Kemal Abi'nin haftalığı

A -
A +

Oğuz'u sakız etmeyin! Medyanın F.Bahçe'yle yakın temasta bulunan kısmı, işler kötü gidince bir Oğuz Çetin'dir tutturdu gidiyor. Bu, Oğuz futbolcuyken de böyleydi, antrenörken de böyle... Hatta hatta İstanbulspor ve Adanaspor'da oynarken bile F.Bahçe'nin saha içi kötü sonuçları ona bağlanırdı. Bu çağdışı davranış, hiç kuşkusuz dışardan değil içerden kaynaklanmaktadır. Aziz Yıldırım, Oğuz'u yardımcı antrenör olarak atayınca, Oğuz'u kulüpten uzaklaştıran Ali Şen ve yandaşları hemen "Yeraltı faaliyetine" başladı. Aslında Oğuz ve Aykut'un ipi, Aziz Yılmaz tarafından düğümlenmiş, Ali Şen tarafından da çekilmişti. Şimdilerde başkan Yıldırım, Bizans oyunlarına göğsünü koymuş durumda. Benim söyleyeceğim, belki de Oğuz diyemiyor ama, başınıza Oğuz kadar taş düşsün! Hakan Şükür'e yanarım! Türk futbolunun, hiç kuşkusuz, bütün zamanlardaki en etkili ve yararlı forvet oyuncusu Hakan Şükür'dür... Bunu kimse inkâr edemez. Çünkü ortada aritmetik vardır. Yani Hakan'ın gerek Milli Takım, gerekse G.Saray forması ile yabancılara attığı gollerin sayısı, yanılmıyorsam 65'tir. Şayet böyle bir futbolcu, bu ülkenin iyi yıllarında, yani adam gibi adamların bollukta olduğu 1950 ile 1960 yılları arasında yaşasaydı, her tarafa bir heykeli dikilirdi. Şimdilerde ise başta medyanın palavracıları olmak üzere aynı Hakan Şükür üzerinde spekülasyon yapılmaktadır. Ve o Hakan takımsızdır. Çok acı... Ne salaklar, ne odunlar sözüm ona forvetim deyip sahaya çıkmışken, Hakan Şükür gibi bir çağdaş uç oyuncusu takımsız kalmıştır. Yazık! Bu tabii ki biraz Hakan'dan da kaynaklanmaktıdr. Dünyada küçük takım kalmamıştır. Hakan bunu göz önünde tutarak kendisine uzatılan sözleşmelerden birini imzalamalıydı. Sonrası zaten gelirdi. Tarikatçı Washington! Bu ülkede, G.Saraylı Arif, Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Okan, Emre ve yeni F.Bahçeli Fatih'e hangi gazeteci "Tarikatçı - Dinci" yakıştırması yapıyorsa, hepsini müfteri ilân ediyorum. Ahlâktan yoksun bu kişiler, şayet yürekleri varsa iki günlük tatilden yararlanıp Vatikan'a duaya giden Washington'u da dinci ilân etsinler. Aynı kafalar sıkıyorsa gerçek bir köktendinci olan ve bunu itiraf etmede sakınca görmeyen ki, her insanın tercih hakkı vardır, Revivo'yu da "Tarikatçı" ilân etsinler... Ama yapmazlar. Sonra babaları kızar... Onların işi gücü, varsa yoksa Arif ve benzerleridir. Geçenlerde bir gazeteye isyan eden Arif'i alnından öpüyorum. Helâl olsun sana! Bu ülkede camiler varsa Müslümanlar da oraya gidip ibadet eder... O zaman camileri yıkın, yerine Lailalar yapın! O kafalara da bu yakışır zaten! Serdar Bilgili paçayı kurtardı! Beşiktaş başkanı, yanılmıyorsam ATV'de "Artık İnönü'de konser olmayacak. Çünkü sahamız bir hayli bozuldu" diye açıklama yapmıştır. Bundan kısa bir süre sonra televizyonlarda Tarkan konserinin 14 Eylül'de İnönü'de yapılacağı şeklinde anonslar gördüm. Tam icraata geçerken, baktık Beşiktaş Kulübü bir açıklama yaparak, konserin İnönü'de olmayacağını