Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Marketimize hoş geldiniz!.. Trabzonsporla ilgili eleştirilerinizde maalesef samimi olmadığınıza inanıyorum. Çünkü bir Galatasaraylı olarak hiçbir zaman Trabzonspor''un iyiliğini istemezsiniz. Eğer aksi olsaydı, Türkiye''nin bir ucundan kalkıp da, arkasında her zaman devlet desteği olan ve transferleri de başbakan tarafından hallolan bir takımı tutmazdınız. Ayrıca Galatasaray''dan fazla para isteyen futbolcuları eleştirmenizi de komik buluyorum. Çünkü bu piyasayı bu duruma getiren Galatasaray gibi kulüpler değil miydi? Şimdi size soruyorum: 1. Trabzonspor''a kim başkan olmalı? Herkesin, her başkanın elini öpen Faruk Özak mı? Yoksa, Fenerbahçe''yi veya Galatasaray''ı tutan başkan adayları mı? 2. Trabzon için oynamayan, Hami gibi bir futbolcuyu harcayan Ogün-Abdullah çetesini satan Mehmet Ali Yılmaz''ı eleştirmenizdeki samimiyet derecesi nedir? Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, şu anda Trabzonspor''a başkanlık yapacak kimse yok. Adamlar eleştirmekten başka birşey yapmıyorlar. Ne hizmet eden, ne para veren var. Bu yüzden sonuna kadar Mehmet Ali Yılmaz ile gitmeyi umuyoruz, çünkü bizim arkamızda devlet yok. Necmi Çolak-Berlin Yıllar yılı Trabzon''lu ve Trabzonspor''lu olmanın gururu ile yaşadık. Şampiyonluklar gördük. Görmediğimiz yıllarda bile Trabzonspor''umuzla gurur duyduk. Çocuklarımızı da Trabzonsporlu yaptık ama, şimdi onlara güzel bir şeyre söylememiz, onur yaşatmamız, ümit vermemiz ne kadar zor. Ne oldu Trabzon''uma? Trabzonspor bizim için bir spor kulübü değil, bir aşktır, sevdadır. Bu anlamayanlar lütfen ellerini kulübün üzerinden çeksinler. Son günlerde yaşadıklarımızdan yüreğimiz yanıyor. İnşallah bu yangını durdururlar. Lütfen, aşkımızı, sevdamızı, Trabzon''umuzu daha fazla keyfi tutum ve tavırlarla küçük düşürmeyin, sevgi, ilgi, onur ve disiplinle sevdamıza, aşkımıza sahip çıkacak onurlu yöneticiler arıyoruz. Trabzon, hep güzelin, iyinin, onurun, başarının, çalışmanın, hakkın, sevginin adı olmuştur. Ve öyle olmaya devam etmelidir, edecektir de. Ama görüyoruz ki son yıllarda Trabzon artık bunların değil, istemediğimiz, sevmediğimiz, sevemediğimiz, acizliğin, çaresizliğin, ezikliğin, başarısızlığın adı olmaya başlamıştır. Bunu büyük bir hayal kırıklığı ile izlemekten yüreklerimiz yanıyor. Yeniden, aşkın, sevdanın, sevginin, başarının, kalitenin adresi olmuş bir Trabzonspor istiyoruz. Yeniden kazanmak istiyoruz. Onurlu ve güçlü bir Trabzonspor istiyoruz. Trabzon, bu güzellikleri yakalayacak güçtedir. Yeter ki, kulüp kendini sevenlerle barıştırılabilsin. Yeter ki, başkan, kulübü sevenleri de adam yerine koysun, onlara danışsın.. Danışsın.. Sayın başkanım, siz de hepimizden çok Trabzonlusunuz. Bundan hiç şüphemiz yok. Lütfen Trabzonumuza, aşkımıza, sevdamıza sahip çık ve ona yakışanı yap emi!. Orhan Güney-İstanbul Ben 1963-64 yıllarında İzmirspor''da futbol oynamış bir Fenerbahçe taraftarıyım. Aziz Yıldırım başkanımız Löw''ü gönderip, Rıdvan''ı iş başına getirmekle büyük yanlış yaptı. Kaç yıldır Almanya''dayım. Futbolun içindeki kişileri, futbol oynamış bir kişi olarak