Alaattin Metin; sen ömürsün vallahi!

A -
A +

Alaattin Metin; sen ömürsün vallahi! Yahu Alaattin Metin kardeşim; başkanın borazancılığını yapıyorsun da, bari Türk futboluna hançer sallama... Tabii bu hançeri kimin için, ya da kimin talimatı ile salladığın belli... Diyorsun ki, geçen perşembe günkü Akşam Gazetesi'nde "Türk kaleci oynatana bir yabancı kontenjanı daha tanınsın." Vallahi ayıp! Başkanın mı bunu istedi senden? Bence öyle... Çünkü yabancı kontenjanı gittikçe şişiyor... Çare tam alaturka... Ezeli rakiplerde yabancı kaleci olduğundan, bize bir tane daha yabancı hakkı tanıyın! Yahu Alaattin; tam komedi, tam fiyasko! Yapma, etme! Olmadı Tümer! Beşiktaşlı Tümer için düne kadar yazdığım övgüleri bir süre için rafa kaldırıyorum. Samsunspor'daki son sezonu içinde, "Büyük oynayan takımlardan birine mutlaka alınması gereken futbolcu" olarak gösterdiğim Tümer, konuşması, değerlendirmeleriyle de dört dörtlük çıktı ortaya... Ama gelin görün ki; o da İstanbul'un gece hayatına kurban olmuş... Ameliyat sonrası odasına gönderilen ve "Ebru'n" kartviziti taşıyan güller, dilemem ama, inşallah futbolunun sonunu da kutlamış olmasın! Engin Verel ve Kazım Kanat'a not! Engin Verel geçen cumartesi, Kâzım Kanat da önceki gün Sabah'ta çok ciddi birer gaf yapmışlar. Demişler ki, "Aziz Yıldırım büyük bir vefa örneği göstererek, yeniden inşa edilen Sosyal Tesisler'e Faruk Ilgaz'ın ismini verdi..." Düüüüt! Yahu siz hangi ülkede, ya da hangi şehirde yaşıyorsunuz? Hele hele Engin... O isim oraya 1992 yılında Yüksek Divan Kurulu'nda verildi. Sen Engin oraya yıllardır gözleri bantlı olarak mı girip çıkıyordun? Hadi Kâzım, yani program ortağın sana kandı da bu yanlışı yaptı, ama ya sen? Okur, taraftar iyi bilmez. Bilmek mecburiyetinde de değildir. Ama benim gibi bilenlerin inanın midesini bulandırıyorsunuz. Haberin aslı da şu: Aziz Yıldırım, Yüksek Divan Kurulu'nda alınmış kararı hiçe sayarak tesislerin ismini "Fenerbahçe Spor Tesisleri" olarak değiştirdi. Sonra 100'e yakın eski futbolcunun imzalı uyarısı ve de Yüksek Divan Kurulu başkanlık divanının yine yazılı uyarısı üzerine yanlışından döndü. Şimdi sizden kimseye bırakmadığınız delikanlılık düzeyinde, yani bırakın gerçek gazeteciliği, bu büyük ayıbınızı düzeltir ve gerçeği yansıtır bir yazı bekliyorum... Şayet bunu yapmazsanız, gelecek yazıda başka şeyler yazacağım, haberiniz olsun! İsmail Er kadar olun! Maçlar stop ya, biz de başka konulara girip çıkıyoruz. Bu köşenin, Allah'a şükürler olsun, müşterisi çok fazla... Bizim spor basınından sık sık isimler yer alıyor... Duydum ki, bunların çoğu bizim müdür Sadık Söztutan'ı arayıp, benden yakınıyorlarmış... Arkadaşlar Sadık'ı niye rahatsız ediyorsunuz? Bakın İsmail Er, delikanlı gibi beni aradı. Tartıştık da, konuştuk da... Siz de hem yürekli, hem de medeni olun. Bu satırları Sadık müdürüm yazmıyor ki... O sadece, çok az gazetede olabilecek kadar, meslektaşına, mesleğe saygı göstererek sansür koymuyor. Koymasını da sakın beklemeyin! Bilmem anlatabildim mi? Öcal ağabey; sen o yazıyı beğendin mi? Öcal Uluç ağabey, bırakın benim üç ay müdürlüğümü yapmış olmasını, her şeyden önce bu ülkenin ilkeli, kalemi esaslı, hesapsız yazı yazan birkaç kişisinden biridir. Kardeşi Hıncal Uluç için geçen hafta yazdığım yazı sebebiyle kırılmış, üzülmüş ve belki de biraz kızmış. Değerli Öcal ağabey; kardeşinin o yazısını sen beğendinse, ben yazdıklarımı geri alıyorum. Başkan Canaydın'ın atom formülü! Tabii ki bir başka atom formülü yoktur... Ama ne yapayım ki, başkanın geçtiğimiz hafta yaptığı konuşmadaki