duyurdu. Böylece Serdar başkan da bomba yemekten kurtuldu. Haaa, Tarkan neden İnönü'ye alınmadı diye birileri feryat ederse, biz de Beşiktaş'ın bu doğru tutumunun yanında yer alacağız... Bu da spor yazarlarının görevi olmalıdır. Ah Sakarya ah! Bu Sakarya ilimiz çok bahtsızdır. Deprem gelir orayı vurur... Sel gelir orayı basar... Benim de bu Sakarya iline karşı, nedendir bilinmez, bir sıcaklığım vardır. Oralı falan da değilimdir. Futbolunu da hep sevmişimdir bu ilimizin... Kimbilir belki de Oğuz'dan, Aykut'tan... Turan Sofuoğlu, Bülent Uygun, Serdar ve Hakan Şükür'den... Vallahi bilmiyorum. Bu defa da dünya beyefendisi golcü Aykut'u kaybettik. Vefat eden Sakaryalı kardeşlerime Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar dilerim... Futbolda böyle yenilmek de varmış... Fanatizmin çirkin yüzü! Milli Takım, dünya üçüncülüğünden sonra ilk resmi maçına İstanbul Ali Sami Yen Stadı'nda çıkacak... Beklentimiz o ki, bu harika ekibi tıklım tıklım bir stad bağrına bassın... İlk cümledeki gerekçeye en sağlam dayanağımız da, bir de üstelik aybaşı... Hani az da olsa para var... Ama gelin görün ki, edindiğimiz bilgiye göre sadece 15 bin kişi var tribünlerde... Kim bilir belki de, F.Bahçeli, maçın Ali Sami Yen'de oluşunu protesto etti. Kimbilir, belki de Beşiktaşlı, takımda hiç oyuncusu olmadığı için maça gelmedi. Bu ayıbın birincisi... İkincisi ise Fatih Akyel'e yapılan protesto... Yahu, Fatih'i F.Bahçe kurtardı. Şimdi buradan bakınca buram buram fanatizm kokuyor... Eh, bu ülkenin iki spor gazetesinden birinin adı FANATİK ise ve de isim babası hâlâ; hem de koyu sarı-lacivert gözlüklerle yazı yazıyorsa, başka ne beklenebilirdi? Başkan Ulusoy bu çok çirkin fotoğrafa tepki koyarak, İstanbullu'ya bir daha mili maç seyrettirmeme tehdidi savurmuştur. Haklıdır, kutluyorum... Son bir şans daha verdikten sonra, bu fikir uygulamaya konulur. Ben Ulusoy'u tanıyorsam, bunu da yapar haaa... Duyduğum doğru mu? Basketbol Milli Takımı'nın Amerika'da aldığı sonucu kabullenemiyorum. Bunda bir iş var... Ne benim Hüseyin'im böyle pota altında ezilmiştir, ne İbrahim'im böyle yerinden kalkamaz olmuştur. Bunları düşünürken, biri kulağıma fısıldadı; "Yahu, Demet memet hepsi Amerika'ya götürülmüş..." Şayet doğruysa, Aydın Örs gibi bir otorite ve ciddiyet sembolü buna nasıl izin verdi? Ya da federasyon nasıl göz yumdu? Ben bu turnuvayı ne Aydın için, ne Doğan için, ne Çetin için, ne de oyuncularım için oynanmamış sayıyorum... Yine de Yunanistan, Fransa, İtalya, Litvanya ve Hırvatistan gibi ünlü basketbol firmalarını solladığımızı unutmayalım. Sonra Rusya galibiyeti kumaşımızın gerçek kalitesini de göstermiştir. Şenol düşmanları yine tuş! Slovakya maçından sonra Erman Toroğlu yazısında rakibin çok zayıf olduğunu dile getirmiş. Kankası Hıncal Uluç da aynı görüşte... Kâzım Kanat, hâlâ Nihat'la Okan muhasebesi yapıyor. Kafalara bakın! Slovakya'da, İtalya ve İngiltere başta olmak üzere yabancı ülkelerde oynayan kaç futbolcu var? Nihat da oynadı, Okan da... Şenol, onları