tanıyorum. Löw iyi bir hoca idi. İlle de gönderilecekse, Löw''den çok daha iyisinin getirilmesi gerekirdi, Rıdvan''ın değil. İlyas Güzel-Münih Futbolcular ve transferleriyle ilgili yorumlarınızı okuyorum ve size hak veriyorum. Ama bazı gerçekleri tam anlatmıyorsunuz. Aslında bu transfer ücretlerindeki düşüklük benim de çok canımı sıkıyor. Adamların aldıkları paralar neye yetecke? Barlardaki, pavyonlardaki güzel kadınlara mı, podyumların zarif mankenlerine mi, yoksa onlarca milyarlık lüks arabalara mı?, yoksa hipodromlardaki atlara mı? Şimdi bunlardan geri kalanla, futbolcular nasıl ev geçindirsin? Ya da yetmiş bin sülalesini nasıl kalkındırsın? Hoş bunların kendilerinden başka kimseyi gördükleri yok ya, biz yine de böyle diyelim. Ahmet Keser-Samsun Ben 25 yaşında genç bir delikanlıyım. Transferlerde trilyonlar havada uçuşuyor. Hayatımızda bu kadar parayı değil görmek, hayalini bile kuramayız. Biz de genciz; bizim de geleceğimizi düşünmeye hakkımız yok mu? Biz başka bir ülkenin mi evladıyız? Bu sözüm, futbolcu kardeşlerimizin kulağına küpe olsun. Senede 100 milyar alsanız, sizin hayatınız kurtulmaz mı? Cemil Sena-İstanbul Türkiye Gazetesi''nin spor sayfasının çok beğeniyorum. Ama sayfa sayısı az. Ya bu sayı arttırılmalı ya da spor servisiniz bir spor dergisi çıkarmalı. Spor sayfanız vazgeçemediğim bir tiryakilik oldu. Koyu bir Beşiktaşlıyım ama, sayfalarınızdaki bütün yazarları büyük bir keyifle okuyorum. Daha da çok okumak istiyorum. Dileğimizi göz önüne lütfen alın. Sedat Dövüşken-İstanbul Trabzon''a bakış!.. Özellikle "dertli olan" Trabzonsporlu taraftarlardan çok sayıda mektup, telefon ve faks alıyorum. Kimi eleştirilerime, yorumlarıma katılıyor, destek veriyor, kimi de "Sen Galatasaraylı bir yazarsın, Trabzon''dan sana ne?" diyor. Artık tekrarlıya tekrarlıya bir hâl oldum; "Galatasaray''a, Fenerbahçe''ye, Beşiktaş''a, Trabzonspor''a sempati duymak, bu kulüplerin taraftarı olmak başka şeydir, spor yazarı olmak başka şey!." "Kulüp yazarı" olan "bazı futbol yorumcuları ile", gazeteciliği, spor yazarlığını "meslek olarak seçmiş" ve meslek ömürlerini de "böyle geçirmiş, geçirmekte olan" kişileri "birbirine karıştırmamak gerekir!" "Kulüp yazarı" kulüp yazarıdır!. Ve mesela "onun içindir" ki, "ligler tatil olunca", kepengleri indirirler, "onlar da futbolcular, teknik adamlar gibi" tatile çıkarlar! Ama spor yazarı, spor yazarıdır ve "spor yazmaya devam eder!.." Bu arada da ve gerekirse, "futbol da yazar!." Onun içindir ki, nasıl Galatasaray''ı yazıyorsak, Fenerbahçe''yi yazıyorsak, Beşiktaş''ı yazıyorsak, basketbolu yazıyorsak, halteri, güreşi, voleybolu yazıyorsak, atletizmi yazıyorsak, Trabzonspor''u da yazmaya devam edeceğiz! Trabzonspor''la ilgili "doğru bildiğimiz yorumları yapmaya" devam edeceğiz! Trabzonspor Kulübü''nün "en büyük eksikliği" müesseseleşmemiş olmasıdır!. Ya da "müesseseleşme yolundaki adımların" son birkaç yılda " tam ters yönde atılmaya başlamış" olmasıdır! Trabzonspor "uzaktan kumanda ile yönetilmeyecek, yönetilemeyecek kadar" büyük bir kulüptür! İstanbul''daki işyerlerinden, Antalya''daki plâjlardan kulüp yönetilmez! "Kulübün