya odaklanmak, iddiaları tek tek çürütecek delilleri hazırlamak ve yargıya ve topluma sunmak...

 

Siyasetçilerin zaman zaman konuşmalarında kantarın topuzunu kaçırdığı, aşırıya kaçtığı ve sözlerini çok abarttığı olur. Türkiye siyasetinde buna zaten alışığız. Ama Özel bu bakımdan âdeta rakipsiz bir siyasetçi hâline geldi...

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.