Çözüm sürecinde üslup ve niyet sorgulaması...

A -
A +
Son günlerde kamuoyunu tedirgin eden, Diyarbakır – Bingöl Karayolu üzerinde ve o havalideki diğer bazı noktalarda yapılan provokasyonların esas mahiyetini, Gazetemizin bugünkü haberinde okuyacaksınız. Yıllardır Bölgedeki olayları yakından takip eden arkadaşımız Osman Sağırlı, titiz bir çalışma ile yaşanan gerginliğin esas kaynağını, geçmiş senelerdeki benzer yansımaları ile birlikte tespit etti. İnsanlarımızın olup bitenler hakkında doğru bilgi sahibi olması, hem bu sürecin selameti bakımından hem de gerektiğinde vatandaşın ortaya koyacağı muhtemel yeni tavırlar bakımından önemli. Çözüm sürecinin yürütülmesinden sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, dünkü konuşmasında, son haftalardaki olayların izahında güçlük çektiklerini ifade etti.
Küçük yaştaki çocukların dağa kaçırılması, bölgedeki görevli resmi personelin veya sivil vatandaşların kaçırılması, yol kesmek suretiyle ulaşımın engellenmesi vs. vs. Tamamı kanun dışı ve eşkıyalık olan bu eylemlerin hiçbir haklı gerekçesi olamaz şüphesiz. Bu açıdan, dağa kaçırılan çocukların kendi isteğiyle gittiğine dair, komik iddialarda bulunan BDP yöneticilerinin, bir an evvel hatadan dönüp mantıklı açıklamalar yapması şart. BDP'lilerin üslubu gerçekten problemli. Bir taraftan barış sürecinin inşa edilmesinin ne kadar önemli olduğunu söylerken, diğer taraftan tehditler savurmak; yeni çatışma alanları doğuracak iddia ve talepler ileri sürmek, terörist eylemlere gülünç gerekçeler bulmaya çalışmak, asla gerçekçi bir tutum değildir.
Çocukları dağa kaçırılan annelerin eylemi karşısında ezberi bozulan BDP'liler, ilk defa yüz yüze geldikleri bu olay sebebiyle hayli şaşkın bir tablo çiziyor. Barış için bunca gayret gösterilirken, çocukların ailelerinden koparılıp dağa götürülmesini izah etmeleri mümkün değil elbette... Bu yüzden de mugalataya sapıyorlar. BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken şöyle garip şeyler söylüyor: "AKP ve hükümete sormak lazım: Barış istiyor musunuz, istemiyor musunuz?.." Eh, pes artık! Bugüne kadar hiçbir iktidarın girişmeye cesaret edemediği çözüm sürecini başlatan, bunun için bütün siyasi riskleri alan ve her türlü iç ve dış tahriklere rağmen, sürecin mecrasında gitmesi noktasında azami dikkat ve kararlılığı gösteren bir hükümete, böyle absürd soru soracaksınız. Bu ciddi bir siyaset olamaz.
BDP ve HDP, dürüst ve samimi olmak zorunda... Bugün Güneydoğu Bölgesinde vatandaşa baskı ve zulüm yapan devlet değil, PKK ve uzantılarıdır. Bölgedeki vatandaşı haraca bağlayan, onu örgüt isteği doğrultusunda davranışlara zorlayan; mesela kendi partilerine oy vermesi için tehdit eden, hatta bunun için insanları kaçırıp şantaj yapan, yol kesen, hem vatandaşın malına hem kamu malına zarar veren, devletin bölgeye hizmet getirmesi için tahsis ettiği araçları yakan, hep bölücü örgüttür... Ve bütün bu tahrik ve provokasyonlar karşısında, devlet; sürecin selametini, nihai çözüm ve barışın sağlanmasını gözeterek, sağduyulu ve sabırlı hareket ediyor. Netice: BDP ve HDP ikide bir devlet ve hükümetin niyetini sorgulayacağına, öncelikle üslup ve tavrını düzeltmelidir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.