muhasebesi de, kasası da" Trabzonspor''un kulüp merkezinde olmak zorundadır! Trabzonspor''la ilgili kararları, Trabzon''a ayda yılda bir-iki defa uğrayan, Trabzon''la ve hatta Türk futbolu ile ilgili "en önemli kararların alındığı, alınacağı" toplantılara gitmeyip, plajlarda serinlemeyi tercih eden, "bu toplantılar için en büyük rakiplerinin başkanlarına vekâlet veren" başkanların, hem de "yöneticilere danışmaya bile ihtiyaç duymadan" alması, alabilmesi sisteminin Trabzonspor''un bugünkü noktalara gelmesinde "en büyük etken olduğunun" artık bilinmesi gerekmiyor mu? "Televoleler için" değil, "gazete ve TV haberleri için", Trabzonspor''la ilgili "en önemli olaylarda", mesela son olarak da Fenerbahçeli Murat Bölükbaşı''nın transferinde, gazetecilerin önüne, kameramanların önüne çıkan başkanın "kılık kıyafetine ve TV görüntülerine" bir bakınız, bir de Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş-Gaziantep-Kocaelispor-Samsunspor kulüplerinin başkanlarının "aynı durumlarda" verdikleri görüntülere!. Hiç kimse, "Efendim, kimse kimsenin kılık kıyafetine karışamaz" diyemez! Söz konusu olan "Çatladıkapı kulübü değil", Trabzonspor Kulübü ve Trabzonspor Kulübü başkanlığıdır! Herkesin "özel hayatında" giyinme özgürlüğü vardır ama, "resmi hayatında", hele hele "Trabzonspor gibi büyük bir camiayı, kulübü temsil etiğinde", kendini savunduğu gibi "istediğim kıyafeti giyerim" deme, diyebilme özgürlüğü yoktur! Trabzonspor başkanı, "Trabzonspor başkanı gibi giyinmek, gazetecilerin, TV kameralarının karşısına geçmek" zorundadır! Trabzon''a, Trabzonspor''a "sevgi ve saygı" bunu gerektirir! Gazetecilere "saygı" bunu gerektirir! TV karşısındaki milyonlarca sporsevere "saygı" bunu gerektirir! Spora, futbola "saygı" bunu gerektirir!. "Ben kimseyi takmam. Ben istediğimi yaparım. Ben asarım, ben keserim. Ben alırım, ben atarım. Ben.. Ben.. Ben.." zihniyetinin, Dünya''nın "2000''li yıllara girdiği bir dönemde", Trabzon gibi bir camiada "olmaması gerekir!" İşte "bizim savunduğumuz", savunageldiğimiz budur! Bunu Ali Şen yapınca da eleştirdik. Faruk Süren yapınca da eleştirdik.. Süleyman Seba yapınca da eleştirdik. Aziz Yıldırım yapınca da eleştirdik. Eleştirmeye de devam edeceğiz! Türk kulüpleri büyümek istiyorsa, Türk Futbolu Avrupa seviyesine çıkmak istiyorsa,futbolumuzun bütün bölümleri gibi, kulüpleri de "müesseseleşmek" zorundadır! "Ben.. Ben.. Ben.." diyen zihniyetlerin yerine "çağdaş bir sistemle yönetilmenin yollarını aramak ve bulmak" zorundadır! Trabzonspor''un başına "şu veya bu ismin gelip gelmemesi ya da Mehmet Ali Yılmaz''ın devam edip etmemesi" işin esasını teşkil etmiyor; bu işin teferruatı!. İşin esası, Trabzon''da yerleştirilmek istenen "zihniyetin değişmesidir!." Trabzonspor''un "tek adam yönetiminin yerine, çağdaş bir yönetim sistemine" kavuşmasıdır! Trabzonluların, Trabzonsporluların "kongreye giderken" asıl düşünmeleri gereken "paradan da, şampiyonluktan da önce", işte budur! Soru çok açıktır: "Kim Trabzonspor Kulübü''ne çağdaş bir yönetim getirecek? Kim Trabzonspor''u müesseleştirecek?" Bu yapılabilirse ya da mesela Mehmet Ali Yılmaz bunu yapabilirse, ya