İsrail, bir delinin eline düşmüş değil. Netanyahu’nun işlediği her cinayet; ABD ve İngiltere’nin müsamaha sınırlarını aşan himayesinde kendi programlarının icrasıdır. İsrail içinde arada bir Netanyahu aleyhine yapılan sokak gösterilerinin ise soykırımla ilgisi yok. Hamas'ın elindeki üç beş İsrailli esirin bırakılması ile ilgilidir.
Tel Aviv’in Gazze’deki katliamlarının hâlâ başlıca destekçileri İsrail’deki Yahudilerdir. Kudüs İbrani Üniversitesi’ne bağlı "Accord" Araştırma Merkezi tarafından yapılan ankete göre, Siyonistlerin %64’ü Gazze’de masum hiç kimsenin bulunmadığını savunuyor. Siyonist "Haaretz" gazetesinde yayımlanan bu anket, Siyonistlerin Gazze’deki katliamları açıkça desteklediğini gösteriyor.
İngiltere’nin Başkenti Londra’da binlerce kişi İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un ülkeye yapacağı ziyareti protesto ederken ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer İsrail’in saldırganlığını sözde kınarken İngiliz tanker uçakları Katar hava sahasında İsrail jetlerine yakıt ikmali sağlıyordu.
Bu arada Katar saldırısının Netanyahu’nun işi olduğunu söyleyen "Büyük Şef" Trump ise akşam gittiği restoranda savaş karşıtı kadınlar tarafından “Trump; bugünün Hitler'i” sloganları ile protesto edilirken Arap ülkeleri gözlerini kapatmakla kalmadı İsrail uçaklarına hava sahalarını kullandırıp sonra da saldırıyı kınadılar.
Sanki yer demir gök bakır ve her şey mazlumların aleyhine ama şu gelişmelere dikkat;
Gözler, 44 ülkenin aktivistleri tarafından Gazze’ye insani yardım götüren Sumud Filosu'na çevrildi.
Tunus’un Binzert kentinde aralarında Türk aktivistlerin de olduğu ve en kalabalık; Arapça "kararlılık" veya "sarsılmaz azim" anlamına gelen Küresel Sumud Filosu, Gazze’ye doğru yola çıkacak. Filonun tam hareket günü güvenlik endişesi nedeniyle belirtilmiyor.
BM'nin İsrail'in, Gazze'ye yönelik tüm yardımların girişini engelleme kararının kabul edilemeyeceğini ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu açıklamasına rağmen İsrail hükûmeti, Filistin halkının temel ihtiyaç malzemelerine erişimini sürekli engelledi.
Gazze’de yardım dağıtım ekipleri içine yerleştirdiği paralı askerler ile yardım dağıtımını bile katliam aracı olarak kullanan İsrail’in “Sumud Filosuna” müdahale etmemesini ummak tam bir hayaldir.
Sumud Filosu'nun Gazze sınırında maruz kalacağı muamele bölgedeki gelişmeler için yol ayrımı olacaktır.
Türkiye’nin İsrail’in yayılmacı işgal politikaları karşısındaki tutumu nettir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Katar saldırısı sonrası Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile telefon görüşmesinde İsrail’in bölgedeki çatışma ve gerilimi derinleştirmeyi amaçlayan, dost ve müttefik Katar’ın egemenliğini de açıkça ihlal eden saldırısını lanetlediğini ifade ederek “Türkiye’nin tüm imkânlarıyla Katar Devleti’nin ve halkının yanında olacağını" belirtmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu söylemi, İsrail’in işgalci politikalarının kuşattığı bütün bölge için geçerlidir. Türkiye’nin bu kararlı tutumu işgal ve tecavüz iştihasını Süveyda’dan Lazkiye’ye kadar uzatan İsrail’in önündeki en büyük engeldir.
Tel Aviv Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı Dr. Cohen Yanorjak yaptığı açıklamada İsrail'in Türkiye'yi doğrudan düşman ilan etmemesi gerektiğini belirterek "Zaten yeterince düşmanımız var. Türkiye’yle askerî çatışmadan kaçınılmalı, ABD’nin buna izin vermeyeceğini umuyorum" dedi
Dr. Cohen Yanorjak’ın bu haklı endişesinin yanı sıra İsrail’i bekleyen bir başka kaçınılmaz hendek daha var. Sürekli her melanetini tasdik ettirdiği ABD desteğinden mahrum kalmak…
Çünkü “El atına binen, er ya da geç ama nihayetinde mutlaka bir gün iner!..”
Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...