"Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları" olan siyasi partilerin ülkemizdeki işleyişi; tıpkı demokrasinin işleyişi gibi çeşitli açılardan hep sıkıntılı olagelmiştir... Partinin iktidar veya muhalefette olmasından tutun da, siyasi programının muhatabı olan tabanıyla, yani seçmenle ilişkilerine, devletin resmi ideolojisine yakın veya uzak duruşuna, devletin önemli kurumlarıyla paralel fikirlere sahip bulunup bulunmamasına göre, politik yaşamı sakin veya fırtınalı biçimde devam eder. Elbette siyasi partiler sadece dış etkenler sebebiyle politik türbülansa girmez, bazen de iç dinamiklerinden ötürü sarsıntı geçirir. Cumhuriyet Halk Partisi, uzun zamandan beri, fırtınalı denizde ilerlemeye çalışan bir gemiyi andırıyor. Son üç genel seçimde, istediği başarıyı bir türlü yakalayamaması, hatta birinde barajın da altına düşmesi, parti içi dengeleri ve partinin tabanıyla olan münasebetlerini derinden etkiledi. Siyaseten tökezleyen partiler ve liderler, eğer kısa zamanda toparlanma imkanı bulamazlarsa, işleri çok zordur... Hem Sayın Baykal, hem de CHP için uzun süren sancılı bir dönem sözkonusudur. Bu sancılı dönemde, Parti Yönetimine karşı giderek yükselen muhalefet, CHP içinde birlik ve beraberliğin sağlanmasını iyiden iyiye zorlaştırmış bulunuyor. Kontrol ve otoriteyi sağlamak üzere başvurulan zecri tedbirler; tahmin edilebileceği gibi işleri büsbütün alevlendirmiştir. Daha önce partiden ihraç edilip de, mahkeme kararı ile geri dönen üç milletvekilinin ve yine bir süre önce ihraç edilen Ertuğrul Günay'ın partileriyle olan ilişkilerinin geldiği noktayı hatırlayın. Ertuğrul Günay, daha önce parti yönetiminde üst düzey görevler üstlenmiş başarılı bir politikacıdır. Siyasi kariyeri hayli parlak bir isim olduğundan, CHP'den ihraç edilmesi geniş tepkilere yolaçtı. Bu tepkilerin her kademede derin izler bırakabileceğini unutmamak gerekir. Henüz ayrılmamış veya ihraç edilmemiş olsa da, Günay gibi birçok önemli isim, bugün parti yönetimine muhalif kanadın saflarındadır. Ve bu muhalif kanat, bünye içinde veya dışında yeni oluşumlar için hummalı faaliyetler yürüttüğü için, partinin bütünlüğünü de ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bütün bu gelişmelere tuz biber ekecek son olay, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül hakkında, ihraç işleminin başlatılmasıdır. CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın basın toplantısı düzenleyerek kamuoyuna yaptığı açıklamalar her bakımdan önemli. Sav'ın beyanına göre CHP'li üç hukukçu milletvekili, Sarıgül hakkında inceleme yapmış ve elde ettiği bulguları bir rapor haline getirerek Parti Yönetimine vermiş... Sözkonusu raporda Sarıgül'e yönelik çok ciddi ithamlar var. Elbette bu ithamlar iddia mertebesinde. Bir kişi hakkında mahkemece verilmiş olan kesin mahkumiyet kararı bulunmadıkça, suçlu ilan edilemez. İşin bu tarafı yargı mercilerinin görev alanı. Ancak CHP Gençlik Kollarından başlayarak uzun zamandır siyaset yapan ve son yerel seçimlerde de çok yüksek oranda oy alarak tekrar seçilmeyi başaran Sarıgül'ün, partisi ile olan ilişkileri galiba geri dönülemez bir noktaya gelmiş bulunuyor. Bir süreden beri çok iddialı çıkışlarla CHP Genel Merkezinin öfkesini üzerine çeken Mustafa Sarıgül, iddialara karşı olabildiğince dik durarak kendisini savunmaya çalışacaktır elbet. Hatta bu konuda partili seçmenden belli bir destek de görebilir. Yani gelecekteki hedefleri için epeyce başarılı şekilde kullandığı meydanlarda daha fazla boy göstererek direnecektir. Ancak sonucun kendisi için çok fazla parlak olacağını söylemek zordur. Daha önce de yine Mustafa Sarıgül ile alakalı olarak bu köşede dile getirdiğimiz atasözünü bir kere daha hatırlamakda yarar var: "Vakitsiz öten horozun boynunu keserler!.." Evet, CHP'de işler iyi gitmiyor. Genel Merkez, kendisine karşı bayrak açan Mustafa Sarıgül'ü bir şekilde ekarte edebilir ama, sonuç ne olursa olsun bu gelişme CHP'yi biraz daha yıpratır. Şimdiye kadar birçok fırtınayı atlatmasını bilen, tecrübeli bir siyasetçi olan Deniz Baykal ve ekibi, bakalım bu türbülansı ne kadarlık bir hasarla atlatacak?