Kavala'yı çok beğenmişti

A -
A +

Ahmet, parmaklarını paçadan içeri soktu. Dış kazığı, kuvvetlice aldı. Paçayı sağlamladıktan sonra yukarı doğru kaldırmağa başladı. Tulçalı paça-kazık oyunundan kurtulmak için çabaladı, ama başaramadı. Seyirciler heyecanlandı: -Bu Ahmet, hepten de zorlu çıktı. Tulçalı'yı götürüyor ba. -Doğru sülersin. En heyecanlı kişi de Hacı Murat Ağaydı. Mestan ağaya döndü: -Te be Mestan ne dersin, Ahmet, paça kazıkla çevirebilecek mi Tulçalı'yı. -Merak etme Murat ağam. Ahmet, paça kazığı çok sağlam aldı. Ahmet, kendinden daha ağır olan Tulçalı'yı beline kadar kaldırdı. Şöyle bir nefeslendi... kazıktaki koluyla aşağı doğru bastırıp, paçadaki koluyla da yukarı doğru kaldırıp "Haydi kızılelmaya" narasıyla çevirerek Tulçalı'yı fırlattı. Tulçalı, bütün gayretine rağmen, havadayken göbeğinin yıldızları görmesine mani olamadı. Davullar sustu, Ahmet, galibiyet temennasını çaktı. Ahmet'in taraftarları coşmuştu: -Afferin Kara Ahmet. -Helal olsun be Ahmet. Başta güleşmeyi hak ettiğini gösterdin Tulçalı'nın taraftarlarıysa pehlivanlarına yükleniyordu. -Yazıklar olsun sana Tulçalı. İnsan üle de yenilir mi? Tulçalı inanamaz gözlerle Ahmet'e bakıyordu. Bu şekilde, bir yenilgi beklemiyordu. Ahmet, yerden kalkması için elini Tulçalı'ya uzattı. Tulçalı, elini tuttu, yerden kalktı. Ahmet, Tulçalı'nın elini öptü, Tulçalı da onun alnından öptü ve birbirlerini hafifçe kaldırarak helalleştiler. Tulçalı, Ahmet'in sırtını sıvazladı: -Maşallah Ahmet. Pelvanlığın ilerlemiş. Pelvanlığın kadar insanlığın, yiğitliğin de gelişmiş. Buna daha fazla sevindim. Ahmet, Tulçalı Hasan pehlivanın yenilgiyi olgun karşılamasına sevindi: -Sağ ol ustam... -Önümüzdeki hafta, Kavala'ya beklerim. Yiğidin hakkı üç demişler. -İnşallah... Ustam da gelecek, orada buluşacağız. Tulçalı gülümsedi: -Desene Kavala tam şenlenecek. -Yalnız Kavala değil gönüller de şenlenecek. Dostların buluşmasından daha güzel şenlik olur mu? *** Kara Ahmet, yolculuğunun büyük kısmını trenle yapmıştı. Kavala'ya ilk gelişiydi. Kavala'yı çok beğenmiş, çok sevmişti. Deniz kenarına yuva yapmış bir kuğu kuşuydu. Kimsesiz bir levent iken yüreğiyle, zekasıyla Mısır'a hidiv olan Mehmet Ali Paşa'dan sonra şimdi de Mümin Hocası, Mümin Pehlivanı vardı Ege'nin incisi Kavala'nın. Ahmet, nedense Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya ısınanamış, sevememiş, onun Osmanlı'ya başkaldırmasını affedememişti. Ama Mümin Hoca başkaydı. O, gönül ile bileği kaynaştırmış, pelvanlığın kilo değil, bilgelik ve ustalık olduğunu göstermişti. İşte bu sebepten Kara Ahmet, Mümin Hoca'ya hayrandı. Onu ustası bilmiş, görmeden bağlanmıştı. Bir ikindi vakti ulaştı Kavala'ya. Gelir gelmez, ustasıyla buluşmak için sözleştiği hana, Salim ağanın hanına indi. Köşesine kurulmuş hancı başına ustasını sordu: -Hergeleci İbrahim pelvan burada mı? Hancı şöyle bir alıcı gözüyle baktı Ahmet'e: -İbrahim Pelvan neyin olur. -Ustamdır. -Sen Kara Ahmet misin? Kara Ahmet, hancı başının Ahiret sualleri karşısında şaşırdı: -Evet, Kara Ahmet'im. Hancı, "Gel seni bir kucaklayayım" diyerek yerinden fırladı. Ahmet'i kucakladı. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.