Kaydet
a- | +A
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, kapatılan RP''nin Genel Başkanı ve eski başbakanlardan Necmettin Erbakan''a TCK''nın 312. maddesini ihlalden verilen bir yıllık hapis cezası ve ömürboyu siyaset yasağı ile Türkiye''nin iç ve dış politikası hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Aşağıda Çiller''in, sağdaki bölünmüşlük, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel''in siyasete dönme veya müdahil olma ihtimalleri konusundaki sorulara cevaplarını bulacaksınız. * Sayın Çiller, Meclis tatile girdi ama havalarla birlikte siyaset de birden bire ısındı. Toplumun her kesimi "daha fazla demokrasi" derken, sayın Erbakan''a verilen ceza aksi yöndeki rüzgarın hâlâ etkili olduğunu gösteriyor. Bu durum da hayli tepkilere yolaçtı. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Çiller -Bizim görüşümüz bu konularda çok liberal. Yani biz özgürlüklerin genişletilmesinden yanayız. Şimdi bunu herkes söylüyor da, seçim öncesinde biz söylediğimiz zaman, bunu söyleyebilecek babayiğit yoktu etrafta. Herkes bir yere saklanmıştı. Doğruları söyleme cesaretini, kendi adımıza da değil, kapanan parti bizim partimiz değildi, yasaklanna biz değildik, ama bütün bunları o dönemde de biz ifade ettik. Hatta o zaman bunları söylediğimiz için bedel de ödedik. 312. maddenin değişmesini Meclis''in hep birlikte ele alması lazım. Bunu yaparken aynı zamanda da bir ara çözüm bulmamız lazım. Bu Cumhurbaşkanı''nın affetmesi şeklinde olabilir. Son derece üzüldüm ben. Yaşlı, başbakanlık yapmış birisinin hapise girmesi Türkiye''ye hiçbirşey getirmez. En azından bunun hukuk çerçevesinde acilen durduracak bir tedbir almak gerekir. Bu ilk etapta Cumhurbaşkanının affı olabilir, hemen arkasından bizim hep birlikte oturarak bu 312. madde üzerinde çalışmamız gerekir. Yani hem devletin bir takım hassasiyetlerini gözeteceğiz, hem de özgürlükleri genişleteceğiz. Fikir ve ögürlükleri genişleten, özellikle gazetecileri hapse atmayan bir döneme geçmemiz lazım. Bunun üzerinde Meclis olarak çalışmalıyız ve hiç kimse siyasi rant beklememelidir ama tekrar ediyorum bunu yaparken de bir oldu bittiye gelmesin mesele. Kendimiz için yapmalıyız * İçeride, siz dahil herkesten tepki geldiği gibi dışarıdan da bu konuda yoğun tepkiler geldi, gelmeye devam ediyor. AB üyeliğine aday olmuş bir Türkiye için Erbakan''a verilen, bu ceza süreci aksamaya uğratır mı? Kopenhag kriterleri çerçevesinde bakıldığında Türkiye''yi ne gibi zorluklara sokar? Çiller -312. madde ile ilgili olarak Avrupa Birliği''nin bir kısım açıklamalarda bulunduğunu biliyorsunuz. Bu konuda öyle çok katı bir biçimde maddenin tamamen kalkması gibi bir tavırları yok. Ama meseleyi hep Avrupa Birliği''ne bağlamaktan son derece rahatsızlık duyuyorum. AB bir ideal veya bir hedef olabilir Türkiye için, ama Türkiye yapması gereken şeyleri kendisi için yapmalıdır. Bakınız biz DGM''lere ilişkin değişikliğin yapılması için, seçimlerden önce meseleyi gündeme getirdik. İkinci demokrasi programında şablonu ortaya koyduk, dedik ki bakınız dünya standartlarında bir demokrasi istiyoruz, kurumsal bazda yargı birliğine giden süreçte bu demokratikleşmeyi ortaya koyalım. O zaman seçim öncesinde buna devlet karşılığı olarak bile baktılar ama sonra tam Öcalan yargılanırken, teröristbaşı yargılanırken, bu değişiklik gündeme adeta kişiye özel bir değişiklik olarak geldi. İşte bu yanlış. Bakınız büyük devletin tarzı değil bu. * Yani AB baskısı