Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimseyi incitmemek, kanunlara uymak, en tesirli, en faydalı nasihat yapmak olur.
İnsanlara nasihat ederken, herkese tatlı dil, güler yüz göstermelidir. Din-i İslâmı anlatmak için (Emr-i ma’rûf) iki şekilde yapılır:
Birinci yol, söz, yazı ve her çeşit yayın vasıtası iledir. Bunu yaparken, bilgi az ise ve şahsa, âdetlere, kanunlara dikkat ve riayet edilmezse, fitneye sebep olabilir.
İkinci yol, hâl ile, İslam’ın güzel ahlakına uyarak numûne, örnek olmaktır. Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimseyi incitmemek, kimsenin malına, ırzına göz dikmemek, kanunlara uymak, vergilerini, borçlarını ödemek, en tesirli, en faydalı nasihat yapmak olur. Bunun içindir ki, “Lisan-ı hâl, lisan-ı kâlden entaktır” demişlerdir.
Görülüyor ki, İslam’ın güzel ahlakına uygun yaşamak, (emr-i maruf ve nehy-i münker) yapmanın en güzel yoludur. Mühim bir farzı yapmaktır. Böyle yapan ibadet etmiş olur.
İnsanlara nasihat ederken, din bilgisi verirken sert ve insanları aşağılayıcı bir tavırla hareket etmek, dinen uygun değildir. Birinin sözünü yanlış anlamak, kişinin öfkelenmesine sebep olabilir. Böyle zamanlarda az ve açık söylemek, şüpheli kelimeler kullanmamak lazımdır. Bir şeyi kapalı anlatmak, dinleyene sıkıntı verir, onu incitir.
Emr-i ma’rûf yapmanın üç şartı vardır:
Birincisi, Allahü teâlânın emrini ve yasağını bildirmeye niyet etmektir.
İkincisi, söylediğinin vesikasını, kaynağını bilmektir.
Üçüncüsü, hasıl olacak sıkıntılara sabretmektir.
Bunun için yumuşak söylemek, sertlik yapmamak lazımdır. Sert söyleyen ve münakaşa eden fitne çıkmasına sebep olur.
***
Menkıbe: Hazret-i Ömer halife iken, Abdullah ibni Mes’ud hazretleri ile bir gece Medine içinde dolaşıyorlardı. Bir kapıdan teganni, şarkı söyleyen kadın sesi duydu. Kapı deliğinden içerisini gözetledi. Önünde şarap şişesi, karşısında şarkıcı bir kız bulunan ihtiyarı gördü. Hemen pencereden içeri girdi. O kimse;
-Ya Emirelmüminin! Allahü teâlânın rızası için beni dinler misin? Deyince;
-Ben, Allahü teâlâya bir isyanda bulundum. Fakat sen, onun üç emrine isyan ettin, dedi
-Nedir onlar? Deyince;
-Allahü teâlâ, başkasının evini gözetlemeyiniz buyuruyor. Sen, kapıdan içerisini gözetledin. Allahü teâlâ, başkasının evine izin almadan girmeyiniz buyurdu. Sen izinsiz girdin. Allahü teâlâ, evlere kapılarından giriniz ve selam veriniz buyurdu, sen ise, pencereden girdin ve selam vermedin, dedi.
Hazret-i Ömer buna adalet ve insaf ile cevap vererek;
-Doğru söyledin dedi ve ondan af diledi. Ağlayarak dışarı çıktı...
Hasan Yavaş'ın önceki yazıları...