Koca Yusuf, anlattıklarıyla vurmuştu

A -
A +

Yusuf, Kara Ahmet'e Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan Ali ile Selim'i anlatıyordu. Kara Ahmet'in Kırkpınar efsanesi anlatmasını istemesi üzerine Yusuf, sevgiyle gülümsedi: -Anlatayım be Ahmet'im. Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa, kırk alpereniyle birlikte Çanakkale Boğazı'nın Anadolu yakasında Çardak'a gelirler. Salcı baba ve ekibi burada bugün Salbaş mevkiinde salları hazır ederler. 13 Haziran 1354 yılının seher vaktinde bülbüller, "Hak, Hak" diye öter, güller "Aşk aşk" diye açarken, Şehzade Süleyman ve arkadaşları sal ile Rumeli'ye geçmişler. Bu öyle bir geçiş ki, tarihin seyri değişir. Türk oğlu, Avrupa'yı vatan tutarak, Avrupalı zalimlere dur der... Tarihçiler, Rumeli'ye geçişin, Türk tarihinin en önemli üç hadisesinden biri olduğunu söylerler. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi'nin dedesi Şeyh Mahmud bunu; Keramet gösterip halka suya seccade salmışsın, Yakasın Rumeli'nin dest-i takva ile almışsın. şeklinde destanlaştırır. Yani, Boğazı, seccade üzerinde geçmiş, Avrupa'yı takva, yüce Mevlamızın emirlerine sarılarak, yasaklarından kaçarak almış, vatan, gülbahçesi eylemişsin, der. Şehzade Süleyman kırk yiğiti, vakit buldukça, savaşa hazır olmak için güleş tutmaktadırlar. Bu kırk yiğitten 38'i güleşlerini ayırmış, ancak Ali ve Selim isimli alperenler bir türlü yenişememişlerdi. Arkadaşları onlara, "Birbirinizi idare etmeyi bırakın, ciddi güleşin" diye şaka ile takılmaktadırlar. Arkadaşlarının takılmaları, şaka olmasına rağmen iki gönül eri buna üzülmektedirler. Şehzade Süleyman ve kırk alpereni, fetihlerde buluna bulana şu an üzerinde bulunmakla şereflendiğimiz Ortaköy'e bağlı, Arda boyunda yer alan Simovina civarına gelirler. Burası, o zaman da çayırlık bir yerdir. Daha önce yenişemiyen Ali ile Selim ismindeki iki alperen, çayırı görünce tekrar güleş tutarlar. İki alperen, güreş esansında vefat ederler. Güreşmekten maksatları, savaşa hazırlık olduğu için arkadaşları tarafından şehit kabul edilirler ve vefat ettikleri yere defnedilirler. Arkadaşları fetihten döndüklerinde, Ali ile Selimi'in mezarları başında kırk pınarın doğduğunu görürler. Buraya Kırklar Pınarı derler. Söylene söylene zaman içinde Kırkpınar'a dönüşür. Edirne'nin fethedilmesinden sonra burada Ali ile Selim'in hatırasına güreşler yapılmağa başlanır ve bu şekilde; alplerin kızılelması Kırkpınar doğar. Koca Yusuf'un "Alperenlerin kızılelması Kırkpınar" sözü Kara Ahmet'in, dikkatini çekti: -Yusuf ağam, Kırkpınar, alperenlerin kızılelması nasıl olmuş? Yusuf, hafifçe güldü: -Te be Ahmet, sen hepten de kızılelmaya kafayı taktın. Kızılelmayı kafaya değil gönlünee takmalı, işlemelisin. Kızılelma, devlet için fetih, bizim ecdadımız olan fertler içinse, şehit olmak, evliyalığa kavuşmak, bunlar olmazsa son nefeste imânla ile gitmektir. İşte alperenler, Kırkpınar'ı evliyalığa, şehit olmağa, nice hedeflere ulaşmağa vesile işlerin misalleştirildiği yer, bu er meydanını kızılelmaların dağıtıldığı cennet bahçesi bilmişler. Nasıl anlatabildim mi? > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.