ile böyle bir değişiklik gerçekleştirilmiş gibi bir intiba doğdu. Çiller -Evet, şimdi yine aynı Avrupa Birliği baskısı ile bu yapılmamalı, biz oturup çağdaş demokrasimizin normlarını çizmeliyiz. Kendimize göre hassasiyetlerimiz var ise onları da korumalıyız ve ondan sonra da götürüp onu "bu bizimdir" diye herkese karşı müdafaa etmeliyiz. Bu bazen tam şablon olarak uyabilir bazen uymayabilir, farklılıklarımız vardır, bazen önüne geçebiliriz. İşte bir büyük devlet yaklaşımıdır. * Efendim bu noktada, yani dış politikaya konu gelmişken hem ekonomik hem siyasi yönden bir değerlendirme yapacak olursanız, hükümetin icraatını nasıl değerlendirirsiniz? Yani IMF ve Dünya Bankası''nın Türkiye''den istedikleri, diğer tarafta Avrupa Birliği''nin zaman zaman dayatma gibi algılanan talepleri var, neler söyleyeceksiniz? Çiller -Enflasyonu düşürme hedefini Türkiye''nin önüne koymak onurlu bir olay. Avrupa Birliği''ne girmemizi bir hedef olarak ortaya koymak yine yeni bir bin yılın gereğidir. Burada hiçbir sıkıntımız yok, ancak buraya gidecek yol nasıl olmalıdır meselesinde giderek adeta marjinalleşen ülke konumuna giriliyor. Ekonomiyi düzeltmek, IMF''ye teslim olmak başka bir olay. IMF ile diyalog da farklı bir olay. IMF ile diyaloğa karşı olmak mümkün değil. Ama tutup da bir Bakanlar Kurulu''nun dahi neyi imzalayacağını bilmeden, kalemler havada önlerine ne gelirse imzalayıp sonradan anlamaya çalışmaları, yavaş yavaş anlamaya başlamaları bir büyük devlet siyasetiyle bağdaşmadığı gibi bizim milletimizin de hakettiği demokrasinin gereği değildir. Milletimiz bizim siyasilerimizi seçti, IMF''yi değil. IMF ile diyalog kurulur mu kurulur. Aşırı sol görüşlüler gibi "biz kimseyle konuşmayalım" görüşünde değiliz. Ama buraya da ihtiyaçlarınızı koyarsınız, şimdi ortaya konan siyasette görüyorum ki mesela tarım tasfiye ediliyor. Tarımın tasfiye edilmesi Türkiye''nin yararına mı? * Sayın Ecevit 2004 yılını AB''ye tam üyeliğin gerçekleşeceği tarih olarak deklare etti. Sizce bütünleşme sürecinde gerekli çalışmalar uygun süratle yürütülebiliyor mu? Yahut şöyle soralım Helsinki Zirvesinden bu yana sizce ne gibi gelişmeler oldu? Çiller -2004 değil 2003''ü hedefleyelim ama tekrar ediyorum; eğer Türkiye''yi Belçikalaştırırsanız, İsviçreleştirirseniz yani marjinalleştirirseniz, kolu kanadı kırılmış geniş interlandından kopmuş bir şekilde sokmaya çalışırsanız, Nasrettin Hoca''nın kuş misali orası burası kırpılmış bir şekilde, birileri hadi şimdi girebilirsiniz diyorsa, benim idealim bu değil. Türkiye''nin hedefi de bu olamaz. Türkiye arkasında büyük bir interlandı olan ülkedir. Bakın bugün Türkiye Kafkaslar ile ilişiğini kesiyor, Rusya''ya adeta tümü ile teslim etti. Bu yeni siyasi gelişmenin arkasında Amerika da var. Biz Rusya ile rekabette olmaktan yana da değiliz. Ama bir işbirliği içinde olmalıyız, hangi işbirliği? Türkiye her konuda Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini yavaş yavaş kesen bir konuma gelmiştir. Çiftçinin borcunu affetsin * Anlaşılıyor ki dış politikada iyimser bir tablo görmüyorsunuz. Tekrar içeriye dönecek olursak, içeride de sosyal, ekonomik ve de siyasi sıkıntılar var. Kitlelerde demokrasi beklentisi var ama bu karşılanamıyor mesela bir af meselesi gündeme getirildi, cezaevlerinde huzursuzluk var, giderek daha da büyük bir problem olmaya namzet görünüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çiller -Türkiye ekonomisini IMF''ye, cezaevlerini de