Aklı başından gidiyordu -201-

A -
A +

Yusuf, göz ucuyla uçar gibi peşrev çıkaran Adalı'ya baktı, sanki geçen hafta Kırkpınar'da karşılaştığı Halil değil gibiydi. Bir haftada neler olmuştu da Adalı Halil bu kadar değişmişti. Güreş yavaş başladı. Yusuf'un güreş usulünde güreşe hızlı başlamak yoktu. Ama şöyle bir on-onbeş dakika geçtikten sonra Adalı Halil, çok kuvvetli bir poyraz gibi esmeğe başladı. Sağlı sollu elense ve tırpanlar yağmur gibi yağıyordu. Adalı kararlıydı. Yusuf'u yeneceğine iyice inandırılmıştı. Ustası Aliço'dan aldığı taktik gereğince Yusuf'u hemen yenmeğe çalışmayacaktı, onu hızlı hızlı güreşmeğe zorlayarak yoracaktı. Adalı Halil, bütün kış boyunca ustasının nezaretinde bu taktik gereği çalışmıştı. Yusuf'un yorulduğunu görünce de yine hemen yenmeyecek, ezecek, ezip bitkin hale getirdikten sonra ustasının verdiği işaret sonrası yenecekti. Güreş başlayalı bir saati geçmişti. Yusuf baktı ki Adalı Halil'in güreşe girmeğe niyeti yok, elense ve tırpandan başka bir şey düşünmüyor, güreşi karıştırmağa karar verdi, güreş seyretmeğe gelen insanlara yazıktı, bir saati geçmiş, elense ve tırpandan başka bir şey görmemişlerdi. Yusuf, uzun kollarından istifadeyle şöyle sıkı bir elense çekince, Adalı Halil elinde olmayarak geri doğru kaykıldı ve paçaları açılır gibi oldu. Bu fırsat kaçmazdı ve Yusuf şimşek gibi daldı. Yusuf, her iki paçayı birden kaptı, aslan pençesi kadar kuvvetli parmaklarını Adalı'nın paçalarının içine sokmayı başardı. "Gittin bre Adalı" diye düşündü. Seyirciler de durumu farkettiler: -Te be o nasıl dalıştı üle gitti bizim Adalı. Fakat seyircileri ve Yusuf'a çok şaşırtan bir şey oldu. İki paçayı birden ele geçiren Yusuf'un yüklenmesi karşısında, sırt üstü gitmesi ve yenilmesi beklenen Adalı kimsenin beklemediği bir şeyi gerçekleştirmişti. Son anda boyunduruk vurmağa, Yusuf'un başını koltuk altına alıp boynuna kolunu dolamağa muvaffak olmuştu. Adalı iki saniye daha geç davransıydı sırt üstü gitmişti. Yusuf, "Te be bu Halil hepten çevikmiş, bu boyunduruğu nasıl yetiştirdi üle" diye Halil'i takdir etmekten kendini alamadı. Ama Adalı Halil'in bu takdire cevabı çok değişik oldu, Yusuf'un boynunu bütün gücüyle sıkmağa başladı. Yusuf, çok az bir zaman sonra nefessiz kaldı, gözleri karardı, kulakları uğuldamağa başladı. Adalı Halil'in kollarında ne kadar korkunç bir güç olduğunu hissetti. Son hissettiği bu oldu. Şuuru gider gibi olmuştu, paçaları bırakmak aklına gelmiyor, farkında olmadan bütün gücüyle yüklenmeğe devam ediyordu. Yüzü kıpkırmızı oldu. Adalı Halil hayret içindeydi. Bu Yusuf'taki nasıl bir nefes, nasıl bir güçtü. Boyunduruğu vurdu mu manda olsa kendisine dayanamazdı, boğardı, ama bu Deliormanlı dayanıyordu. Daha da hırslandı, iyice sıktı, bir yanda da "Te bu Yusuf ne olur bırak paçaları da boyunduruğu boşaltayım" diye yalvarıyordu. Ancak Yusuf, onu duymuyor, yüklenmeye devam ediyordu. Adalı, Yusuf'u öldürmekten korktu, Yusuf'un göğsü patlayacak gibi şişmişti. Yusuf'un yüzü ve göğsüyle meşgul olan Adalı, bir şeyin farkına vardığında aklı şaşkınlıktan gidecek gibi oldu. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.