Batista mahkûm edilmek için mi alındı? G.Saray, Batista'yı transfer ettiğinde övmüştük. Takıma büyük katkıda bulunur demiştik. İlk oynadığı iki maçta da bunu gözledik. Ama sonra Lucescu anlaşılmaz biçimde Batista'yı ön liberoya dikti. Ya da çaktı. Ya da oraya mahkûm etti. Oysa G.Saray takımında o işi hem de mükemmel yapabilen Suat, Bülent Akın ve Ergün var. Bu üç oyuncu Şampiyonlar Ligi maçlarında bile en büyük firmalara karşı çok iyi görev yaptılar. Peki Batista ön liberoya mahkûm olunca n'oldu? Şu oldu. G.Saray'ın zaten etkisiz kalmış ileri ucuna yardım yetiştirilemedi, rakip savunma içinde açılmış alanlara koşular yapılamadı, kısaca hücum gücünün etkisi artırılamadı. Oldu mu şimdi? Lucescu bu tasarrufundan hemen ilk maçta dönmezse, G.Saray'ın ligde kazanacağı maç sayısı bir elin parmaklarını geçemez. Tabii aynı durum Ayhan için de geçerli. O da ön libero oynamamalı... Trabzon'a inanmak! Ben en kötü günlerinde bile Briegel'e ve Trabzonspor'un bugünkü kadrosuna inancımı kaybetmedim. Ve bu sezonun klasman hedefi unutularak yola devam edilirse mutlaka iyi günlere ulaşılacağını iddia ettim. İşte sonuç... Trabzonspor, bundan böyle güzünü puan cetveline kapatarak yoluna devam etmeli... Böyle yaparsa, gelecek sezondaki hayırlı, parlak günlerin içinde kendini bulur. Daum dikkat demiştik! Daha yazının mürekkebi bile soğumadı desek yeridir. Geçen haftaki köşemde Daum'un üç haftadan bu yana yeniden 3 - 5 - 2'ye geçtiğini, bu yüzden orta alanın sayısal eksikliğe yakalandığını, Tümer ve Baya gibi oyuncuların bundan olumsuz yönde etkileneceklerini dile getirmiştim. Ve Daum dikkat demiştim. İşte olan oldu. Beşiktaş liderliğe oturmayı beklediği gecede şok yaşadı. Yani Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli idi. Ama kimse eskiye dönüşün üzerinde durmadı ne yazık ki... Çünkü spor basınının yüzde doksandokuzluk bölümü skor tabelası tutkunudur. Siz onları dinlemeye ve okumaya devam edin, edin ki, halka açılma bile hiç bir yarar getirmesin. Yazık! Böyle rezalet görülmüş mü? Kombine bilet alacaksın... Yani kulübüne sezon başında nakit yatıracaksın... Ya da hafta başında, yani maçtan beş-altı gün önce bilet alacaksın... Sonra da eşinle, çocuğunla, elindeki garantiye rağmen yine de iki buçuk saat önce maça gideceksin ve dışarıda kalacaksın. Dünyada eşine rastlanmamış bir kepazelik... Ben o seyircinin yerinde olsam, maddi - manevi tazminat davası açarım. Kim mi suçlu? Kulüp olduğunu sanmıyorum... Emniyet kaş yapayım derken göz çıkartıyor. İki kilometreden itibaren biletini göstermeyeni stada yaklaştırmıyorsun... Sonra oraya kadar ulaşmış insanı da tribüne gitmesi yolunda engelliyorsun. Bunun peşi bırakılmamalı... Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir kepazelik yaşanmamıştır. Stadın kapılarını saat 16.30'da kim kapattırdı? Bunu öğrenmek istiyorum. Siz de isteyin... Çünkü benden çok hakkınız var. Bu ülkede hakkını aramazsan kimse vermez... Efes'le Ülker'e bravo! Hem Efes Pilsen, hem de Ülkerspor ikinci tura kaldılar... Ligi çok sıradan hale gelmiş bir ülkenin basketbolu en üst düzey yarışmada bu kadar iyi temsil ediliyorsa, pes doğrusu! Efes'e sesini çıkaran yok da, Ülkerspor için çirkin ve sporda yeri olmayan yorumlar yapılıyor... Ayıptır be! Bari oradan elinizi çekin! Her iki takımımızı da yöneticilerini de candan kutluyorum. Ne kadar müessese takımı olursanız olun, onca parayı, karşılığında gelir olmamasına rağmen Türk sporu adına, hem de bu krizde harcamak, hem yüreklilik, hem sporseverlik, hem de vatanseverliktir. Ülkerspor'a dil çıkartanlar, keşke Ülkerspor kadar yukarıda saydıklarıma sahip olabilseler... Yalnız bir şeye kafam takılı... Bizim Pano ortalarda yok... Saint-Joseph'ten arkadaşım olan Tuncay Özilhan ve Pano'nun dostlukları kardeşlikten ötedir. N'oluyor be?.. Kaleciyle oyun oynanmaz! Hazır