Kemal Abi'nin haftalığı

A -
A +

Yağmur bereketi! Nisan yağmurları çok elzemdir. F.Bahçe için de öyleymiş meğerse.... Göztepe sahalarda görülmemiş bir ikramla, yani 7 kişi topu bir kişiye kaptırdığında, ilk golü yemiş, sonra da farkın beşe - altıya yükselmesi için aynı gayreti (!) göstermiş olmasına rağmen ilk yarı 1-0 bitmişti. İkinci yarıda F.Bahçe taraftarlarının yüreği ağzında idi... Ama öyle bir yağmur yağdı ki, F.Bahçeli futbolcuların ağırlaşan ve kayganlaşan zemin üzerinde koşmalarından başkaca çareleri kalmamıştı. İşte kolay galibiyetin sırlarından biri de buydu... Zizu'nun mesajları! Şimdi Zizu da kim diyeceksiniz... Zizu, Zinedine Zidane'ın kısaltışmışıdır. Yani takım arkadaşlarının, hocasının Zidane'ı çağırışı böyledir. Bu Zizu, benim ölçülerime göre günümüz futbolununun en büyük yıldızıdır. Böyle olmasına rağmen, aynı zamanda da futbol sahalarının en çok koşan, en çok ter akıtan futbolcusudur. Gerek Real Madrid'in gerekse Fransa Milli Takımı'nın bütün ataklarını organize eder, top rakibe geçtiğinde, kendi cezasahası içine kadar dönüp, oradan top çıkarmaya çalışır. Sizce Zizu, futbol dünyasına ne mesajı vermektedir? Bence, onurlu bir emekçinin portresini çizmektedir. Ne kadar başrolde de olsa, alın terinin nasıl kazanılması gerektiğini sergilemektedir. Teşekkürler Zizu! Saat 12.00'den sonra mı? Trabzonsporlu Cem, G.Saray maçından sonra, galiba Bülent'ten forma istemiş. Vay sen misin? Derhal kadro dışı cezası... Yani, Cem'in, G.Saray'a karşı kasten oynamadığı kuşkusu... Zaten iki golde de Cem'in rakiplerine yenik düşmesi var ya... Hah, tamam işte... Bu Cem, G.Saray'a buyurun dedi ve maçı kaybettik. Neyse ki, Trabzonspor'da oynamayan bazı futbolcular da yönetimin bu trajik kararına tepki gösterdiler de, içimiz rahat etti. Bu ülkedeki bazı kafalar, Hakan Şükür'ün formasını istedi diye Ali Aydın'ın alnına G.Saraylı damgası vurmuşlardı. Ben daha bundan çok kısa bir süre önce, Beşiktaş'ın, G.Saray'a 1-0 yenildiği maçtan sonra, hem de sivil olarak sahaya inen Yasin'in Arif'ten forma isteyişini büyük bir sportmenlik ve medeni cesaret olarak yorumlamıştım. Trabzonsporlular bunu da mı unuttular? Acaba olay saat 12.00'den sonra gelişti diye mi böyle bir yanlışa düştüler? Ne dersiniz? Hıncal'ın gücü!.. Hıncal Uluç, hafta arasında, iç sayfalardaki köşesinde Faik Çetiner'i, Ali Şen'i konuk ettiği için tepeden tırnağa fırçaladı, Sabah ve ATV grubuna da aba altından sopa gösterdi. Yani bu müessif (!) olay için af dilenmezse gidiyorum mesajını verdi. Şimdiiii, acaba Hıncal Uluç, başka bir gazete ile anlaştı da o devamlı övdüğü Sabah'tan tüyecek, bahane mi arıyor? Çünkü zamanında Ali Şen, karşısındaki sütunda Hıncal'a, Hıncal'ın yazdıkları yazmıştı. Ama o günkü tepki, Faik'e olan kadar şiddetli değildi. Hani delikanlılık var ya (!) Canlı yayına çıkmamak falan gibi... Bu da onun gibi bir şey... Eskiden böyle bir şey olsaydı, yani Ali Şen beyin borusunun öttüğü dönemlerde böyle bir olay meydana gelseydi, konunun içindekiler derhal kapı dışarı konurlardı. Demek ki Şen'in rüzgârı çoktan dinmiş... Ya da dişinin geçmediği hâlâ bir kaç kişi var... Hollanda'dan kopan kıyamet! Hollanda'dan Yaşar Topalak adlı okurum - izleyicim aradı. "Kemal Bey, G.Saray deplasmanda, gerek bizim lig, gerekse de Avrupa Ligi'nde topu rakibine verip onu bekleme taktiği ile oynadığı için başarılı olamıyormuş. Bunu televizyonlarda yorum yapan, gazetelerde tenkit yazanlardan dinledim ve okudum. Ama son olarak size sormadan edemedim. Beni aydınlatır mısınız?" Buydu gecenin 22.00'sinde telefonun karşısındaki ses... Şaşırdım. Cevap olarak şunu söyledim: "Hangi takım, içeride ve dışarıda, topu rakibe verdiği zaman o sahadan puanla çıkabilir ki?.. Hangi takım böyle bir felsefe ile oynadığı zaman beşlik olmaz ki? G.Saray, tam tersine, hele hele ünlü rakipleri karşısında, topu kendinde daha fazla tutabilmek için gayret göstermektedir. Ve de top rakibe geçtiğinde de onu beklemek yerine, presle topu kapmaya çaba göstermektedir. Benim diyeceklerim bu... Hangi tarafa inanacağınıza siz karar verin..." Şimdi sayın Yaşar Topalak ne karar verdi bilemem ama, telefonu kapatırken, 'Yahu biz kimleri dinliyormuşuz' diye