Ekonomide başarıyı 5 yıllık istikrar getirdi

A -
A +

Alternatif Bakış'a bu haftaki konuğum Denizli Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yüksel oldu. Hani bazı şehirler vardır, içinden çıkardıkları isimler ile özdeşleşmişlerdir. İşte Mehmet Yüksel de Denizli için bu isimlerden biri. Bir ticaret odası başkanı olmasına rağmen kapısı tüm Denizli'ye 24 saat açık. Zengininden yoksuluna, gencinden yaşlısına kadar tüm Denizli, Başkan Yüksel'i çok seviyor. Başta Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci olmak üzere, şehrin önde gelen isimleri ile Denizli'nin sorunlarını çözme konusunda dur durak bilmeden çalışan Başkan Yüksel, aynı zamanda siyaset alanında da Denizli'nin en ünlü isimleri arasında. Ne zaman bir seçim olsa, Başkan Yüksel'in ismi hemen ön plana çıkıyor. Kendisi ise bu konuda son derece mütevazı ve sadece 'hemşehrilerimizin takdiridir, sağolsunlar' demekle yetiniyor. Başkan Yüksel ile başta ülkemizin ekonomik durumu olmak üzere birçok konuyu konuştum. Umarım sizler de bu sohbetimizden keyif alırsınız. O zaman buyrun sohbetimize... Artık siyasi dalgalanmalardan etkilenmiyoruz * Bir ticaret odası başkanı olarak, ülkemizin mevcut ekonomik durumu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Ülkemizin ekonomik durumu ile ilgili bir değerlendirme yapacaksak, bu konuda 2000'li yıllara dönmemiz gerekiyor. Ülkemiz özellikle o yıllardan başlayıp, bugünlere uzanan süreç içerisinde ekonomi alanında büyük bir başarıya imza atmıştır. Bu; ekonomik açıdan büyürken enflasyonu düşük tutabilme başarısıdır. Gerçekten de bu konuda dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. Çünkü dünyada ekonomik açıdan büyüme sağlayan ülkelere baktığımızda, bu ülkelerin enflasyon rakamlarını kontrol etmede büyük güçlükler yaşadıklarını görüyoruz. Ancak Türkiye, bilhassa 2002 yılından sonra uyguladığı ve bu konuda taviz vermediği sıkı mali politikası ile ekonomi alanında ciddi anlamda bir başarı sağlamıştır. Öyle ki, bugünkü gelinen noktada ülkemiz ekonomisi, siyasi dalgalanmalardan dahi etkilenmeyen bir durumda. Yani, makro dengeler yerine oturmuş gözüküyor. Ancak özellikle sosyo-ekonomik yapı açısından belli sıkıntılar da yok değil. Düşünün ki, her yıl 750 bin gencimiz okullarından mezun olduktan sonra iş aramaya başlıyor. İşte ülke olarak bu gençlerimize iş imkanları sunmak, istihdam alanları oluşturmak zorundayız. Bunu başarmak için de sürekli üreten ve yatırım yapan bir ekonomi düzeni meydana getirmemiz gerekiyor. Hiç kuşkusuz ülke olarak bunu başarabilecek gücümüz de imkanımız da var. Yeter ki, birlik ve beraberliğimizi bozmayıp, istikrarımızı koruyalım. * Peki ekonomi alanında elde edilmiş olan bu başarıda AK Parti'nin tek başına iktidar olması nasıl bir rol üstlendi? AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 2002 ile 2007 yılları arasındaki süre içerisinde ülkemiz ekonomisi önemli atılımlar yaptı. AK Parti'nin tek başına iktidar olması özellikle ekonomik dengelerin rayına oturması açısından son derece önemli bir görev üstlendi. Çünkü ülke ekonomileri her zaman istikrarı sever ve bu istikrar da siyasi iktidardan geçer. Eğer bir ülkede siyasi iktidar varsa, ekonomik istikrar da bunun tamamlayıcısı olur. Geçtiğimiz dönemlerde hep endişelendiğimiz ve başımıza gelmesine alıştığımız şeyler vardı. Bunlar, her seçim