Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “2026-2035 dönemini 'Aile ve Nüfus 10 Yılı' ilan ediyoruz. Bu 10 yıl içerisinde iş hayatından eğitime, kültürden şehir planlamasına, teknolojiden sosyal politikalara kadar tüm alanlarda aileyi merkeze alan güçlü adımlar atacağız.” demişti. Hakikaten toplumun ve devletin istikbali ve sürdürülebilirliği açısından aile hayati ehemmiyet arz etmektedir.
TÜİK istatistiklerine bakıldığına evlenme oranlarının gittikçe düştüğü boşanmaların ise arttığı gözlenmektedir. Buna paralel olarak doğurganlık hızı tarihimizde ilk kez 1,48'e gerilemiş durumdadır. Belirtilen rakam nüfusumuzun kendini yenilemesi için elzem olan kritik 2,1 eşiğinin çok altında yer almaktadır.
Bu duruma gelmemizde birçok neden sıralanması mümkün olmakla birlikte başta gelen faktörün ekonomik sebepler olduğu aşikârdır.
Keza günümüzde vatandaşların çoğunluğunun sadece kendi imkânlarıyla aile kurması, sürdürülebilmesi ve daha da önemlisi çocuk bakımına ilişkin harcamaları karşılaması zorlaşmıştır. Bu bağlamda aile yılında “Ailevi yükler Sigortası”nın bir an evvel yürürlüğe konması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Zira kritik eşiğin altına düşen doğum oranlarını beka sorunu olarak gören başta AB ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülke uzun yıllardan beri ailevi yükler sigortasını sistematik olarak aynen emeklilik ve GSS sigortaları gibi önem vermekte ve uygulamaktadırlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1952 tarihli sözleşmesinde sosyal güvenliğin dokuz temel dalı için asgari standartlar belirlenmiştir.
Bu standartlar ülkemiz tarafından 1971 yılında onaylanmış ve 1974’te yürürlüğe konmuştur. Ancak bu sigorta kollarından ailevi yüklerle ilgili şimdiye kadar kapsamlı, planlı, programlı tek bir sigorta kolu oluşturulamamıştır.
Dünya örneklerine bakıldığında Almanya, ailevi yükler sigortasının en köklü uygulayıcılarından biridir. Bir asrı aşan süreden beri aile bireylerinin ekonomik güvenliğini sağlamayı amaçlayan düzenlemeler yapmıştır. Almanya’da ailevi yükler sigortası, çocuk parası, ebeveyn izni maaşı ve uzun süreli bakım sigortası gibi birçok yardımı kapsamaktadır. Ayrıca İsveç ve birçok İskandinav ülkesi, Fransa, Japonya ve diğer birçok ülkede gelişmiş ailevi yükler sigortası uygulanmaktadır.
Ülkemiz sosyal güvenlik sistemine bakıldığında 2006 yılında yapılan sosyal güvenlik reformuyla primli-primsiz tüm sosyal güvenlik hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında birleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak, ailevi yükler sigortası, ülkemiz sosyal güvenlik sisteminde bağımsız bir sigorta kolu olarak yer verilmemiştir. Primsiz sosyal güvenlik hizmetleri de sonradan SGK çatısından çıkarılmıştır.
Bunun yerine, dağınık bazı destekler, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlar yapılmaktadır. SGK aracılığıyla analık sigortası yardımlarının sadece sigortalılarla sınırlı olarak yapılmakta olduğu, ayrıca belirli şartlarla ölen sigortalıların kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmektedir.
Diğer yandan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından sağlanan sosyal yardımlar söz konusudur. Ancak bu yardımlar ailenin sürdürülmesinin desteklenmesi ve doğurganlık oranlarının artırılması açsından bakıldığında tamamen gerçeklikten uzak ve kifayetsizdir. Keza daha geçen sene sonuna kadar 300 TL'lik çocuk ve 850 TL'lik aile yardımlarıyla aileler desteklenmeye çalışılmıştır. Üstelik faydalanma kriterleri ve kapsam açısından da ailelere fayda sağlamaktan çok uzaktır. Bu yardımlarla ilgili 13 Ocak 2025 tarihli yazımıza bakabilirsiniz.
Ülkemizin bekası için gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tüm nüfusu kapsayıcı aileyi ve çocuk bakımını gerçek anlamda destekleyici ailevi yükleri hafifletecek aile sigortasının aile yılında bir an önce uygulamaya konması zaruri hâle gelmiştir. Aile sigortasının yürürlüğe konmasıyla birlikte dağınık ve kifayetsiz yardımlar yerine tek bir çatı altında toplanan ailevi yükler sigortasıyla ailelerin yardımlara ulaşması daha kolay olacaktır.
Ailelerin gerçek anlamda yüklerini hafifletecek gelir düzeyine bağlı desteklerle, yalnızca yoksul kesimler değil, orta gelir grubu da rahat nefes almış olacaktır. Bu sigorta kolu ödeme gücüne göre hem alınacak primlerin yanı sıra devlet sübvansiyonları veya vergi gelirleriyle finanse edilebilir.
Türkiye’de gelir dağılımına bakıldığında gelir dağılımı adaletsizliğin giderilmesi için bu sigorta kolları için alınacak primlerin özelikle millî gelirden en çok pay alan %20’lik kesime yüklenmesinin daha adilane ve hakkaniyet uygun olacaktır. Bu sigortayla ailelerin ekonomik yüklere karşı korunmasını sağlayarak hem bireysel refahı artırır hem de toplumsal sürdürülebilirliğe katkıda bulanacaktır.
Bunun için de SGK/Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na yeni bir “Ailevi Yükler Sigortası” kolu ilave edilmesi için yasa hazırlığının bir an evvel yapılması gerekmektedir.
Umarım hükûmet aile yılında aile sigortası müjdesini bütün vatandaşlarımıza bir an önce ilan eder.
İsa Karakaş'ın önceki yazıları...