Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama duyduğumuz hürmet, muhabbet ve aşk, milletimizin en büyük ruhani hazinesidir. O, sadece bir peygamber değil; kalbimizin en derinindeki ateş, tarihimizin en sağlam kalesidir. Bu aşk, bizi tarih boyunca ayakta tutmuş, onurumuzun ve kimliğimizin kaynağı olmuştur. Peygamber sevgisi, kanımızda dolaşan koparılması mümkün olmayan asil bir bağdır.
O’na uzanan her karanlık el, aslında milletimizin kalbine, geleceğine, çocuklarımızın hayallerine saplanan bir hançerdir. Çünkü bizler, kutsallarımızdan vazgeçmedikçe, millet olarak yolumuzu kaybetmeyiz. Mukaddesatımızı koruyamadığımız her an, kimliğimiz ve varoluşumuz savunmasız kalır, başkalarının ellerinde oyuncak oluruz.
Bugün O’na dil uzatan karanlık eller, milletimizin onuruna ve haysiyetine kastetmektedir. Bu saldırılar yalnızca hakaret değil, aynı zamanda büyük bir ihanettir. Mukaddesatımıza uzanan her parmak, kalbimize ve istikbalimize uzanmıştır. Milletimizin kalbi asla bu kirli eli kabul etmez! Çünkü biz, vatanı için kanını dökmüş, Peygamber sevgisiyle yanan bir milletiz.
Topraklarımızda “Vatan, Millet, Bayrak” bir bütündür ve kutsaldır. CHP’nin ve maskeli taşeronlarının, bu kutsal üçlüyü kirletmeye ve bölmeye yönelik planları, alçaklığın ve gafletin en büyüğüdür. Artık yalnızca bireysel provokasyonlar değil, medeniyetler arası mücadelenin yeni bir aşamasını yaşıyoruz. Bu, basit bir karikatürden ibaret değildir; uzun soluklu, çok katmanlı, planlı ve sistematik bir zihinsel işgal girişimidir.
Haçlı seferlerinin at nalı sesleri, bugün medya platformlarından yükseliyor; kutsalımıza uzanan dil, toplumların değerlerini erozyona uğratmak için kurulan kapsamlı bir operasyonun parçasıdır. İslam’a ve Türkiye’ye yönelen bu hakaretler, jeopolitik haritaların yeniden çizildiği, ülkemizin kritik kırılmalar yaşadığı bir döneme denk gelmiştir. Bu bir tesadüf değildir; sistematik bir kaos ve kutuplaşma planı devrededir, toplumsal sinir uçları bilinçli şekilde hedeflenmektedir.
Strasbourg’da Ekrem İmamoğlu maskesiyle yapılan provokasyon, kapsamlı ve planlı bir senaryonun ilk perdesidir. Aynı gün Berlin’de, Sosyal Demokrat Parti bünyesinde Türkiye karşıtı söylemlerin yükselmesi, bu oyunun uluslararası boyutunun açık göstergesidir. Özgür Özel’in Berlin’deki parti yetkilileriyle görüşmesi, planların yereldeki koordinasyonunu ortaya koymaktadır.
Türkiye’de ise, 30 Haziran “Mutlak Butlan” davası kararı kesinleşmemişken CHP’nin sokağı harekete geçiremeyişi, bu çok katmanlı senaryoda provokasyonların başarısız olduğunu göstermektedir. Karar çıksaydı, CHP sokakları ateşe vermek üzereydi. Ancak çıkmayınca, provokasyonların farklı türleri sahnelenmeye başladı...
Tüm bu olaylar birbirinden bağımsız değil; Strasbourg’dan Berlin’e, İstanbul sokaklarına uzanan, planlı, koordineli, yerli ve yabancı aktörlerin iç içe geçtiği büyük bir algı ve psikolojik savaşın parçasıdır. CHP bu oyunda figüran değil, yerli taşeron olarak başaktördür! Özgürlük ve demokrasi maskesi ardındaki gerçek yüzü, ülkemizin birliğini parçalamaya, toplumsal huzuru dinamitlemeye ve millî değerleri itibarsızlaştırmaya yöneliktir.
İçerideki taşeronların maskesi “özgürlük” kisvesidir. O sözde entelektüel çevrelerin bu hakaretleri savunması, provokasyonları körüklemesi tesadüf değil; düşmanın oyununu sahnelemektir. Bu mesele sadece bir dergi, çizim veya söz değil; Türkiye’nin zihinsel, kültürel ve inançsal bütünlüğünün kırılma tehlikesidir…
Mukaddesatımıza, kültürümüze ve tarihimize sahip çıkmak artık bir dava ve karakter meselesidir. Bu karakter, kalplerimizde ve bilinçlerimizde uyanışla inşa edilmelidir. Çünkü kutsala uzanan el, çocuklarımızın geleceğine, milletimizin istikbaline uzanacaktır.
Uluslararası arenada ise bu saldırılar, Türkiye’nin bölgesel güç olarak yükselişini engelleme ve küresel itibarını zedeleme amacı taşıyan kapsamlı bir diplomatik ve kültürel savaşın parçasıdır. Avrupa’daki benzer provokasyonların siyasi ve stratejik motivasyonları görülmelidir. Türkiye’nin kararlı duruşu ve mukaddesatına sahip çıkması, sadece ülke refleksi değil; bölgesel barış adına evrensel bir sorumluluktur.
Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...
TAM 12 DEN VURMUŞLAR TEŞEKKÜR EDERİM MEHMET KANTEKİN