da gelecek bir başkası bunu başarabilirse, "Trabzonspor''a en büyük iyiliği, en büyük hizmeti yapmış olacaktır!" Gerisi boş!. "O futbolcu alındı, bu futbolcu satıldı. O hoca geldi, beriki gitti.." Lâflarıyla geçirilen, geçirilecek olan zaman, Trabzonspor''un aleyhine olacaktır. "Trabzonspor''u gerçekten seven" bir çok insanın "en büyük yanlışı" olaya "bu pencereden bakmamaktır!" Dileriz el ele verirler, bakarlar ve "gereğini" de yaparlar! Tazminat ödenmeli!.. UEFA''ya katılacak ikinci takımın tesbitinde, Türkiye''de ilk defa yapılan bir uygulama ile "Türkiye Kupası yarı finalistleri" Ankaragücü ile Sakaryaspor karşı karşıya geldi ve maçı 5-0 kazanan Ankaragücü "UEFA hakkını kazandı!." Ne var ki, "iki sarı kartlı olan" bir oyuncuyu oynattığı için, "ortaya garip bir durum çıktı!." "Kart cezalılarını oynatmayan" Sakaryaspor "gücünden kaybetti", Ankaragücü "en güçlü takımıyla oynadı!." Suç ya da kabahat ya da hata kimin? Futbol Federasyonu kararına göre "Federasyon Genel Sekreterliği''nin!." "İlk defa uygulanan bu seçim maçı için" bir talimat, bir yönetmelik yapılmamış, taraflara gönderilmemiş!. Karar; "Ankaragücü''nün suçu, hatası yok!. UEFA''ya o gidecek!" Evet, karar doğru!. Ama "eksik!." Federasyon Genel Sekreterliği''nin hatasının bir de "mağduru" var: Sakaryaspor!. Bu mağlubiyete karşı "suçlunun, hatalının, kabahatlının" bir bedel "bir tazminat ödemesi" gerekmez mi? Futbol Federasyonu''na bir görev düşüyor; "Bu cezayı, bu bedeli, bu tazminatı ödemek!." Başkan Ulusoy''a duyurulur! Tebrikler!.. Doğrusu ya, ya Celâl Doğan''lar, İlhan Cavcav''lar "birer" sihirbaz ya da "bazıları" futboldan hiç ama hiç anlamıyor!. Ya da "işin içinde" başka işler var!. Ya da.. Ya da... Biz "bazı şeyleri anlamakta" güçlük çekiyoruz!. Şimdi geçen sezonun "puan cetvelini" bir hatırlayın!. Hatırlamıyorsanız, bulup buluşturup bir bakın!. "Düşenler hariç", hatta düşenlerden Sakaryaspor "dahil", ligin diğer takımları arasında "en çok gol yiyen ekiplerden biri" Gaziantepspor!. Ama, "en büyük takımlar dahil", Gaziantepspor''un "defans oyuncularına" çok büyük paralar ödeyerek, "transfer yapanlar" yarış halinde!. Bu nasıl oluyor, Celâl Doğan "bu ticareti nasıl yapıyor" doğrusu alkışlamak gerek!. Acaba diyorum, Futbol Federasyonu "Yöneticilik ve transfer nasıl yapılır? Oyuncu nasıl pazarlanır? konulu bir "kurs açsa" hoca olarak da Celâl Doğan''ı, İlhan Cavcav''ı, Sefa Sirmen''i getirse ve "bütün yöneticilerin bu kurslara devamını zorunlu kılsa" nasıl olur? Yıllardır "aynı senaryo sahneye konuyor, ayna oyun oynanıyor ve bitmek de bilmiyor!." Şimdi sıkı durun.. Satılanlar satılacak, yerleri dolacak ve "bu yerleri dolduranlara", gelecek yıl "gene avuç dolusu para verecekler" çıkacak!. "Böyle akıllılar" ve "öyle alıcılar" olduktan sonra, "bu kârlı ticaretin biteceği de yok!." Ne diyelim; helâl olsun!. Ayıp oluyor!.. UEFA herhalde yakında özel bir "Türkiye sorunlarını çözme bürosu" kuracak. Futbolcusuyla, teknik adamıyla UEFA koridorlarında "kuyruğa girenlerin sayısı" her geçen yıl artıyor! Şikâyetler aynı: "Benimle anlaşma yaptılar, vaatleri yazıya döktüler. Haklarımı vermeden kapının