Tarihin en 'ağır' zulümlerinden birinde Japon imzası var: Olmadı Samuray!

Sesli Dinle
A -
A +

İngilizlerin, Fransızların, Portekizlilerin, İspanyolların,Hollandalıların, Almanların, Çinli ve Rusların sömürge cinayetlerini bilirdik de Japonlara toz kondurmazdık asla. Meğer onlar da...

 

 

 

Cihan Harbi’nin yaklaştığı yıllar. Japonlar sömürge yarışında geç kalmanın telaşıyla Kore, Endonezya, Mançurya ve Çin’e saldırırlar.

 

Şanghay’ın işgali kolay olmaz, direnişle karşılaşırlar. Savaş gemileri nehirden gelip şehri bombalar. Bayraklarını asarlar ama büyük yıkım ve kıyımdan sonra (1937).

 

Çinli lider Çan Kay Şek, Japonların tarihî başkent Nankin’e de gireceğini hesaplar. O yıllarda “başşehri alırsanız, ülke size kalır” gibi bir telakki vardır halk arasında.

 

Başkan Çan, Vuhan’a çekilir. General Tang Shengzh’i Nankin’de bırakır ama sureta bir savunma.  

 

Komutan Tang halk kaçmasın diye yolları kapatır, tekneleri batırır. Hükûmet azaları ve belediye başkanı şehri terk edince kolu kanadı kırılır.

 

Bu arada beynelmilel bir komite teşkil edilir, Siemens Müdürü Alman John Rabe başkanlığında bir alan kurulur, 200 bin kişi koruma altına alınır.  

 

Şanghay’daki Japon askerleri savaşın bittiğini sanmakta eve dönüş hazırlığı yapmaktadırlar. Aldıkları emirle şoke olurlar. İmparator cenapları “Nankin’e girilecek” buyurur, “hemen derhâl!”.

 

Haydaa! Sar başa!

 

BALIK BAŞTAN...

 

Askerler çok bozulur, surat asar. Komutanlar astlarını ikna için yağma ve tecavüzü serbest bırakırlar. Çinli öldüren hesap vermeyecektir asla.

 

Japonlar 8 Aralık’ta Nankin’e dayanır. General Matzui “teslim olursanız size nazik ve cömert davranılacak” der “ama karşı koyarsanız acımayız asla!”

 

Bir gün, evet sadece bir gün müddet verir, saldırı başlayacaktır yoksa!

 

Bu arada Çinli askerler gıda ve değerli eşyaları yağmalar. Kendi halkını soyar.

 

Vatandaşta “Japonların bile bu kadar kötü olamayacağı” kanaati hasıl olur, “Şunlar gitsin de” derler, “kim gelirse gelsin başımıza.”

 

O gece 00.00’da Japonların verdiği mühlet dolar, modern silahlardan mahrum Çin ordusu zırhlılar karşısında tutunamaz.

 

Tarihin en 'ağır' zulümlerinden birinde Japon imzası var: Olmadı Samuray!

 

GELEN GİDENİ ARATIR

 

Japonlar şehre girer girmez katliama başlar. Henüz savaş ilan edilmemiştir daha. Bazı askerler teslim olur, sorgulamadan kafalarına sıkar, temizlik (!) yaparlar. Millet yanıldığını anlar ama meğerki geçmiş ola.

 

Yaşlıları da ayırmaz, oğullarının yanına yollarlar! Dikleneni sopalarla döve döve öldürür, sürüyüp atarlar suya.

 

Biz Çin işkencesini duymuştuk, meğer Japon’u da varmış. Diri diri gömmeler, ateşe atmalar, çivi çakmalar. Ahaliyi yalvartırlar âdeta.
Öldürülecek o kadar insan vardır ki ne yapsalar acaba?

 

Bir sivri zekâ çare bulur: Müsabaka!

 

Japon gazeteleri ‘Tokyo Nichinichi’ ve ‘Osaka Mainıchi Shimbun’a göre Japonlar yüzer Çinli dizdirir yolun kenarına. İki subay, kılıçlarını çeker, kafa kopara kopara bitiş çizgisine koşar. İlk varan yarışı kazanır, alkışlanır, cesetler ortada bırakılır.

 

KARA YILLAR

 

Kuomintang lideri Çan Kay Şek, bir yandan Japonları durdurmaya çalışır, diğer yandan yerli komünistlerle uğraşır.

 

Batı destek verince nispeten toparlanır. İyi de Avrupalı çökmesin bu defa? N’apsın, denize düşen yılana...

 

Güçler dengeye gelince savaş uzar. Japonlar, bu defa kimyevi silah kullanır. Göz yaşartıcı ve hapşırtıcıyla kalmaz, hardalla ciğer yakarlar.

 

Nankin katliamı 1938 Ocak’ına kadar sürer, altı haftada 300 bin cana kıyar, 80 bin kadın tecavüze uğrar.

 

Genç kızları toplar, kışla kerhanelerine kapatırlar.

 

“Yok artık” demeyin, katliam aletleri ve fotoğrafları Nankin Datusha Müzesinde sergileniyor hâlâ.

 

Kaldı ki Tokyo suçunu kabul eder, resmen özür diler (Murayama ve Koizumi Bildirileri), hatta tazminat öder paşa paşa.

 

Merak ediyorum, ebeveyni öldürülen bir çocuğa kaç yen vermeyi münasip buldular acaba?

 

Bazıları da abartıyor, Japonların nükleer saldırıya müstahak olduğunu söylüyorlar.

