Adalet de yok, tarafsızlık da!..

A -
A +

Yoo, artık Mahmut Özgener de, Kemal Dinçer de, bin defa da "Tarafsızız" deseler ve "yemin billah" etseler, gene de "tarafsız olduklarına inanmam" mümkün değil!.. Şu lâfa bakın: "Onlarla aynı resme girenler, benim aile resmime giremezler!.." "Onlarla" ve de "Bizim aile" resmimiz!.. Türkiye Futbol Federasyonu'nu, Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu'nu "tapulu malı gibi gören" ve "Bizim ailemizindir" diyebilen bir zihniyet!.. Resmen ve alenen Türk Futbolu'nda "kan davasını başlatan" söz ve duruş!.. Ulusalararası gözlemci Sabri Çelik'i, Muhittin Boşat'ı ve de Ali Aydın'ı "Gözlemci Listesi'nden silerek", hem de "savunmalarını bile almadan" infaz eden bir Başkan ve "ona yeşil ışık yakıp, kararını onaylayan" bir "üst" Başkan!.. "Savunmasız, yargısız" infazı "daha önce" Oğuz Sarvan da "sekiz hakem için" yapmıştı ve "üst" başkan Mahmut Özgener, onun "yargısız infazlarını" da onaylamıştı; bu etti, iki!.. Görülüyor ki, artık ortada ne "adalet" kaldı, ne de "tarafsızlık!.." Neymiş, "eski" bir MHK üyesinin bir yemek davetine katılmışlar ve de o yemeğe "eski" federasyon başkanı Halûk Ulusoy da gelmiş!.. Suça bakın siz!.. "Onca yıl beraber çalıştığınız, beraber olduğunuz" bir arkadaşınız davet edecek ve siz "Beni gözlemci listesinden çıkarabilirler" korkusu içinde o yemeğe gitmeyecek ve "böylece" herkese "Kemal Dinçer Beyefendiye bağlı olduğunuzu ispat edeceksiniz"; öyle mi?.. "Böyle" bir kişiliksizliği, gözlemcilerinden bekleyen bir Başkan, "o makamda nasıl oturmaya devam eder"; merak ediyorum!.. Türkiye'de hakemlere "böylesine kişiliksiz" gözlemcilerin mi "not vermesi" isteniyor, yoksa?.. "Bunlar Halûk Ulusoy döneminde de yapılıyordu" demek, sizleri kurtarmıyor; Halûk Ulusoy "bunları yaptığı için" gitmedi mi; siz "Biz bu hataları yapmayacağız" diye gelmediniz mi? "Temiz yüzleri" ile "bizlere kendilerini sevdiren", ama "bu görünüşlerinin arkasına saklanarak" Türk Futbolu'nda uzun yıllar bitirilemeyecek bir "kan davasını başlatan" Özgener - Dinçer ikilisini kınıyorum; bu yaptıkları için de, bizleri kandırdıkları için de!.. Bu tutumun acısını hem kendileri ve ne yazık ki hem de ve de asıl Türk Futbolu çekecek!.. İşte buraya yazıyorum; "bu kafayla giderseniz", siz de Ulusoy gibi fena hâlde gidersiniz!.. "Ayrımcı olmak" yerine "birleştirici olun", adaletli olun ve tarafsız olun, pek tabii "önce" aklınızı başınıza alın ve "büyük ümitlerle getirildiğiniz" görevlerde "uzun yıllar" kalın!.. >> Garip!.. Mehmet Yıldız'a "3.5 milyon euroyu çok gören" Galatasaraylı yöneticiler, adını sanını kimselerin bilmediği, "bu sezon takımının 18 maçında ancak 3 gol atabilen" Benficalı santrfor Makukula'yı almak istiyormuş ve bonservisi de 4.5 - 5 milyon euro arasında imiş, açık açık soruyorum; "parasızlığın tavana vuran" ve başkanının ağzından "bu tablo defalarca ifade edilen" bir kulüp bu transferi nasıl ve niçin yapar; yaparsa bundan kimler kazançlı çıkar?.. >> Benim seçimim!.. Her tarafta "yılın" seçimleri yapıldı!.. İşte benim seçimlerim: Türkiye'de yılın sporcusu: Elvan Abeylegesse (Atlet) Dünyada yılın sporcusu: Usain Bolt (Atlet) Türkiye'de yılın takımı: Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Ekibi Türkiye'de yılın futbolcusu: Semih Şentürk Türkiye'de yılın antrenörü: Yok Türkiye'de yılın spor adamı: Yok >> Taahhütlü iade!.. Utanç verici ve bu kaçıncı?.. İnşallah "başkaları" da yazmıştır ama, ben sadece Ercan Güven, Attila Gökçe ve İbrahim Seten'den "çok haklı" birer tepki okuyabildim; "bir gazeteci olarak" onlara teşekkür ederim!.. Zat-ı muhterem çıkıyor, dünyanın dört bir tarafında gazetecilerin yaptığı, ve de "yapması gereken" görevi yerine getiren bir gazeteciye "Hepiniz şerefsizsiniz" diyor ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin, medyada bile "pek duyulmayan" kınama bildirisi hariç, basın kuruluşlarımızdan, anlı ve de şanlı yazar-çizerlerimizden ses seda yok!.. "Oğuz Sarvan'a küfretti" diye Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'e "yazmadık şey bırakmayan" kahraman yazarlarımız, iş "Aziz Yıldırım'a gelince" sus pus!.. Bütün Türk gazetecilerini kastederek "Hepiniz şerefsizsiniz" demek, Oğuz Sarvan'a küfretmenin yanında herhalde "sinek vızıltısı gibi" kalıyor ki, bizim anlı ve de şanlı yazar-çizerlerimiz duymuyor, okumuyor, konuşmuyor, yazmıyor; vah ki ne vah!.. Fenerbahçe resmi sitesinde "olayla ilgili bir açıklama yapıldı" ama, "Başkanımız bu lâfı söylememiştir" denmedi; acaba neden?.. "Böylece", kulüpçe de "bu söylenen söz" onaylanmış olmuyor mu?.. Şimdi "bizlere her ne söyledi ise", ben bir Türk gazetecisi olarak, Sayın Başkan'a "o sözden bana düşen payı aynen iade ediyorum"; altını çiziyorum; "genelleme yaptı" ise ve de "her ne söyledi" ise onu!.. Yeter artık!.. Ben gazeteciliği başladığım zamanlarda Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın başında kimler vardı ve "böylesine konular" gündeme "olağan olaylar olarak girmek" bir yana, kimselerin aklının ucundan geçmezdi; ne günlerden ne günlere geldik ve "büyük" kulüplerimiz kimlerin eline kaldı?.. Soruyorum; "her fırsatta basın mensuplarına hakaret etmeyi alışkanlık hâline getiren" bu zat, eğer "Fenerbahçe Başkanı" etiketini taşımasa, bu sözleri söylemeye cesaret edebilir miydi?.. Ve de "bu etikete biraz saygısı olsa" ikide bir "böyle" davranır mı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.