formülüne de bundan başkasını yakıştırmak mümkün değil... Demişler ki; "Almanya'da şirket kurarak, gurbetteki 1 milyon G.Saraylı'yı fahri üye yapıp, topladığımız paralarla 140 milyon dolarlık borcu eritebiliriz..." Gurbetteki taraftar fazlalığı G.Saray tarafında... Bu doğru... Yani, gubette yaşayan ve futbolla ilgilenen Türkler'in sayısı 3 milyonsa, bunun 2 milyonu G.Saraylı... Ama düne kadar çeşitli kuruluşlardan fazlasıyla kazık yemiş olan bu topluluk, yeni bir dolma yutar mı? Sonra fahri üye ne demek? Zaten bu dünyadaki bütün G.Saraylılar fahri üyedir. Haaa şunu dersin, "Ey G.Saraylı biz battık. Sizlerin yardımı olmadan da hayata dönemeyiz. Pamuk eller cebe..." Ne çıkarsa bahtına! Yakın Doğu Üniversitesi! Geçtiğimiz hafta, sıkı okurum olan Kuzey Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi öğrencilerinin konuğu olarak Yavru Vatan'a gittim... Hemen şunu belirteyim; bitik ve yitik Lefkoşa'da harika bir kampüs... Diyebilirim ki, Lefkoşe'nın başkenti... Önce dersanede, sonra kafenin söğüt altında, en son da öğrencilerin kaldıkları büyük bir apartman katında, yaklaşık 5-6 saat futbol konuştuk. Hemen şunu söyleyeyim; siz televizyonların reytinglerine, gazetelerin tirajlarına kanmayın! Gerçek; yüz yüze de ortaya çıkıyor. Sağ olun çocuklar! Nuri Çolakoğlu iş başında! F.Bahçe TV'nin başına, yönetimine Nuri Çolakoğlu getirildi... İşinin ehli bir kişi... Ancak çok önemli bir falsosu var... Ne mi? Başında bulunduğu televizyonun, hem de daha ilk altı ayında ödül kazanan tek programının, ödül kazananlarına sırtını döner, elini uzatıp kutlamaz bile... Hem de o televizyona maddi katkıda bulunan, sahibinin temsilcisi ayağa kalkıp gözleri önünde kutlarken... Neden? Çünkü, spor müdürünün dolmuşunda oturmaktadır... Hayırlı olsun! Mustafa Sarıgül kardeş sen de mi? Mustafa Sarıgül hem iyi bir dost, hem de işini severek yapan ender tanıdıklardandır. Geçen akşam daha çok birbirleriyle kavga edenlerin televizyonu olarak bilinen ekrana çıktı, "Uzaklarda bir yer, orası Ali Sami Yen olacaktır" diye bir projeden uzun uzadıya söz etti. Bence bu proje tam anlamıyla Özhan Canaydın hayallerinin bir başka versiyonu. Ama Sarıgül dostumun, Ali Sami Yen'i 12 günde maçlara hazır etme sözünün üzerinde ciddiyet, titizlik ve heyecanla durmak gerekirdi. Çünkü; ben G.Saray'ın ikinci yarıda Olimpiyat Stadı'nda ilk yarıdan daha az puan toplayacağını sanıyorum... Bunun da ne anlama geldiğini en iyi Terim hoca bilir... Sadettin Saran da teslim oldu! Bizim Şekip Hazar, yani Türkiye Gazetesi'nin "F.Bahçe yasaklı yazarı, muhabiri" pazartesi günü sayfaya şöyle bir manşet oturtmuş: "Sadettin Saran aday olmuyor..." Şekip, ambargolu veya başka sebeplerle herşeyi yazamayanlardan değil... Bu yüzden haberin doğru olduğuna inanırım... Bu durumda ortaya şu gerçek bir kere daha çıkıyor; "F.Bahçe tamam!" Bu nasıl tamam mı? Varın siz çözün! Demek ki Beşiktaş! Geçtiğimiz haziranda her kulüp gibi üç büyükler de transferlerini yaparak sezona girdiler. Bunların hepsi de, "En iyi takımı biz kurduk... Birkaç cephede birden mücadele edebilecek güçteyiz... Gelecek bizimdir" naraları attılar. Şimdi bakıyorum da, bunlardan sadece bir teki ara transferi (!) sönük geçiriyor. O da Beşiktaş... Ahmet Dursun'un saha dışı problemleri olmasa bir tek santrfor peşine de takılmayacaklar. Ama ezeli rakipleri F.Bahçe'yle, G.Saray altı ayda bir yaz-boza devam ediyorlar. Demek ki, futbola sağlıklı bakanların birleştiği gibi, "En iyi takım Beşiktaş..." Yani diğerleri yine sallamışlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.