Bu defa da gazetecilerin Habur'u olmasın!..

A -
A +
İçişleri Bakanı Muammer Güler, dün yaptığı açıklamada; PKK'nın rehin tuttuğu bazı kamu görevlilerinin (toplam sekiz kişi) bugün için serbest bırakılması ve ailelerine kavuşmalarının beklendiğini söyledi. Başbakan Erdoğan da, daha önceki beyanlarında, bu serbest bırakma işleminin şova dönüştürülerek, yeni bir Habur olayı yaşanmaması konusunda uyarılarda bulunmuştu. Buradan hareketle, devletin gerekli tedbir ve tertibatı aldığını düşünebiliriz... Zira bu olay, şansa veya karşı tarafın "samimiyetine"bırakılamayacak kadar kritik.
Bu arada, İmralı zabıtları konusunda hiç de iyi bir sınav vermeyen medyanın; yeni atraksiyonlarla bizzat, "yeni bir Habur"vakasının aktörü haline gelmemesi de temennimizdir! Zira serbest bırakılacak görevlileri görüntülemek için, çok sayıda gazetecinin Erbil'de nöbet tuttuğu bilgisini alınca, ister istemez kuşkuya kapıldım. Çünkü medyamızın malum sakarlıkları pek boldur. Kaş yapayım derken göz çıkardığı çoktur! Güya her şey halkın gerçeklerden haberdar olması adına yapılıyor, ama netice her seferinde halkın aleyhine tecelli ediyor nedense... Hele hele, fişi dışarıya takılı kimi medya leşkerinin yaptığı tahribat pek müthiş! Bir de bunlar, "en vatansever"pozlarına bürünmüyor mu, işte o zaman işin zembereği kopuyor.
Çözüm sürecine dair, şu ana kadar yazılıp çizilenlere baktığınızda, ne demek isteğimiz daha iyi anlaşılır. Dış mihrakların kulağına fısıldadığı şeyleri, büyük bir gazetecilik ve de ileri görüşlülük olarak pompalayan malum medyacılar, nasıl oluyorsa her seferinde, zeytinyağı gibi üste çıkabiliyor... Yalan ve yanılgılarını büyük bir pişkinlikle sürdürebiliyorlar. Sanırsınız ki, terör meselesinin çözümü yalnızca bunların elinde! Ve bunların görüşüne uymayan her şey yanlış! Neyse ki, yanlış diye karşı çıktıkları her durum, çözüm süreci için yeni bir katkı sağlıyor. Bundan dolayı da, bazıları fena halde şişiyor.
Benzer bir durum muhalefet partileri için söz konusu. CHP ve MHP, çözüm süreci konusunda, iktidarla bütün köprüleri atmış gibi gözüküyor. Başbakana ve hükümete yönelik son derece ağır ifadeler kullanıyorlar. Neredeyse sadece hakaret yüklü bu üslupla, nasıl bir sonuç elde etmek istiyorlar acaba? Daha doğrusu böyle bir yöntemle, nasıl bir sonuç alınabilir ki? Ulusalcılık-milliyetçilik ekseninde müttefik durumuna gelen CHP ve MHP'nin gelişmeleri doğru okuyup okumadığı çok geçmeden net biçimde görülebilecek. Gelgelelim Perşembenin gelişi Çarşamba'dan bellidir. Çözüm süreci olumlu şekilde neticelendiğinde, fena halde boşa düşme durumu söz konusu.
CHP, içindeki keskin ulusalcı damar sebebiyle de ayrıca sıkıntılı... Epey zamandır bu konuda parti içi siyasi tartışmalar yaşanıyor. Ve giderek çatlaklara dönüşme eğilimini gösteriyor. Bu yüzden olacak, Parti Meclisi'nin olağanüstü toplantıya çağrılma mecburiyeti hâsıl oldu. Baykal ile Kılıçdaroğlu arasında, pek de alışık olunmayan temaslar ve Deniz Bey'in uzun bir aradan sonra sütre gerisinden çıkıp daha aktif bir görüntü vermesi, mevcut sıkıntılarla irtibatlı. Köken olarak en yaşlı partinin geleceğine dair arayışların ise nasıl bir istikamette seyredeceği hiç de net değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.