F.Bahçe'nin elindeki kapasiteyle mutlaka bir gün bir akıllı adam tarafından "Dörtlü alan savunması"na dönmesini bekleyenler dün akşam bu senaryoyla karşılaştılar. Aynı sistemle, Türkiye Ligi'nde şampiyonluk rekoru kırdıktan sonra iki de Avrupa kupasını müzesine taşıyan G.Saray'a karşı çıkış yolu bu yoldan geçebilirdi ancak. Lorant, Fatih'in de ancak bu sistemde iyi bir kanat oyuncusu olarak verimli olabileceğini anlamış ki, usta savunmacı Mirkoviç, Ümit Özat ve Abdullah'tan geri dörtlü yapıp Jonhson'u da ön liberoya yerleştirmişti. Burada Lorant çok önemli bir kurgu daha yapmıştı. O da, üçlü forvetinin arkasında usta ve zeki futbolcu Revivo'yu G.Saray önliberosunun karşısına dikmişti. Bu plân üçlü forvet dolasıyla G.Saray'ın alan savunmasının dengesini ve orada her zaman oluşan pas zenginliğini bozabilecek, neticede ön liberoyu da oyuna sokmayacaktı. Bence, dörtlü savunmaya dönmenin yanı sıra Lorant'ın bu oyundaki en zekice kurgusu Revivo'yla G.Saray'ın önliberosu Batista'ya baskı yaptırmasıydı. F.Bahçe, Ogün'ü de zaman zaman Rapaiç'in zaman zaman da Serhat'ın bölgelerine sarkıtıp, oralardaki G.Saray ikililerinin dengesini bozacaktı. Öyle de oldu. Bu arada Andersson'un Ogün ve Jonhson'la zaman zaman eksik kalan orta sahaya verdiği desteği de alkışlamak gerekir. Pekiyi, Lorant'ın bu doğrularına karşın Lucescu'nun yanlışları neydi? Birincisi, üzerindeki baskıyı tahmin edememiş olabilir. Ama görmesine rağmen Batista'yı ön liberoda tutmasıydı. Oysa, Lucescu'nun erken uyanıp, Ergün veya Bülent Akın'dan birini oraya çekip, Batista'yı daha öne alarak Hasan Şaş'ın pas diyaloğu kurabileceği, dolayısıyla zoraki çalım illetinden kurtarması gerekirdi. Ama Lucescu'nun uykusu öyle derindi ki, belki maç bittikten sonra bile aynı kurgunun içinde sızıp kalmıştır. Öteden beri vurgulayıp duruyorum, G.Saray'ın sistemi doğrudur. Orta alanda, savunmada çeşitlemeleri doğrudur ama ileri ucunda top tutup, kalabalıklaşmayı sağlayabilecek yüksek toplarda ki, onlar pres yiyen savunma ve orta alanı rahatlatan faktörlerdir. Alacak veya aldırmayacak bir ileri uç adamı bulamamıştır. Yani Hakan Şükür gidenlerin arasında en fazla aranan bir numaralı elamandır. Şimdi gelelim maçın hakemine, ben Emre'ye direkt kırmızı kart gösterdiğini gördüm. Eğer sezgim doğruysa bu önemli bir takdir hatasıdır. Haa, ikinci sarıdan Emre'yi atsaydı, buna diyeceğim olmazdı. Batista ile Serhat'ın boğuşmasında itiş-kakışın sonunda Batista'nın attığı kafayı ben de gördüm. Kırmızı doğrudur. Ancak, aynı olayın gelişme süreci içinde Fatih Akyel'in küfür kafir saldırmadık adam bırakmayışına herhangi kartlardan birinin çıkmaması da bir hakem yanlışıdır. Ki, aynı hakem Hasan'a aynı süreçteki hareketlerinden dolayı kırmızıyı göstermiştir. Gelelim Bülent'in kartına... Onca kırmızı karttan sonra Oktay'dan bir taban yiyen Bülent en azından bir kaptan olarak reaksiyon göstermek hakkına sahip idi. Şayet Ali Aydın, Oktay'a bir sarı kart gösterse Bülent'i sahadan attırmaya kadar varan jestlerinden korumuş olacaktı. Ama bunu yapabilmek için sadece göğüsteki kokart yeterli olmaz. Bir de tecrübe gerekir. Neticede Ali Aydın şimdi tarihini kesin hatırlayamıyorum, ama belki de 70 yıl sonra bir F.Bahçe-G.Saray maçında takımdan birini 7 kişi bırakarak, tarihe geçmiştir. Bu utanç da ona yeter. Tabii, Ali Aydın'ı bu maça önerenlere de... Taşıma suyla değirmen ancak bu kadar döner. Ve ne yazık ki, F.Bahçe'nin bu çok önemli galibiyetine aynı hakem 7 kişilik bir özür hazırlamıştır. Yani, sanki gölge taşımıştır.