yaklaştığında hükümetlerin popülist politikalar uygulayıp, seçim ekonomisini tercih etmeleriydi. Ancak bu tür ekonomik hareketler, enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşıp, döviz fiyatlarının fırlamasına neden oluyordu. Ancak AK Parti Hükümeti bu konuda ciddi ve taviz vermeyen bir duruş sergiledi. Çünkü beş yıllık iktidarları döneminde halkımız ciddi fedakarlıklarda bulunmuştu. Bugünkü gelinen noktada sevinerek söylüyorum ki, hükümetimiz uygulamakta olduğu mali politikadan taviz vermedi ve seçim ekonomisi yapmadı. Biz de sözlerinde durdukları için kendilerine teşekkür ediyoruz. Çünkü Türkiye ekonomisinin gerçekten de istikrara ihtiyacı var. Erken seçim kararı yerinde * Bu konuda Meclis tarafından alınan 'erken seçim kararı'nın ekonomimiz açısından etkileri nasıl oldu? Özellikle Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan sıkıntılar ekonomimizi olumsuz yönde etkileyebilirdi. Ancak Hükümet tarafından alınan erken seçim kararı ile bu dalganın önüne geçilmiş oldu. Seçim tarihinin belli olması ile tüm ekonomik dengeler tekrar yerine oturdu. Birilerinin beklediği gibi enflasyon çift hanelere ulaşıp, döviz fiyatları yükselmedi. Dolayısı ile Meclis tarafından alınan erken seçim kararı ülke ekonomisi açısından son derece faydalı bir karar oldu. * Seçimlere az bir zaman kaldı. Size göre bu seçimlerde nasıl bir süreçle karşılaşacağız? 22 Temmuz Seçimleri ile ilgili tüm temennimiz, bu seçimler sonucunda Türkiye'deki istikrarı koruyacak bir siyasi ortamın oluşmasıdır. Tahmin ediyorum ki, bu dönemde geçtiğimiz dönemlerden biraz daha farklı olarak adayların ön plana çıktığı bir seçim süreci ile karşı karşıya kalacağız. Yani, sanki yerel seçim yapılıyormuş gibi adayların ön plana çıktığı bir seçim olacak. Bu da tüm partilere adaylarını belirleme konusunda son derece hassas davranma gibi bir yükümlülük yüklüyor. Bu konuda özellikle iş dünyasından gelen isimlerin Meclis'e girmeleri konusuna önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü iş dünyasının sorunlarını ancak bu dünyanın içinden gelen insanlar bilir ve daha kısa bir süre içerisinde çözüme kavuşturabilir. * Aday olmamanıza rağmen milletvekilliği konusunda Denizli'de ismi en çok telaffuz edilen isimlerin başında geliyorsunuz. Bu konu ile ilgili neler söylemek istersiniz? Uzun yıllardan beri hem siyasette hem de sivil toplum örgütlerinde önemli görevlerde bulundum. Yıllardan beri iş alemindeyiz ve şehrimizin sıkıntılarını yakından biliyoruz. Açıkça söylemem gerekirse, bu konuda siyaseten de ülkeme hizmet etmek istiyorum. Ancak bunun için belli şartların oluşması gerekiyor. 4 Haziran'a kadar aday olabiliriz; fakat bunun için belli yerlerden bizlere bu konuda bir talebin gelmesi gerekiyor. Ancak her ne olursa olsun, halkımızın bu konudaki ilgisine gerçekten de çok teşekkür ediyorum. Tek parti ülkenin yararına * Siz, uzun yıllar siyasetle ilgilenmiş bir ticaret odası başkanısınız. Size göre, 22 Temmuz sonrası nasıl bir hükümet Türkiye'yi yönetmeli? Biraz önce de belirtmiş olduğum gibi, bir ülkenin geleceği açısından o ülkenin sahip olduğu siyasi istikrar son derece önemlidir. Özellikle ülkemizde siyaset kurumunun ciddi şekilde yıprandığını görüyoruz. Ancak siyasetin olması gereken duruma getirilmesi gerekiyor ki, bu da siyasete sahip çıkılması ile mümkündür. Siyaset kurumu