önüne koydular. ne olur, benim hakkımı Türk kulübünden alın!." UEFA, bu şikâyetlerden bıktı, bizim kulüplerimiz "şikâyet edilmekten bıkmadı!." Futbol Federasyonumuza düşen önemli bir görev var!. "Sorumsuz yöneticiler yüzünden", Türk Futbolu''nun hatta ülkenin itibarı zedeleniyor, "Federasyon bunu durdurmak için" formüller geliştirmeli!. UEFA''dan önce, "sorunu Futbol Federasyonumuz çözmeli!." "Sert müeyyideler" uygulanmalı, ağır cezalar vermeli!. Kulüp başkanlarına ve yöneticilerine "attıkları imzaların bir sorumluluk getirdiğini unutturmayacak" uygulamalar yapılmalı!. "İmzalarına sahip çıkmayanlardan" hesap sorulmalı!. Hiç olmazsa "UEFA''dan ceza yememize sebep olan" ve de "UEFA''nın haklı gördüğü şikâyetlere sebep olan" yöneticilere "sürekli hak mahrumiyeti getirecek" yönetmelik değişiklikleri yapılmalı!. Türkiye''nin "bir hukuk devleti" olduğunu unutanların "yaptıkları yanlarına kâr kalmamalı!." Görelim bakalım, nerede bu federasyon? Rüya gibi Kimbilir kaç defa seyrettim? 5 mi, 10 mu, yoksa 15 mi? Yerli kanallarda, yabancı kanallarda!. Bir yarış ki, "Rüzgar gibi geçti" ismine lâyık ve "o film gibi" çoook uzun yıllar konuşulacak!. Üç "müthiş adam" 100 metreyi "10 saniye''nin altında" koştular, nerede ise "birer burun farkı" ile bitirdiler!. ABD''li Meourice Green...9.79!. Trinidat''lı Ato Boldon...9.86!. Kanadalı Burino Surin...9.97!. Ve..."Dopingli" Ben Johnson''ın "kırıldıktan sonra iptal edilen" Dünya rekoru "spor tarihine" bu defa "iptal edilmemek" üzere yazıldı!. Milliyet''te "sevgili" Nejat Kök, "iyi bir antrenörün, Green gibi spor sprinteri", nereden alıp, gereye getirdiğini çok iyi anlatmış! "Sevgili" Cüneyt Koryürek "acaba" nasıl anlatacak? Doğrusu ya, "Okan''la#la, Johnson''larla, Alpay''larla dolu" spor sayfalarımızda, "bu yarışın, bunun gibi yarışların, futboldan başka sporların ve onların spor tarihine geçen kahramanlarının manşetlere oturmasını", sıra sıra yorumların ve röportajların yayınlanmasını hep hayal etmişimdir!. Hep "rüyasını" görmüşümdür!. Bir zamanlar "Ankara''da bir avuç spor yazarı", kendi gazetelerimizde Yenigün''lerde, Öncü''lerde "bunu yapardık!." Taaa, 1950''li, 60''lı yıllarda!. Nerede o eski günler? Bilir misiniz, Milliyet''te "Yalçın Granit" patentli spor sayfasını nasıl iple çekiyorum ve nasıl "yudum yudum okuyorum!." Biliyorum ve inanıyorum ki, "Türkiye''de bu özlem, bu doyumsuzluk içinde olan" binler, onbinler, yüzbinler var!. San Antonio''nun "ikiz kulelerinin ihtişamını", New York Knicks''in Patrick Ewick''siz kalmanın çaresizliği içinde Houston''la, Sprewell''in ve Camby ile yaptığı, yapmakta olduğu "inanılmaz" mücadeleyi seyretmek ve "sporun bir başka kadehinden büyük tad veren bir başka büyülü iksiri yudumlamak" ne keyif verici!. Ya yıllar sonra, "müthiş bir dönüş yapan", iradenin zaferini dostuna düşmanına ilân eden Andre Agassi''nin "şampiyonluk kupasını aldığında" tutamadığı gözyaşlarını seyretmek? Ben bir sporsever olarak "sporumu istiyorum!." Ne yazık ki, bunca spor sayfasında, bunca spor proğramında bulduklarım "yüzde 95''lik bir oranda", varsa da yoksa