mırıldandığını da duydum... Tümer'e teşekkürler! Geçen sezonun ortaları bile değildi; Kanal - 7'deki 91. Dakika'da da, Türkiye Gazetesi'ndeki sütunlarımda da Tümer, Ceyhun ve Atilla Birlik'in transferde mutlaka üst sıraları zorlayacaklara taşınması gerektiğini söylemiş ve yazmıştım. Tümer, şimdilerde Beşiktaş'ın beyni ve bir anlamda da kurtarıcısı. Sağolsun bizi mahcup etmedi. Daum'un geç keşfine rağmen formasını aldı ve sanıyorum Beşiktaş'ta idol olarak futbolu bırakır. Ceyhun ise büyük bir talihsizlik sonucu önce Mustafa Denizli'ye sonra da Lorant'a yakalandı. Eee, şans bazen uğramaz... Atilla ise bana göre Antalya'yı hâlâ tek başına taşımaya gayret ediyor... Hele bir de özelliklerine göre kullanılsa... Hak mahrumiyeti cezası... Profesyonel Disiplin Kurulu, F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a dört ay hak mahrumiyeti cezası verdi. Ve kaos başladı. Yıldırım, şeref tribününe girer mi giremez mi? Ve Yıldırım geldi, oturdu... Kimilerine göre henüz tebligat yapılmamıştı. Kimilerine göre de F.Bahçe, stadı kiraladığı için bu ceza şeref tribününe girmesini engelleyemezdi. Kimilerine göre de şeref tribünü Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün kullanımındaydı... Gel çık işin içinden... Hâl böyle olunca da kayınpederden torpilli yazarlar bile Ulusoy'u istifaya davet edebilmektedirler. Demek ki, özerk futbol yasası, devlet ve stadsız kulüpler üçgeninde iyileşme yapılamazsa, bu tip kaoslar kaçınılmaz olacaktır. Bu arada önemli bir durum üzerine de bir kaç satır yazmak istiyorum. Star'ın Telegol'ünde iki saate yakın bu mesele üzerinde duruldu. Ne Futbol Federasyonu'ndan bir yetkili, ne programın sahiplerinden, ne de bir başkasından gerçek yansıtılmadı. A be insanlar, federasyon cezayı neden GSGM'ye duyuruyor? Hiç buna cevap aradınız mı? Sizin için sadece reyting uğruna birbirine hakaret, aşağılama önemlidir. Bakın ben yazayım da siz de öğrenin. F.Bahçe, futbol kulübü müdür? Hayır. Nedir? Spor kulübüdür. O halde profesyonel şubesinin dışındaki branşlarda muhatabı hangi kurumdur? Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü... Yarın herhangi bir amatör branşla ilgili bir yazışma, bir işlem yapılacaksa, başkan ve iki yöneticinin burada kulüp adına yetkilerini kullanma, imza atma hakları, cezai süreler için mahrumiyet altına alınmıştır. İşte asıl mesele budur. Siz, hâlâ patinaj yapmaya devam edin! Lucescu dersleri devam ediyor Türkiye'de yorumcu diye televizyonlara çıkan, tenkit yazarı diye gazetelerde boy boy kendini gösterenler, hiç dilemem ama, şu Lucescu gitse de, G.Saray'ın başına Terim hoca hariç biri gelse de, altı yıllık emekler boşa gitse de bunlar rezil olsa... Ama bunlar o zaman da utanmazlar. Yine çıkıp pişmiş kelle gibi yoruma ve tenkide devam ederler. Zaten şişmedikleri nokta kalmadı, hâlâ devam ediyorlar. Bunlar değil mi, Terim hocaya Şehir Kırosu diyenler?.. Ama G.Saray'a yazık edecekler. Daha doğrusu, Türk futbolunun lokomotifinin önüne set çekecekler. Lucescu hata yapmıyor mu, yapıyor elbette. Ama yüzde doksanbeşlik bir erozyona uğramış bir takımı lig şampiyonluğu yolundan hiç koparmamak, Şampiyonlar Ligi'nin bir çeyrek finalinde oynatmak, bir kere de bu büyük gururu yaşama şansını son maça kadar taşımak az mı başarıdır? İşte Radu... Tekniği çok iyi olan bu futbolcunun, korkuyu üzerinden attıkça yarar getireceğini savundum, siz de Lucescu vatandaşını kayırıyor dediniz. İşte gerçek bütün çıplaklığı ile ortada... Ey, sayın Canaydın, sakın ola ki, mâlûm kişilerin sandalına binme... Ya da binmişsen, bari küreği çekme... Yoksa karaya oturmanız kaçınılmazdır. Benden söylemesi... Yeni bir macera G.Saray'a felaket getirir... Sistem oturmuştur ve bana göre Lucescu'nun daha en az iki senesi olmalıdır. Erman hoca, cezalı futbolcunun sahada işi ne? Dostum Erman Toroğlu'nu Maraton sonunda aradım ama ulaşamadım. Erman, Trabzonsporlu Osman'a tekme sallayan yardımcı hakemin idamını istedi. Yardımcı hakem ayıp etti ama, Erman hoca, cezalı Osman'ın sahada işi neydi? Hani sen, oyundan çıkan, yani bir başka oyuncuyla değiştirilenleri bile soyunma odasına gönderirdin de... Bir hatırlatayım dedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.