Antalya'da üç ilkokul öğrencisi okullarının önünde aşırı sürat yaparak sokağa dalan arabanın altında kalıp can verdi. Sürücü 19 yaşındaymış. Alkollüymüş. İşsizmiş. Kız arkadaşı gezme teklifini reddettiği için morali bozukmuş. Bu şimdi kaza mı, cinayet mi? İçkiyi kafaya dik, direksiyona geç, gaza bas, hem de okul mıntıkasında aşırı hız yap! Sonra? Üç çocuğu öldür! Kaza demek?! Sonra? Tutuklan... Sonra? Tutuksuz yargılanmak üzere kefâletle salıversinler. İşsiz genç alkole verecek parayı nasıl buldu bilmem. Altındaki arabayı nasıl buldu? Arabayı yürütecek benzini hangi parayla koydu? İşsizken kız arkadaşını gezmeye götürecek parayı nerden buldu? 19 yaşında alkolü nasıl buldu, nereden alabildi? Ders yılının ilk günü bazı öğretmenlerimiz iki saat derslere girmeyerek maaş protestosu yaptılardı. Şimdi Antalya başta olmak üzere, bütün illerdeki öğretmenlerden yarım gün derslere girmeyerek bu olayı protesto etmelerini bekliyorum. Maaş için yükseltilen sesler şimdi de yükseltilmeli. Öğretmen dediğimiz insan, sadece birtakım kitabî bilgileri öğreten, imtihan eden, not veren memur değildir; öğretmenler toplumun kanaat önderi de olmak zorundadır. Koyun ortaya kanaatinizi. Okul çevresinde aşırı hız yapmak ne demek? 19 yaşında alkol alabilmek ne demek? Alkollü direksiyona geçmek ne demek? Üç öğrencinizin hayatı gitti. İlk önce ayağa kalkacak olan sizlersiniz. Binlerce kişi, hiç vakit kaybetmeden, adliye binalarının önündeki meydanlarda toplanın. TBMM'nin önünde toplanın. Mahkemenin gidişatını takibedin. Bu sürücü de -öncekiler gibi- kefâletle salıverilirse bir kere daha ayağa kalkın. Maalesef, memleketimizde trafik kazaları çok sık olarak "cinayet" görüntüsü vermeye başladı. Bir kere alkollü içki her yerde satılmamalıdır. Herhalde "içki satma ruhsatı" diye birşey vardır ama marketlerde, bakkallarda içki satıldığını biliyorum. Marketler ve bakkallar bile içki satma ruhsatı alabiliyorsa onun adı ruhsat değil, "dostlar alışverişte görsün formalitesi"dir. Sonra 21 yaşından küçüklere içki kesinlikle satılmamalıdır. (Sigara da satılmamalıdır.) Bu iki konunun denetiminin çok sıkı yapılması şarttır. Amerika'da öyledir; apayrı içkici dükkânları vardır, o dükkânlarda içkiden, sigaradan ve piyango biletlerinden gayrı şey satılmaz ve 21 yaşından küçükler asla içki ya da sigara alamaz. Denetimler de, tebdil-i kıyafet etmiş, akşam haberlerine malzeme çıkarmaya çalışan, gizli kameralı televizyoncular tarafından değil, sivil polisler tarafından yapılır. Belki de bizde fiyatlar düşük. İşsiz gençler bile içki ve sigara alabilmekte zorlanmadığına göre belki fiyatları biraz daha arttırmak gerek. Televizyonlardaki oturumlarda "İktidara geldiğiniz vakit içkiyi yasaklayacak mısınız?" gibi kabak tadı veren, gayri ciddî bir soru bazı politikacılara habire sorulur. Kimse çıkıp da "Satış yeri ve alıcının yaşı konularında içki -ve sigara- satımına kısıtlama getirip denetimini sağlayacak mısınız?" diye sormaz. Çünkü bu soru ciddîdir. Bu soru hayatîdir. Kuralsızlığın, denetimsizliğin sonucu işte ortadadır. Öyle olaylar var ki onlara, "trafik kazası" demek yanlış, ancak "trafik cinayeti" diyebiliriz. Trafik Ceza Kanunu'nda bu iki kavramın birbirinden ayrılarak tarif edilmesi ve cezalarının ona göre kesilmesi gerekir. İçkili araba kullanmak da "trafik cinayeti" başlığı altında görülecek suçların birincisidir. Seçim öncesinde peşpeşe yağan vaadler arasında trafik suçları ile ilgili dişe dokunur birşey göremiyoruz. Üç yavru yeni ders yılının başında bir trafik cinayetinde hayatlarını kaybetti. Siyasîlerimiz de halkımız da bu kadar duyarsız olduğu müddetçe bu cinayetlerin sonu gelmez. ------------ Türkiye'den cep telefonu ile e-posta mesajı gönderen okuyuculara duyuruyorum: Cep telefonundan gelen mesajlara Amerika'dan cevap yazmam mümkün olmamaktadır.