"Çifte darbe" diye .buna denir herhalde... Ankara'nın dişlerimizi takırdatan soğuğu malum... Bir de buna Beşiktaş'ın insanın içini ısıtmayan, gözlerimizin pasını silmeyen futbolu eklenince, gecemizin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkıverdi... Çifte kavrulmuşa döndük sanki... Havada ayaz, sahada piyaz... *** 10 beraberliği, tek yenilgisi olan bir ekip karşısında Beşiktaş'ın "Zaten bu takımı kimse yenemiyor, ben de yenemezsem ayıp olmaz" anlayışındaki futbol yapısından, gol beklemekte hayalcilikten öte bir şeydi... Siyah-beyazlıların en büyük sıkıntısı, ligin başından beri aynı... Orta sahada şef yok... Bu alandan forvete servis yok... Ve de kimsenin kimseye faydası yok... Bütün bu olumsuzlukların üst üste eklendiği bir takımdan, iyi işler beklemek, ne kadar doğru bir futbol mantığıyla birleşebilir ki ? *** Bekçi düdüğünü bile üfleyemeyecek birisinin eline, flüt verip senfoni çalmasını beklemek, ne kadar hayalciliktir ? Beşiktaş gibi bir takımda, genç yaşında forma bulan ama bu fırsatı iyi kullanamayan Burak, futbolun bir ekip işi olduğunu öğrenemeden galiba bu takımla yollarını ayıracak en kısa zamanda... Tigana, ona bencilliğin ne olduğunu öğretemedi bu güne kadar... Kötü alışkanlıkların bir diğer temsilcisi de Kleberson Beşiktaş'ta... Brezilya Milli Takım formasını 50'ye yakın giymiş birisinin böylesine acemi görüntüler ve futbol acizliği içinde gözükmesi, taraftarın sabır sınırlarını da taşırmak üzere... *** Ricardinho'nun tek başına yeterli olmadığı bir takımda, gol atmaktan çok yememeyi düşünen Tigana'nın, Ankara'dan çıkardığı bu tek puan bile büyük başarıdır... Beşiktaş, yıkılmadı, ayakta yine! F.Bahçe'nin şampiyonluğunda golleriyle büyük pay sahibi olmuş Nobre'yi, soytarıya çeviren bir futbol anlayışının sahibi, tabii ki Tigana'dır... Eğer bu Beşiktaş, sezonu mutlulukla tamamlamak istiyorsa, sadece bazı futbolculardan değil, siyah-beyazlı camiada mayası tutmayan Fransız hocadan da tez elden kurtulmalıdır...