kesinlikle yıpratılmamalıdır. Çünkü siyaset kurumunu yıprattığınız zaman siyaseti temsil eden kişiler de bundan olumsuz etkileniyor. Bu da doğrudan toplumu yaralıyor. İşte bu nedenle de siyasete toplumun belli kesimlerinden değil, tüm katmanlarından talep gelmesini sağlamamız gerekiyor. Bu da siyasetin konuşulması ve siyasete yasak getirilmemesi ile mümkündür. Buradan hareketle, ülkemiz siyasetinde tek parti hükümetleri devam ederse; Türkiye'nin gerek uluslararası ilişkilerde ve gerekse ekonomi politikalarında yakalamış olduğu başarıyı devam ettireceğini düşünüyorum. Ancak çok partili hükümetlerle yola devam edilirse işimiz çok zorlaşır. Çünkü ülkemizde ne yazık ki koalisyon kültürü oluşmadı ve gelişmedi. Zaten bunu da 1991'den 2000'li yıllara uzanan süreç içerisinde yaşadığımız sıkıntılarla acı da olsa öğrendik. Ancak 2002 yılından sonra gelen iktidar güçlü bir yönetim tarzı oluşturdu. Temennimiz, 22 Temmuz seçimleri sonrasında da güçlü bir iktidar ve muhalefetin oluşmasıdır. İşte o zaman tekerlek daha hızlı bir şekilde dönecektir ve ülkemiz layık olduğu yerlere gelecektir. > Ayakta kalabilmenin tek yolu farklı olmak * Özellikle markalaşma konusuna büyük önem veren bir başkansınız. Markalaşma ile ilgili neler söylemek istersiniz? Evet, sizin de söylemiş olduğunuz biz ülkemizdeki yatırımcıların markalaşma konusuna önem verip, bu konuda dünyadaki diğer markalarla yarışması gerektiğini düşünüyoruz. Evet, bu konuda ülkemizde belli gelişmeler söz konusu ve firmalarımız markalaşma konusunda kendilerini geliştirdiler. Ancak bu konudaki çalışmalar yine de yeterli değil. Çünkü günümüz dünyasının acımasız rekabet ortamında ayakta kalabilmenin tek yolu farklılığı oluşturabilmekten geçiyor. Dolayısı ile bu konu ile ilgili çalışmaların daha da hızlandırarak devam etmesi gerekiyor. Çünkü bir marka hemen bir günde değil, onlarca yıl sonra ortaya çıkıyor. Bu konuda Denizli, sürekli hareket eden ve dinamizmini koruyan bir il. Bugün Denizli'de ülkemizin diğer ülkelerine göre işsizlik sorunundan söz edilmiyorsa bu Denizli'nin bir başarısıdır. Ancak bu başarının devamlı ve kalıcı olması gerekiyor ki, bu konuda markalaşma büyük bir önem arz ediyor. > Fuarlar dünyaya açılan kapılardır * Denizli dış ülkelere yapmış olduğu ihracat ile ülkemizin en önemli şehirleri arasında. Ticaret Odası Başkanı olarak şehrin ihracat konusundaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hiç kuşkusuz ihracat ülke olarak en büyük girdi kapılarımızdan bir tanesi. Bunun da sürekli artarak devam etmesi gerekiyor. Çünkü ülkemizin bütün borçlarını temizleyebilecek ne petrolü, ne bakırı, ne de altını var. Dolayısı ile yatırımlarımızı tamamı ile ihracatı düşünerek planlamamız gerekiyor. Biz de Denizlili ihracatçılarımızı bu konuda yönlendirmeye çalışıyoruz. Özellikle küreselleşen dünyada ekonomik açıdan sınırlar kalktı ve böyle bir dünyada sürekli ticaret yapmak ve ilerlemek zorundasınız. Bu konuda özellikle fuarlar da büyük önem arz etmeye başladı. Çünkü bu fuarlar sayesinde dünyanın ekonomik ve teknolojik anlamda geldiği noktayı çok daha rahat bir şekilde takip edebiliyorsunuz. Eğer bunları yapmaz da dünyadan bir haber olur ve sadece kendi sınırlarınız içerisinde rekabet etmeye çalışırsanız bundan ne siz ne de ülkeniz bir şey kazanır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.