Beşiktaş'tan açılmışken devam edelim. Futbolda kaleciyle oyun oynanmaz. Yani kaleci sıraya sokulmaz. Hangi kaleci formda ise o devamlı oynar. Belki 20, belki 30, belki 40 maç.... Ne zaman ki form düşüklüğü gösterir, sakatlanır veya ceza alır, o zaman yedek kaleci kaleyi devralır. Bu, sanki bir kural gibidir. İşte Beşiktaş burada da büyük bir hataya düşmüştür. Kim bilir, belki de bizim NTV'deki Haşmet Babaoğlu'nun dolmuşuna gelerek Asper kenara alındı. Zaten o programın dolmuşuna binip de yanmayan mı var? Siz siz olun, kaleciyle oyun oynamayın! Terim'den sonra zor be! Fiorentina gitti gider. Milan, İtalya Ligi'nde çok önemli olan galibiyeti arayıp da bulamaz olmuş. G.Saray'da Lucescu, 'Ben de yeni bir şeyler yapayım' derken yüzüne gözüne bulaştırır oldu. Yani Fatih Terim hocadan sonra zor oluyor. Aklı olan, onun bıraktığı yerden hiç birşeyin kılına dokunmadan yürürse başarılı olur. Lucescu bunu ilk sezon yaptı, başarılı oldu. En çarpıcı örnek de bu... Hoca geçenlerde aradı, biraz da sitem etti, aramadık diye... Haklı... Ama en azından beden olarak dinleniyor diye sarsmayalım dedik. Kafa olarak dinleniyor mu? Asla... Hiç bir gün dinlenmedi ki... Mutlaka bir yenilikle sahne almaya hazırlanıyor. Ne yazık ki, galiba yine dışarıda olacak. Olsun, ne yapalım... Onu uzaktan sevmek, alkışlamak bile futbol tutkununa huzur getiriyor. Dörtlü savunma bir parmak bal mı? F.Bahçe'nin elindeki kapasitenin dörtlü savunma ile oynayabileceğini ve ısrarcı olunması halinde bundan böyle Avrupa kupalarında sıfır çekmeyeceğini iddia etmiştim. Hâlâ da iddia ediyorum. G.Saray maçında bunu gördük... Ama Denizlispor'a karşı hangi sistemle oynayacağını doğrusu çok merak ediyorum. Dünya takımı olabilmek için dünyanını gittiği yoldan gitmek kaçınılmazdır. Yeniden üçlü savunmaya dönmek yeni sıfırcı olmaya dönmektir. Bekliyoruz... Ne kaldı ki?.. Maç Pazar günü... Haa Denizlispor'dan çok korkuluyorsa geriye libero dikmek telaşı olur. Ama futbolda korkunun yeri yoktur. Üstelik yenilikçi de olmak gerekir. Haydi Lorant, haydi Oğuz! Birbuçuk sezonluk açık ancak öyle kapatılır. NTV'den açılmışken!.. Efendim NTV'de Kenan Onuk'un Pazar akşamları konuğu sevgili Can Bartu oluyor bir süreden beri... Bartu'nun bu programa evet demek için bir hayli yüksek ücret aldığı da duyumlar arasında.... Ondan bana ne de, ama aynı üstad, F.Bahçe-G.Saray maçı günü Sabah'ta şu görüşle manşete oturup, sonra da şapa oturdu: 'Ceyhun, Hakan ve Yusuf orta alanda oynamalı... Fatih'le Ogün de savunmanın ortasında görev yapmalı. F.Bahçe ancak bu formasyonla maçı alabilir...' Takıma baktım, orta alanda önerilen üç isim ide yok. Fatih dörtlü savunmanın sağ kanadında, Ogün de orta alanda görev yaptı. Ve F.Bahçe maçı, Bartu dostumun önerisinin tam tersine bir takımla kazandı. Eee, ne demişler, yemeyenin malı deniz, yemeyen keriz... Ali Aydın'a nasihat! Ali Aydın en iyi hakemlerimizin başında geliyor. F.Bahçe-G.Saray maçını da bana göre iyi yönetti... Ama Bülent Korkmaz'ın atılmasını sanki kendi sağladı. Bak hoca, hakem oyun kurallarını uygulayarak başarılı olamaz. Bir de maçın psikolojik atmosferini iyi teneffüs etmek gerekir. Sen Oktay'a hak ettiği sarı kartı çekseydin, Bülent'le de takışmazdın. Sekiz kişi kalmış bir takım, 1-0 da yenik oynuyorsa, standarttan uzaklaşman gerekir. Bilmem anlatabildim mi? Yanal savunmayı düşününce! A.Gücü Teknik Direktörü Ersun Yanal'ı ilk öven ve geleceğin hocaları arasında yer alacağını iddia eden bir yazar olarak, bugünkü durumdan ben de kendime pay çıkarıyorum. Hatta bu övgülerime gönderdiği mesajı da hâlâ cep telefonumdan silmedim. Ama aynı Yanal, sezon başında savunma güvenliğini hiçe sayarak çok puan kaybettiğinde de kendisini eleştirmiş, hatta uyarmıştım. Sonra anladı ve gerçeğe sıkı sıkıya sarılarak bugünlere getirdi takımını. Kutluyorum.