mahkumlara, suçlulara teslim etmiş, şu anda idare yönetimde değil. Af konusuna çok seçici bakıyoruz, çok sıcak bakmıyoruz. Talebe affında bizim inisiyatifimiz ile partideki yetkili arkadaşlarımız tarafından iyi çalışmalar yapıldı ve hakikaten talebe affında etken oldu, bu doğrudur diyeceğim yok. Ama bugün Türkiye''nin geldiği noktada bütün cezaevlerini boşaltacaksınız, mafyasını, suçlusunu boşaltacaksınız, esnafını, köylüsünü de hacizler yolu ile tutup hapse atacaksınız Türkiye''nin durumu budur, çiftçi hapse sokuluyor. Eğer yer bulsalar akın akın gidecekler. Çünkü Ziraat Bankası haciz peşinde, Halk Bankası haciz peşinde ve çiftçi ne yapsın borcunu ödeyemiyor, faiz üstüne faiz biniyor. Cezai müeyyideler.... Her iki dakikada bir ya birinin traktörüne el konuluyor ya da evinin kapısına haciz geliyor. Veya da hapis ile tazyik ediliyor. Türkiye eğer affedecekse birilerini ilk önce o çiftçinin sıkıntısını affetsin, borcunu affetsin, faizi affetsin. İkincisi bu konuda büyük yanlışlıklar yaptılar, teröristbaşının yargılanmasında Türk mahkemelerinin verdiği kararı bir siyasi yaptırımla durdurdular, Meclise intikal ettirmediler, bu siyasetin hukuk devleti üstüne çıkarılmasıdır. Şimdi bu siyasi kararı verenler gelsinler yaptıklarını temizlesinler. * Sayın Çiller, sonbaharda bir hükümet değişikliği bekliyor musunuz? Ya da şöyle soralım, bu hükümetin geleceğini nasıl görüyorsunuz, uzun ömürlü olabilir mi? Çiller -Bu ülkenin ekonomisi ve sosyal yapısı bunu kaldırmayacak, öyle görüyorum. Çok ciddi sıkıntılar var ekonomide. Ondan daha önemli olan Türkiye dış siyasette çok büyük bir onur kaybı içinde. Kendi çıkarlarını koruyabilen bir büyük devlete yakışır şekilde bir dış politika izleyemiyor ama ondan hepsinden daha da önemlisi Türkiye çok ciddi şekilde fakirleşiyor, bir büyük sosyal patlamaya doğru Türkiye gidiyor, asıl önemli olan bu. Bu ülkenin yüzde 45''i geçimini tarımdan sağlar, tarımı tasfiye ederek, bu insanları yok ederek bir noktaya gelemezsiniz, bunu da popülizmi kaldırıyorum şeklinde yaparsanız, bakın şimdi yüzde 20-25 fiyat artışı veriyorsunuz ama tarım girdileri yüzde 200''e kadar artmış, 133 kez siz mazota zam yapmışsınız. Pekiyi memur ne durumda, söylemeye gerek yok, eylemler aldı başını gidiyor, medyaya yeterince yansımıyor, haklarının korunmamasından çok rahatsızlar, asıl üzerinde önemle durduğumuz işçilerimiz çok kötü durumda, bu hükümet 350 tane oyumuz var diyor ama bu 350 oy işçi lehine bir tek karar almadı. Fakat en vahimi emeklilerin durumu. Emekliler için büyük azap duyuyorum, hayatlarının son dönemlerine gelmişler onca emek vermişler, onların bu yıllarını bu hale sokarak elinden alamazsınız. * Halkın nabzını sürekli tutmaya çalışıyorsunuz. DYP''nin durumu nedir, sağın durumu nedir? Çiller -Anayol yıkılmamalıydı, Anayol''u yıkan biz değiliz Allah için. O gün onu yıkanlar sonra bedelini ödediler. Ben buna ilahi adalet diyorum. Herkesin bir hesabı var, ama Cenabı Allah''ın da bir hesabı var. Bunu hep söylemişimdir ve çıktı ortaya. Ama burada takılıp kalamayız, merkez sağın kuvvetlenmesi ülkenin kuvvetlenmesidir. Tekrar kuvvetlenmesi için yollardayız, yıkılanı tekrar yapmak için yollardayız, hep birlikte düşünme durumundayız. Her bir konunun fikrini getirdiğim zaman çözümünü de yanında getiriyorum. Bu Türk toplumunun çok alışık olmadığı pozitif siyaset çizgisi. Uzlaşmacı tavır * Bu durumda muhalefet politika üretmemekle, pasif davranmakla suçlanıyor. Ne dersiniz? Çiller -Biz çok büyük bir mücadele verdik, millet kavga etmeyin dedi bize, mesajı verdi. Aslında kavga milletin kavgasıydı, şimdi çok iyi bir uzlaşmacı tavır sergiliyoruz. Bu uzlaşmacı tavırda çözümleri devamlı olarak ortaya koyuyoruz. Çünkü bu ülkede sosyal patlama bir başladı mı siyasi istikrarsızlıktan çok daha vahim olaylar olur. Ama oraya doğru gittiğini de görüyoruz. Yalnız oraya giderken çekici güç biz değiliz, olmayız da. Ve sosyal patlamanın çekici gücünü kullanarak politika yapılır mı, yapılır. Ama biz böyle bir yola başvurmayız. Siyaseten bizim yararımıza olacak şeyler bugün Türkiye''nin doğruları ile bağdaşmıyor. Türkiye bugün bir çöküntü içerisinde, manevi bir çöküntü içerisinde. İktisadi bir çöküntü içerisinde, güvenini kaybediyor insan. Bense insanların güvenini kaybetmesini istemiyorum, biz bunu yaparız yine. Hep birlikte bu ülkenin geleceğini inşa ederiz ve ben bu geleceği çok parlak görüyorum. Biraz daha sabırla bekliyoruz ama millete de şu mesajı vermek istiyorum. Sakın ola kendilerine olan güveni kaybetmesinler, biz bütün bu meselelerin altından kalkarız. Yeni yol dediğim yeni bir çizgide buluşmamız lazım. Yeni yol dediğimiz şey asgari müştereklerdir, o da şöyle: İkinci demokrasi programında herkese çağrıda bulunuyoruz, gelin bakın bu bizim programımız ama öncelikle uzlaşmamız gereken asgari müşterekler var, eğitim programında uzlaşalım, demokrasi de özgürlüklerin artırılmasında uzlaşalım, sağlıkta uzlaşalım, bir büyük seferberlikle gıda sanayinin oluşturulmasında uzlaşalım, Avrupa Birliği''ne girerken bir normumuz var bu konuda uzlaşalım, bu geniş yelpazeyi kapsayacak bir uzlaşma platformudur. Yani asgari müşterekler bunlarda buluşalım. Asgari müştereklerde toplum buluşursa heyecanını yeniden kazanır. Bir sene içerisinde bana söylenen şey hep şu olmuştur: Elimiz kırılsaydı da falancaya filancaya oy vermeseydik ama biz geçmişi bir tarafa bırakıp geleceğe yönelmek istiyoruz. Bir büyük Türkiye hedefine kilitlenmek istiyoruz. Biz buna hazırız. * Sayın Demirel''in aktif politikaya dönme ihtimali zayıf olsa da müdahil olma durumundan endişeniz var mı? Bu konuda DYP olarak bir sıkıntınız var mı? Merkez sağda DYP dışında yeni bir çekim merkezinin oluşması gibi bir ihtimal sizce mevcut mu? Çiller -Sayın Demirel bizim Onursal Başkanımızdır, siyasi büyüğümüzdür. Doğru Yol Partisi''nin bir demokrasi tacı olarak Çankaya''ya gönderdiği bir büyüğümüzdür. Ve hiçbir siyasi mülahaza gütmeden şunu söyleyebilirim: Çok büyük bir siyasi birikimi ve deneyimi vardır ve Türkiye bundan faydalanmalıdır ve faydalanacaktır da. Zaten orta sağ veya sağ bölünmüş, bunu biraz daha bölerek bunu yapmayı sayın Demirel ister mi? Sanmıyorum. Yani mesele daha fazla da bölünmek olamaz, mesele Türkiye''yi yepyeni bir heyecanla ve yepyeni bir ufukla daha ileriye taşımaktır. Böyle bir özgüveni bulma meselesidir. Bu da yepyeni bir programla ortaya çıkar. Bu program ikinci bir demokrasi programıdır. Bu program yeterince anlatılmadı ve anlaşılmadı bugüne kadar. Ama sonradan görülecektir ki, doğru hedef budur. Bu programı asgari müştereklerde toparlayacak bir uzlaşmaya ve dayanışmaya ihtiyaç var. Bu uzlaşma bölünme değildir, tam tersi bütünleşmedir tekrar ediyorum, Türkiye sağı solu ile sayın Demirel''den istifade etmelidir. Ben şahsen kendilerini sık sık ziyaret edip çeşitli konularda danışmalarda bulunacağım. Önümüzdeki günlerde zannediyorum ki kendilerini ziyaret etme fırsatı bulacağım.
ÖNE ÇIKANLAR