da, Okan''lı, Hakan''lı, Alpay''lı, Baliç''li, Boliç''li, Amokachi''li, Abdullah''lı, futbol da, futbol!. Sonra da, birbirimize sorup duruyoruz: Dünya nerede, biz neredeyiz? Dünya''nın nerede olduğu belli de, biz neredeyiz? Transferde kim kârlı? Gazetecisi, spor yazarı, futbol yorumcusu, yönetisi, taraftarı, teknik adamı, kim ağzını açsa, kim ağzını açsa, kim yazı yazsa "genellikle" tuttuğu takımın "iyi, hatta çok iyi tranfserler yaptığını" öne sürüyor!. Ondan da öteye, "yapılan bu takviyelerle", gelecek sezon şampiyonluğun "en güçlü adayı" olarak ilân edilen takımlar bile var!. Galatasaray için de.. Fenerbahçe için de.. Beşiktaş için de... Trabzonspor için de... Galatasaray, "güçlü, istikrarlı ve uyumlu" kadrosuna "çok iyi takviyeler yaptı", hele hele "yabancı kontenjanı da" bu yönde doldurulursa, "ligin de ötesinde, Şampiyonlar Ligi''nde" büyük bir ümit doğacaktır!. Fenerbahçe, Sergen ve Johnson''un işini pürüzsüz" olarak halledebilirse, özelilkle "Ogün takviyesiyle" güçlü kadrosunu çok daha güçlendirmiş olacaktır! Herşeyin ötesinde "golcü" bir futbolcu takviyesi "yabancı olarak" yapılabilirse, Sarı-Lacivertlilerin "özlemleri" sadece ve sadece "Rıdvan''ın göstereceği performansa bağlı kalacaktır" ki, asıl "merak edilcek konu" da budur!. Beşiktaş, Feldkamp''ın kafasındaki sistemi ve takımı oluşturmaya gayret ediyor! Feldkamp gibi "bir kurt", hele "yıllar sonra teknik adamlığa soyunduğu bir takım" ile Şampiyonlar Ligi vitrinine çıkacaksa, "boşuna adam tavsiye etmez, boş adam seçmez!." "O sakattı, bu sakattı" dedikodularıyla "yapılmayan transferler", Feldkamp''ı üzecek, soğutacak, takımın "eksiği, gediği" tamamlanmayacaktır!. Aslında, "Fenerbahçe yönetiminin Ali Şen''den olumsuz yönde etkilendiği gibi", Beşiktaş yönetimi de "Beşiktaşlı futbol yorumcularından çok etkilenmekte" ve "bu baskılar sonucu", yanlış zamanlarda, yanlış işler yapmaktadır! Feldkamp gibi bir hocaya "inanmazsan, inanamazsan", peki ama kime inanacak, neyi nasıl yapacaksın? Zaten "inanmıyorsan", tutmayacak, göndereceksin!. Yerine "inanacağın" birini getireceksin!. Elbetteki, bunca işin arasında, Feldkamp''ın da "yanlışları, hataları olacaktır!." Ama asıl bakılması gereken, "doğruları ile alacağı sonuçlardır!." Bence transferin "en değişken, en canlı" kulübü Trabzonspor!. Başkan Mehmet Ali Yılmaz, "eleştirilerin yoğunluğu altında", belki de "ilk defa", işi ciddi tutuyor, "takımı ve kendini kurtarmaya çalışıyor!." Trabzonspor''da oynamak istemeyen, "futboldan bıkan ve bıktırılan" şöhretlerin satışı, yerlerine "genç, istikbal vaad eden" bir kadronun kurulmak istenmesi ve "bu yönde yoğunlaştırılan transfer çabaları" için söylenecek tek söz; "Doğru yapılıyor, yapılmaya da devam edilmelidir" olacak! Bu gençlerin içine, "omurgayı oluşturacak" tecrübeli ve "çok kaliteli" 3-4 yabancı şart! Nikolovski "iyi tercih!." Gelecek gelmesi gereken "yeni yabancıların da Nikolovski''den daha iyi olması lâzım!." Hami''nin dönüşü ise, "futbolculuğundan çok", Ogün''süz, Abdullah''sız, Ünal''sız bir Trabzonspor''da "ağabey-kaptan olarak" önemli!. Hami başarabilir mi? Schalke macerasından sonra "zor gibi görünüyor" ama, neden olmasın!.
ÖNE ÇIKANLAR