Orta Doğu ‘nükleer sahnesinde’ bir perde daha açıldı.
Bu kez başrollerde, Rusya’nın eski devlet başkanı, şimdinin şahin sesi Dmitri Medvedev ve İran’ın dinî lideri Ali Hamaney var. Medvedev, sosyal medya platformu X’de, “Birçok ülke İran’a nükleer başlık vermeye hazır” diyerek sahnedeki yerini aldı.
Hamaney ise 2003 yılındaki nükleer silahları “haram” ilan eden fetvasıyla, bir yandan barış elçisi gibi görünürken, diğer yandan “varlığımız tehdit edilirse doktrinimiz değişir” diyerek nükleer silahlara karşı ikircikli tutumunu sürdürüyor!
Peki, bu nükleer satrançta kim kimi mat etmeye çalışıyor?
Medvedev, Rusya’nın ‘Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı’ sıfatıyla, son dönemde bir sosyal medya savaşçısı pozlarında ahkam kesiyor! ABD’nin İran’daki nükleer tesislere (İsfahan, Natanz, Fordo) düzenlediği saldırılar sonrası, “İran nükleer silah üretecek, hatta bazı ülkeler ona hazır başlık verecek” dedi.
Medvedev isim vermedi, ama herkesin aklına ilk gelen, tabii ki Rusya. Ne de olsa, İran’ın nükleer programına tarih boyunca en büyük desteği Moskova verdi. Medvedev’in bu çıkışı, sadece bir blöf mü, yoksa gerçekten bir nükleer pazarlığın sinyali mi? New York Times’a konuşan Rus yetkililer, “Bu, Batı’ya bir mesaj” diyor. Yani, “İran’ı sıkıştırırsanız, biz de oyunu bozarız” kabilinden manevralar. Medvedev’in sözleri ise Demokles’in kılıcı misali nükleer sopayı sallayarak, “Herkes yerini bilsin” demenin Rus usulü hâli. Lakin bu sopa, sahiden nükleer mi, yoksa sadece bir tiyatro aksesuarı mı şimdilik bilmiyoruz!
Gelelim Hamaney’e. İran’ın dinî lideri, 2000’li yıllarda nükleer silahları “haram” ilan eden bir "fetva" yayınlamıştı. “Nükleer bomba yapmak da kullanmak da dinen yasak” demişti. Bu fetva, o günden bugüne İran’ın “Biz barışçıl nükleer enerji peşindeyiz” söyleminin kilit taşı oldu. Ama işler kötüye gidince, ABD ve İsrail, İran’ı sıkıştırmaya başlayınca 2024’te Hamaney’in danışmanı Kamal Kharrazi, “İsrail nükleer tesislerimize saldırırsa, caydırıcılığımız değişir” diyerek fetvanın esneyebileceğini ima etti. İran, uranyumu yüzde 60 saflığa kadar zenginleştiriyor; silah sınıfı uranyum için sadece bir adım ötede.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın mevcut malzemeyle iki nükleer bomba yapabileceğini söylüyor. Fetva var ama pratikte Tahran, nükleer kapıyı aralık bırakıyor. Hamaney, hem iç kamuoyuna “Biz dindarız” diyor, hem de Batı’ya “Bizi zorlamayın” mesajı gönderiyor. Bu, tam bir Orta Doğu taktiği!
Peki, bu iki aktörün nükleer sahnesindeki asıl mesele ne? Medvedev, Rusya’nın Ukrayna savaşında köşeye sıkıştığının farkında. İran ise ABD ve İsrail’in saldırılarıyla nükleer hayallerine darbe yedi. İkisi de nükleer kartı oynayarak hem kendi halklarını konsolide etmeye hem de Batı’ya “Biz buradayız ve elimizde nükleer güç var, ona göre” mesajı veriyorlar. Medvedev’in “başlık tedariki” çıkışı, İran’ın elini güçlendirmekten çok, NATO’ya bir gözdağı aslında.
Hamaney’in fetvası ise, İran’ın nükleer programını meşrulaştırırken, gerektiğinde “Ama tehdit altındayız” diyerek bir manevra alanı açıyor. Her ikisi de tiyatro oynuyor ama seyirci bu temcit pilavı gibi sahneye konan ve ezbere bildiği oyunu ne kadar ciddiye alıyor?
Bu sahnede herkes rolünü biliyor: "Rusya, İran’ın sırtını sıvazlıyor, İran ise ‘dindar güç’ pozuyla nükleer satrançta piyonlarını ilerletiyor. Ama bu tiyatronun sonu ne olacak? Boş tehditler mi, yoksa gerçekten bir nükleer felaket mi? Seyirci olarak bizler, bu oyunun sadece bir blöf olmasını umuyoruz. Çünkü aksi, bütün dünyayı yakar."
Bu nükleer tiyatroda, Medvedev’in sözleri de Hamaney’in "fetvası" da aynı gerçeği işaret ediyor: Orta Doğu’da güç, sadece sahip olduklarınla değil, neyi yapabilecekmiş gibi göründüğünle ölçülüyor. Ama unutmayalım, bu sahnede füzeler sembolik de olsa, ateş gerçek.
Ve kimse, bu oyunun finalinde kimin alkışlanacağını bilmiyor.
Öyle değil mi?
Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...