Ellinci yılında Avrupa Birliği

A -
A +

Dün Avrupa Birliği ülkelerinde Roma sözleşmesinin imzalanışının 50. yılı kutlama törenleri vardı. O günlere şahitlik etmiş kimseler konuştu, olayları yaşayanlar konferanslar verdi, gelişmeler filmlerle gösterildi. Bilim adamları Avrupa'nın geleceğine dair düşüncelerini dile getirdiler. İtalya Meclis ve Senato Başkanlarının daveti ile sayın Bülent Arınç Roma Antlaşması'nın 50. Yıldönümü etkinliklerine katıldı ise de, Berlin'de yapılan törene müzakere sürecindeki Türkiye'nin çağırılmaması AB dönem başkanı Şansölye Merkel'in ayıbı olmuştur. Avrupalı yöneticilerin bazıları Hıristiyan ve milliyetçi fanatizmlerini henüz aşabilmiş değiller. Ama bizler ne ülkemizdeki, ne de Avrupa'daki fanatiklerin ölçülerine takılıp kalmamalıyız. Bir medeniyet projesidir AB. "Maksat üzüm yemek" ise uzun soluklu ve sabırlı olmalıyız. Hükümetimizin Nisan ayında açıklayacağı Türkiye 2007-13 AB perspektifi bu açıdan çok önem taşıyor. AB ellinci yılına kolay gelmedi. Gelişmesindeki kilometre taşlarını hatırlamakta fayda var: Avrupa ülküsü, gerçek bir siyasi projeye dönüşmeden önce, sadece ileri görüşlü fikir adamlarının kafalarındaki bir hayaldi. Avrupa asırlarca kanlı savaşlara sahne olmuştu. Fransa ve Almanya 1870-1945 yılları arasında üç kere savaşmış, diğer savaşlarla birlikte milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. Avrupalı bazı liderler, barışı sürdürülebilmenin tek yolunun, ülkelerinin iktisadî ve siyasî bakımdan birleşmesi olduğu kanaatine vardılar. Avrupa'da bütünleşme sürecine ivme kazandıran iki kişiden biri İtalyan Altiero Spinelli, diğeri Belçika, Batı Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'dan oluşan "altılar" arasında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nun (AKÇT) kurulmasının ve Schuman Planı'nın fikir babası Fransız Jean Monnet'dir. Altılar'ın başarısını gören İngiltere, Danimarka ve İrlanda üye olmak için harekete geçti. Çetin pazarlıklardan sonra 1972 yılında üyeliğe kabul edildiler. "Dokuzlar" ile birlikte Topluluğun sosyal, bölgesel ve çevresel konularda üstlendiği sorumluluklar daha bir derinlik kazandı. Topluluk 1981'de Yunanistan, 1986'da İspanya ve Portekiz'in katılmalarıyla "12'ler" oldu. 12'lerin gelişmişlik seviyeleri arasındaki farklılıkları azaltmaya yönelik yapısal programları uygulamak kaçınılmaz hâle geldi. Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 başında Avrupa Birliği'ne dahil oldular. "15'ler" diye anıldılar. Sovyetlerin dağılmasından sonra soğuk savaşın bir daha gelmemesi için Avrupalı yöneticiler doğuya genişleme kararı aldılar. Böylelikle 2004 yılında on yeni ülke (Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya) katılımıyla 25'ler oldu. Nihayet bu yılın başında Romanya ve Bulgaristan'ın da katılımıyla 27'ler oluştu. Ülkemizin ve Hırvatistan'ın üyelik müzakereleri sürüyor. Makedonya 2005'te aday ülke statüsü kazandı. Arnavutluk, Sırbistan-Karadağ, Bosna Hersek ve Kosova adaylık statüsü bekleyen ülkeler. Savaşlar, sefalet ve acı tecrübelerden sonra 25 mart 1957'de başlatılan çabalar Avrupa'yı bugün 450 milyon nüfuslu, dünyanın en büyük iktisadî ve ticarî gücü hâline getirdi. Avrupa tarihinde hiç yaşamadığı kadar barış, özgürlük ve refah yolunda ilerliyor. Ama yine de tam istikrara kavuştuğunu söyleyemeyiz. Henüz başarması gereken önemli işler var. Devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.