öyle güzel zamanlamayla kullandı ki, ancak şapka çıkartılır. Öğreneceksiniz... Umutluyuz... Elbet bir gün mutlaka... Zaten bu Şenol Güneş'le öğrencileri devamlı, kapasitenizi yukarı çekmek için ders veriyorlar... Yalnız elinizi çabuk tutun, size yetişen, hatta sizi geçen halk var... Spor ciddi iştir! Gerçekten de öyledir... Amerika ki, basketbolun anavatanı, hem de kendi topraklarında yapılan Dünya Şampiyonası'nda rezil, kepaze oldu. Nerede ise yenilmediği takım kalmadı. Keşke bu arada bir de biz kıstırabilseydik. Neden mi? Ciddiyetten uzak kalındı... Biraz da milli duygular paranın önüne geçemedi. Koca NBA'den bu takım mı çıkardı? Hadi düne kadar profesyoneller oynayamıyordu. 1982 Barcelona Olimpiyat Oyunları'ndan sonra NBA'e izin çıktı... Peki, bu kepazeliğin hesabını Amerika'da sorarlar mı? Bilmem... Onlar öyle bir 11 Eylül darbesi yedi ki, hâlâ kafayı toparlayamamışlar anlaşılan... Nouma oynuyor! Nouma'nın neden transfer edildiğini galiba yavaş yavaş anlamaya başladım. Sahada yok! Zaten olması da mümkün değil... Gerek kart, gerekse bedensel rahatsızlıktan... Eee, neden o zaman alındı? Baksanıza her gün gazetelerde, televizyonlarda peruklarla şov yapıyor. Anlaşılan o ki, Beşiktaş baktı medya F.Bahçe ve G.Saray'a yapışmış, ön plana böyle bir şovmenle çıkmayı uygun görmüş... Hani fena da yapmamış... Yunan hakemin kupası! Basketbolda gizli patron Yugoslavya'dır... Kim şampiyon olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın, Yugoslavya bu basketbolda Amerika'nın bile patronudur. Baksanıza, Arjantin tam dünya şampiyonu olmuşken, Yunan hakem kupayı alıp Yugoslavya'ya hediye etti. Bitime 3 saniye kala, yani 75-75 berabere iken Arjantinli oyuncuya tam tamına üç faul birden yapıldı. Önce rakip sahaya dripling atarken omuz yedi, sonra potaya turnike atarken üstüne çıktılar, atış döndü, reboundu yine Arjantinliler aldı, bu defa da iki kişi birden dayak attı. Ama düdük yok... Maç uzatmaya gitti ve malûm son geldi... Ayıp ve yazık! Bu Sırplar bu dünyanın hep gizli mikseri olmuşlardır, vesselam! Şimdi Harun'u asın! Harun Doğan, bu ülkede çoook çağdışı kalmış kafaya belki de spor tarihimizin en acı derslerinden birini vermiştir. Neredeyse vatan haini ilân edilen Harun, gitmiş dünya minderinden ülkesine altın madalya çıkarmıştır. Dün Harun'u mâlûm anlayışla yerin dibine sokanlar bakıyorum da şimdi omuzlara almaya çalışıyorlar. Aman dikkat edin, size ağır gelir! Hıncal dostumuza mesajlar! Hıncal dostumuza göre Avrupa futbolu geriliyor... Peki, hiç mi ilerleyen yok? Acaba, dünün güçsüzleri başta televizyon eğitimi olmak üzere aşama yapıp, güçlüleri yakalamak çabasında mı? İşte somut örnekler: Letonya, her zaman futbol dünyasının önemli organizasyonlarında yer almış İsveç'le 0-0 kalmış... Faroe Adaları ki harita yerini zor bulursun, İskoçya gibi bir firma ile hem de iki gol atarak 2-2 kalmış... Hırvatistan ki, 1998'in dünya üçüncüsü, Estonya'yı devirememiş, 0-0 berabere kalmış...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.