Duygusallık kanımıza işlemiz bir kere... Öyle heyecanlıyım ki... Sanki sahaya çıkıp maçı ben oynayacağım. A Millilerimiz, Finlandiya''nın Porvoo adlı sahil kentinde bileniyor bu kritik dönemece!.. Biz ise bir ümit uğruna, müdürümüz Sadık abiyle birlikte gruptaki en çetin rakibimiz Almanya''nın peşine düştük. Tıpkı Nasrettin Hoca''nın göle maya çalması gibi bir şey... Kazara Moldova, 3 kez Dünya Kupası''nı müzesine götüren Almanya''dan puan çalacak olursa, bu tarihi olaya şahitlik edecek, gruptaki şansımızı arttırmanın coşkusunu yaşayacağız. Aslında olmayacak iş değil bu düşündüğümüz... Berti Vogts''un depremler sonrası zaferlere koşan Almanya''sı olmayacak bu gece sahada. "Bu takım için herşeyimi ortaya koydum.Tek amacım, Almanya''yı finallere taşımak" diyen Erick Ribbeck''in Almanya''sı. Üstelik, Ribbeck, "Artık hiç bir kayba günlüm razı değil. Hele hele Moldova maçındaki puan kaybını düşünmek bile istemiyorum. O maç şov günümüz olacak. Bierhoff, Neuville ve Bode''den kurulu üç forvetle oynayacağız. Çünkü finişi yapmak istiyoruz" diyor. Son maçında evinde İskoçya''ya 1-0 yenilen Alman panzerlerine bir ders vermesi gerekir bu gece Moldovalılar''ın... Tıpkı, Fransa''daki son Dünya Kupası''nda Hırvatistan''ın yaptığı gibi. Puan cetveline bakıp da Moldova''yı Karamürsel sepeti sanmayın... Aslında dişli ve çetin bir ceviz. Gerçi Almanya''ya ilk maçta 3-1 yenilmişler ama Almanlar''ın analarından emdiği sütü de burnundan getirtmişler. Bir kere, ofansif yönü güçlü bir takım. Rakip kim olursa olsun, kolaylıkla pozisyon bulan bir takım. Hatta goller de atabilen takım. Tek zaafları, savunma dirençlerinin zayıf olması. Bu yüzden, futbollarını puana dönüştüremiyorlar. Ama her şeyin ilki olamaz mı? Ne olur yani, o ilk de bugüne denk düşse!.. Galiba bu da yetmeyebilir A Milli Takımımız''ı 2000 Avrupa Şampiyonası finallerine taşımaya... Çünkü, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız. Türk Milli Takımı ne yapıp, edip yarın Finlandiya''dan puan çıkarmalı. Bu, hedefe yürümek için birinci şarttır. Ancak, bu maç öncesi Milli Takım''daki astmosfer de pek olumlu değil. Her ne kadar menecerimiz Can Çobanoğlu, "Kampta transfer konuşmasını yasakladık" dese de, Mustafa hoca medya mensuplarına "Aman transferi hiç gündeme getirmeyin" diye ricada bulunsa da, ay-yıldızlı formayı giyenlerin aklı, atacakları imzada. Bizi bırakın, Finliler bile ünlü yıldızları Litmanen''e "Aman" diyorlar, "Bu maçı kazansak da, Avrupa Şampiyonası finallerine katılma şansımız yok!.. Barcelona''yla anlaştığın bir dönemde iyisi mi oynayıp da, kendini riske atma!" Galiba bizim medya ile Fin medyası arasındaki temel fark burada... Biz, "Bu milli davadır, ne pahasına olursa olsun kazan" diyoruz, onlar "Aman futbolcum sakatlanmasın..." Hangisi doğru dersiniz? Galiba, biz futbolu sadece ayaklarımızla ya da beynimizle değil, biraz da yüreğimiz ve duygularımızla oynuyoruz. Bu da bizim özelliğimiz. O halde, ay-Yıldızlı formayı giyerek, ülkeyi futbol alanında belli bir yere getirecek olan spor elçilerimiz sizden bu millet adına son bir ricada buluyoruz... N''olur, transferi 6 Haziran''a kadar unutun ve 70 milyonun sizin eserinizle yaşayacağı coşkuyu, heyecanı, mutluluğu ve gururu düşünün!.. Bunu yaptığınız takdirde göreceksiniz ki, "Maç sahaya çıkmadan kafalarda kazanılır". Haydi sizi göreyim.