 

Ne münasebet? O da ayrı hata, Nankin’deki subayın hesabı Hiroşima’daki sübyandan sorulur mu? “Suçun şahsiliği” diye bir şey var hukukta.  

 

Ama siz de Kızılderilileri...

 

“Yaa yürü git” derler adama.

 

ZULÜM PAYİDAR OLMAZ

 

Ve II. Cihan Harbi hitama erer. Japonlar, savaştan mağlup çıkar, yelkenleri suya indirir, birbirlerini suçlarlar.

 

Korgeneral Sumio Tani, cinayetlerin Nakajima birlikleri tarafından işlendiğini söylese de darağacından kurtulamaz. Gerneral Iwane Matzui’nin akıbeti de hayrolmaz.

 

Hyaku Nin Giri (kafa koparma) müsabıkları, boy boy fotoğraflarına rağmen inkâr eder, gazeteyi asparagasla suçlarlar.

 

Prens Asaka ise Hanedan mensubudur, mahkemeye bile çıkmaz.

 

İçiniz karardı değil mi?

 

Öyleyse burada bırakalım, Stalin kılıklı Mao Zedong’un kanlı iktidarından hiiç bahsi açmayalım. Şu kadarını bilin; Japonlar, Kızılların yanında tıfıl kalırlar.

 

Tuhaftır, en acımasız katiller de katliama uğrayanlar arasından çıkar. (bk. Siyonistler. Şekil 1/A)

 

Tarihin en 'ağır' zulümlerinden birinde Japon imzası var: Olmadı Samuray!

 

NEHİRLİ ŞEHİR

 

Nankin; Pekin, Luoyang, Xi’an gibi Çin’in dört tarihî başkentinden biridir. Mazisi MÖ 5. yy.a uzanacak kadar derindir.  

 

Hanedanlar döneminde yüzlerce yıl Çin’e merkez olur, saray ve darphanelerle donanır.

 

İçinden deniz endamlı Yangtze nehri geçer, demir yolu da açılınca nakliye derdi kalmaz. Bilhassa tekstilde çok ileridir, saten, kadife ve brokarları dünya çapında.

 

Matbaacılık ve gemi inşa sanayiinde markadırlar. Colombus’tan asırlar önce Zeng He’yi yola çıkarırlar ki keşfedilen yerler arasında Amerika da vardır, şaşırma!

 

Şehir en parlak günlerini Ming hanedanı döneminde yaşar. Uzak Doğu’nun işlek limanlarından biri olur, eğlence mekânları artar.

 

Suyu bol, havası mutedil, toprağı bereketlidir. Sayısız göl ve göleti vardır, zambak soğanı, su kestanesi, nilüfer kökleri toplanır.

 

Kanallarda balık ve ördek sürüleri dolanır. Meralarında milyonla sığır otlar, süt ve yağ istemediğin kadar.

 

Eğitim, sağlık ve turizmde akranlarının önündedir. Çin ekâbiri de buraya demir atar.

 

Bilahare sanayiye döner. Çelik, mekanik ve kimya tesisleri açılır, yabancı yatırımcıları (FIAT, Sharp) ağırlar.

 

Çan Kay Şek komutasındaki Kuomintag ordusu (Milliyetçiler) 1927’de Nankin’i başkent ilan eder. Komünistler hâkim olunca (1949) merkez Pekin’e taşınır.

 

YOK BÖYLE İŞKENCE

 

Japonlar Mancurya’da Askerî Araştırma Enstitüsü (Unit 731) kurar, esirlere kobay muamelesi yaparlar. Tabip Tuğgeneral Shiro Ishii ve Masaji Kitano elde edilen neticeleri biyolojik silahlarda kullanırlar.

 

Zulme uğrayanlar ekseri Çinlidir, Moğol, Koreli ve Ruslar da vardır aralarında. Mahkûmlara maruta (kütük) der, acımadan doğrarlar.

 

Tecrübeler arasında yemek borusunu direk bağırsağa bağlamak, santrifüje atmak, X şualarına, gaz odalarına, elektriğe maruz bırakmak vardır.

 

Frengili gardiyanlar esirlere tecavüz eder, hastalığın seyrini izlerler sözüm ona.

 

El bombası ve alev silahı nasıl daha tesirli olabilir? İnsan üstünde dener, olmadı bir daha.

 

Mevzu çok... Vebalı pirelerin roketle yollanması gibi mesela… Shiro İshii bunun için porselen hazneler hazırlatır ki bin bomba çırak kalır yanında.  

 

Nitekim, Changde şehrinde salgın başlar, 580 bin mevta.  

 

Bağlara bahçelere su kaynaklarına şarbon, tifo, dizanteri ve kolera bulaştırırlar.

 

Cihan Harbi’nde vefat eden Endonezyalı sayısı Amerikalıların 20 katıdır. Niye? Çünkü Japonlar tetanos yaymıştır sahaya. 

 

MUHARRİR BAKIŞIYLA

 

Japon işgali Türkiye’den de dikkatle takip edilir. Ancak haberler sisli, sansürlüdür, muharrirler su ezer havanda. Bazı Türk aydınları Japonların yanındadır, güya İmparator Hirohito Çini ve Rusya’yı yıkacak, bizi de kurtaracaktır onlardan. Falih Rıfkı’ya göre Çin, Japon aleyhtarlığını bırakmalı, beyazlara karşı Tokyo ile ittifak (!) yapmalıdır. Ömer Rıza Doğrul ise Nankin düşse bile direnişin süreceğini yazar. “Çin büyük bir ülke” der, “kolay yıkılmaz ama bu macera Japonya’yı fena sarsar.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.