Efendim; yazının başlığı yeni Fenerbahçeliler''e, ya da kulübün içinden olmayanlara belki birşey anlatmaz ama, hele hele bu büyük camiada suyun nederen gelip nereden gittiğini takip etmeyi, ya da bilmeyi artık yaşam felsefesi yapmış olanlara çok şey anlatır. Fenerbahçe''de çok renkli bir sima, bir şahsiyet, bir fenomen vardı... Adı da Dr. Semih Bayülken''di. Otuzbeş yıl gibi büyük bir zaman bölümünde, bu zat kongrelere hakim olmuş ve yönetimlerin belirlenmesinde başrolü adeta bir diktatör gibi oynamıştı. Fenerbahçe ne zaman maddi sıkıntıya düşse, terk etmeye pek alışık olmadığı Kadıköy''den karşı yakaya geçer, Yağcı Ali, Ali Muhittin Hacı Bekir, Müslim Bağcılar gibi zengin ve büyük Fenerbahçeliler''den derhal maddi yardım yetiştirirdi. Fenerbahçe yönetiminin içindeki arızalara derhal müdahale ederek, çözüm üretirdi. Futbol takımının teknik yapısındaki iyi gitmeyen işleri de yönetimi yönlendirerek ortadan kaldırırdı. Ben bu büyük Fenerbahçeli''yle 3 yıl gibi uzun bir süre dargın kalmıştım. Çünkü, doğrularının yanı sıra yanlışları da oluyordu, pek tabii... Ama Dr. Bayülken, büyük basketbolcu Efe Aydan''ın da dediği gibi camiada bir denge unsuru idi. Efe şöyle konuşmuştu: "Semih Ağabey öldükten sonra, Fenerbahçe çırılçıplak kalır ve onu çok arar..." Evet, Efe dostum haklı çıktı. O Bayülken ki, Fenerbahçe, Benfica''ya Lizbon''da 7-0 yenildikten sonra, başkan Emin Cankurtaran yurt dışındayken, teknik direktör Didi''nin görevine son vermişti. Gerekçesi şu idi: "Fenerbahçe''nin 7-0 yenilmiş kadrosunun başındaki hoca bir saniye bile duramaz..." Aynı Bayülken, Şükrü Ersoy''un teknik direktörlüğünde Fenerbahçe, biraz da takım içinden sabote edildiğinden, lig sonunculuğuna düşünce, bir gecede Ziya Şengül''ü teknik menecerliğe getirmiş ve takım büyük puan farkını kapatarak Galatasaray''ın ardından ikinci olmuştu. Benzeri "Bayülken müdahaleri" Fenerbahçe''nin tarihinde sayısızdır. Hepsini yazmaya kalsak sayfalar yetmez. Bayülken sadece camianın içinde Fenerbahçe''yi korumakla kalmamış, olaylı bir Eskişehir maçından sonra, büyük bir yüreklilikle "Türkiye''deki bütün valiler amigodur" demeci ile o günlerin, bugün de bazı illerde süregelen tatsız oluşumunu basbas bağırmıştır. Bugün Fenerbahçe''nin en büyük açığı Dr. Bayülken''in ağırlığında safkan bir Fenerbahçeli''nin bulumamasıdır. Ya da olup da, o yürekliliği gösteremesidir. Ya da, aşırı dağılmışlığın olumsuz etkileri gözlenmektedir. Giderek yenilenen üye yapısı, özü Kadıköy olan Fenerbahçe''nin tarihsel oluşumunu bilinmeyen bir yöne akıtmaktadır. Bugün Galatasaray''ın sıkı sıkıya koruma altına aldığı üye yapısı, anlaşılmaz biçimde Fenerbahçe''de bazı tehlikeli fikir sahiplerince aşındırılmıştır. Evet, Fenerbahçe, Türkiye''nin kulübüdür ama, fazla açılımcılık, köklü müesselerde ciddi bunalımlar doğurur. Buraya kadar olan görüşlerime, hiç kuşkusuz, katılmayanlar olacaktır. Çok da doğaldır. Ancak, Fenerbahçe''nin, bırakın eskiyi, Türkiye Birinci Ligi''nde kazandığı 13 şampiyonluktan 12''sinde Bayülken faktörü çok büyüktür. Bunların hepsi de "YABANCI TEKNİK DİREKTÖRLE" kazanılmıştır. 13.''sü ise, Ali Şen''in dönemine rastlamaktadır ki, o da yabancıyla gerçekleşmiştir. Buradan bakarsak, bir felsefenin vazgeçilmezliği ortaya çıkmaktadır. O da "Tarihini inkâr edenin, adam olmayacağıdır..." Hemen sadede geleyim. Şayet Bayülken sağ olsa idi, ne Ali Şen, Fenerbahçe''yi Trabzon''da sahadan çektiğinde koltuğunda kalabilirdi, ne de Denizli Fenerbahçe''yi hükmen yenik kıldıktan sonra sarı-lacivertli eşofmanın içinde... Gerçekten de bugün Fenerbahçe''nin, rahmetli Dr. Bayülken formatında, ister diktatör deyin, bir lidere gereksinimi vardır. Sakın kimseler Ali Şen''i aday göstermesin... Ben Fenerbahçe''nin içinde doğmuş, büyümüş, ömrünü bu güzide kulübe vakfetmiş, kökten Fenerbahçeli bir kişilik arıyorum. Bu kişi yakın bir tarihte ortaya çıkmazsa, sportif alanda başarıyı beklemek hayâlcilik olur. Ve de hem tesisleşme konusunda, hem de maddi destekte başkan Yıldırım''ın alkışlanacak, gurur duyulacak büyük hamleleri bile şanlı tarihin üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtamayacaktır.

