Tartıda, Kara Ahmet, 105 kilo gelmiş, boyu da 1 metre 80 cm idi. Ahmet'in ikinci üzüntüsü ise kızılelmayla, daha doğrusu kızılelmayı paylaşacağı Benoit ile ilgiliydi. Aradan bir hafta geçmesine rağmen, Benoit'ten bir haber çıkmamıştı. Ayrılırken, "Babam... Çok zor..." demişti. Babası kendisiyle görüşmesine mani olmak için Benoit'i Paris'ten götürmüş müydü? Kızılelmayı buldum dediği anda kaybetmiş miydi? Filiz Nurullah'ın, "Te be Ahmet yiğidim. Merak etmeyesin. O Fransız dilberinin sana olan bakışlarını gördüm. O sana kavuşmak için baba falan dinlemez." şeklindeki sözleri bile Ahmet'i rahatlatmıyordu. Güreşler iki grup halinde yapılacaktı. 85 kiloya kadar olanlar hafif sıklet, 85'ten yukarı olanlar ise ağır sıklet sayılıyordu. İlk önce hafif sıkletler güreşmişti. Şimdi de Ahmet'in dahil olduğu ağır sıkletler güreşiyordu. Her iki sıklette finale kalan dörder pehlivan arasında, Cihan Pehlivanlığı için tekrar güreş yapılacak, birinciliği kazanan 1899 yılının Cihan Şampiyonu olacaktı. Şampiyonaya 29'u yabancı olmak üzere, hafif sıklette 48, ağırda da 32 güreşçi kayıt yaptırmıştı. Bir yıl öncesinin dünya şampiyonu Pol Pons, turnuvaya kayıt yaptıramamıştı. Herkes şaşkındı. Pons, hasta olduğunu, elinde 15 gün istirahat etmesi gerektiğini belirten rapor bulunduğunu bu sebepten, turnuvaya katılmadığını açıkladı. Kara Ahmet, gelinceye kadar sapa sağlam olan Pons, birden bire nasıl hastalanmıştı? Paris'te hiç kimse, Pons'un hasta olduğuna inanmıyordu. Pons'u yakından tanıyan bir güreş otoritesi, Pons'un böyle bir bahane arkasına sığınmasına sebep Kara Ahmet, diyor, Koca Yusuf'tan ağzı yanan Pons'un bir Türk güreşçisi olan Ahmet'in karşısına çıkmak istemediğini söylüyordu. Fakat bu sözlere çok kimse inanmıyordu. Çünkü, Kara Ahmet de, ne Filiz Nurullah'ın ne de Koca Yusuf'un gösterişli hali yoktu. Osmanlı ülkesinin en ünlü güreşçisi de değildi. Filiz Nurullah gibi, Japonların ünlü güreşçi de şampiyonaya dahil edilmedi. Japon, güreşçi, rakibinin bileğini yakaladığı gibi, felç ediyor, ayakları dibine yığıyordu. Paris'te kimse bunun karşısına çıkmağa cesaret edemiyordu. Filiz Nurullah güreşmeyi kabul etti. Filiz, Japon güreşçinin, rakibinin bileklerini tutarak nasıl felç ettiğini iyi tespit etmişti. Güreş başlar başlamaz, Japonun kendi bileklerini tutmasına fırsat vermeden, iki bileğini birden kavradı. Tutmasıyla da birlikte, çocuğu eğlendirir gibi, Japonu etrafında çevirmeğe başladı. Bir müddet çevirdikten sonra hızla yere vurdu ve bileklerini salmadan üzerine oturdu. Japonlar, bu tarz bir güreşi kabul etmeyince güreş yarıda kaldı. Almanya, Amerika, İngiltere, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İtalya, Afrika, Rusya ve İsviçre'den güreşçilerin katıldığı şampiyonada Ahmet, tek Türk güreşçiydi. Ve güreş otoriteleri içinde, Ahmet'i şampiyonlukta iddialı isimler arasında sayan kimse yoktu. Şampiyonayı organize edenler, Ahmet'i, yalnızca bir dekor malzemesi, Parislilerin güreşe ilgisini çekecek kişilerden biri olarak görmüşlerdi. Güreşin başlama saatini bekleyen Ahmet'in, Frasızların, güreş otoritelerinin hakkında ne düşündüğü umurunda değildi. Onun şu an tek düşüncesi vardı; Benoit. Aradan geçen 15 günlük zaman içinde, Benoit, ne kendi gelmiş ne de bir haber göndermişti. > DEVAMI VAR