Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, kim ne düşünürse düşünsün, bir defa daha görüldü ki; "Galatasaray gerçek bir Avrupa fatihidir!." Milan''dan sonra, Bologna''yı da ekarte etmek, üstelik de bunu "takımda doğrudan oynayan 4 önemli oyuncunun sakat olduğu bir dönemde" yapabilmek, doğrusu ya, "her babayiğitin kârı değildir!." Ama, Fatih Terim''in "Galatasaray formasını hangi futbolcu giyip sahaya çıkarsa, bilinmelidir ki Galatasaray eksik değildir" sözünün "doğru olduğunu" Perşembe gecesi Ali Sami Yen Stadı''nda dosta düşmana ispat eden sarı-kırmızılı futbolcuları alınlarından öpmek gerekir!. Terim''i, "Bologna''yı elemekten çok daha önemli olanı başardığı", yani "bu zihniyeti Galatasaray takımına yerleştirdiği için" kutlamak gerek!.. Daha önce yazmıştım; Terim öyle bir zihniyeti Galatasaraylı futbolculara aşıladı ki; "Soğuk, kar, sıcak, çamur, yağmur, sakatlık, hakem, şu, bu gibi futbola doğrudan tesir eden ama oynanan futbolun dışında olan her şey, mağlubiyetin, başarısızlığın mazereti olamayacaktır, olmamalıdır!." İşte, Galatasaraylı futbolcular, Hakan Şükür''ünden "talihsiz bir şekilde ayağı kırılan" Alper''ine kadar "Mazeret yok, yeneceksin ve yenecek güce de sahipsin!. Karşında kim olursa olsun!." sözünün gereklerini yerine getirmek için, hem kafa olarak, hem de vücut olarak "böylesine ağır ve güç bir mücadeleye hazır hale geldiler!." "Biraz şanslı ya da biraz dikkatli olabilselerdi", bizler bu satırları şimdi "Şampiyonlar Ligi''nde oynanan maçlar için yazacaktık!." Olmadı!. UEFA Kupası için "yazmak", kısmetmiş!.. Bologna maçının zor olacağı belliydi!. Ama yine de, "son 5-6 dakikalık karamboller devresi hariç", bana göre, "benim beklediğimden" kolay geçti!. Hakan "o santradan kapıp gittiği golü atsa", son dakika sendromunu da yaşamayacaktık!. Galatasaray UEFA''da son 16 takım arasında!. Çeyrek finale "bir tur kaldı!." Teknik direktöründen futbolcusuna kadar "bütün Galatasaraylılar" UEFA''da final oynayacaklarına inanıyorlar ve bunu da açıkça söylüyorlar!. Öyleyse? "Kur''ada kim çıkarsa" farketmez!. "Mart''ta", Galatasaray "sakatlarını da iyileştirmiş olarak" UEFA Kupası''na devam edecek!. Galatasaray değil, "önüne çıkacak rakipleri korksun!.." Susarsan!.. İşte sıraya sevgili Hüsnü Çil de girdi!. "Düşündüklerini" ve "doğru bildiklerini" yazdı ve yazmaya devam edecek diye, "hedef gösterildi!." Belinde "tabanca ile dolaşmak zorunda olduğunu" açıkladı ve "Bizim sıra sıra korumalarımız yok ama, öyle çok dostumuz, sevenimiz var ki, kılımıza dokunulsa, ayağa kalkar ve yapana Dünya''yı dar ederler" anlamına gelen açıklamalar yaptı!. "Kimi kastettiği" belli!. Fenerbahçe gibi bir kulübün başkanı Aziz Yıldırım, "böyle bir iddianın altında kalarak", o koltukta oturamaz, oturmamalıdır!. Ali Şen''le başlayan "gazetecileri, spor yazarlarını, futbol yorumcularını tehdit" ve "baskılarla susturma" modası, maalesef "bulaşıcı bir hastalık olmalı" ki, pek çabuk yayıldı!. Trabzonspor Başkanı M.Ali Yılmaz''dan, Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy''a ve şimdi de Fenerbahçe''nin son başkanı Aziz Yıldırım''a kadar uzandı!. "Göz önündekiler" böyle ise, siz varın "Anadolu''da, köşelerde, bucaklarda neler oluyor", bir düşünün!.. Ali Şen''in "dün köşesinden" Fenerbahçeli "futbol yazarlarına yorumcularına verdiği" emre bakın: "... Okuyucularınıza haber yazacaksınız, kabul ediyorum. Ancak önümüzdeki 6 ay, Fenerbahçelilik gazeteciliğinizden ağır bassın. Sezon sonundaki şampiyonlukta pay sahibi olun!." İster inanın, ister inanmayın!. "Medyamızda işler" maalesef "işte böyle işliyor!." "Bu meslekten ekmek yiyenler", orada burada "gazeteciyim" diyenler, "6 ay için Fenerbahçeliliklerini öne çıkarıp, mesleklerini geride bırakacaklar!." Neden? Gelecek yıl, daha sonraki yıl, daha daha sonraki yıllar... Peki ama "Fenerbahçe her yıl şampiyonluğa oynamıyor mu?" Söylenmek istenen açık: "Gazeteciliği bırakın, kulüpçülük yapın!" Bilmem ki, "yazı yazdığı gazetenin patronları", böylesine "şahane bir talimat için" ne derler? Spor servislerindeki gazetecilerin, yazarların, TV''lerindeki spor muhabirlerinin ve yorumcuların Ali Şen''in "gösterdiği yola sapmalarını" isterler mi? Ey... Spor yazarları... Ey mesleğimin değerli insanları!.. Mesleğimize ve mesleğimizin insanlarına yapılan "bunca saldırıya karşı el birliği ile" karşı çıkmaz ve hatta "gürlemezsek" olacaklar ortadadır!. Teker teker yıldırmak isteyecekler, susturmak isteyecekler, tehdit edecekler!. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözü, "size dokunana kadar" geçerli olabilir!. Unutmayın ki, "bir gün sıra size de gelecek ve bir gün size de dokunacaklar!." İşte sebep bu!.. Bana "devamlı" soruyorlar: "Bu Futbol Federasyonu''nu neden koruyorsun, savunuyorsun?" Olaya "tek gözle bakılınca", bu sorular haklılık kazanıyor!. Ama, "çok pencereli bir bakış", meseleyi "açık açık" ortaya koyuyor!. Ben, "bu federasyonu savunmuyorum!." Ben iki şeyi savunuyorum: 1. Federasyonun özerkliğini! 2. Bu federasyonun maç naklen yayınları konusundaki tavrını, cesaretini, Anadolu kulüplerini, büyükler önünde ezilmekten kurtarışını, Türk futbolunu büyük kulüplerin hegemonyasından ve İstanbul''un bir - iki büyük medya kuruluşunun vesayetinden kurtarışını!. "Bunu yapacak, bunu savunacak, bu yolda ilerleyecek" daha iyi bir federasyon çıkarsa, elbette "o federasyonu desteklemek" de sporumuz adına, futbolumuz adına bizim görevimiz olacaktır! "Yanlışları, hataları görür" yazarız, eleştiririz!. Ondan da öte, olaylara "kişisel olarak değil", kurumsal olarak bakar, "günahları ile sevapları" hassas terazide tartmaya alışırız! Bu federasyonun "günahları" yok mu? Elbette var, hem de çok!. Ama, "Bir sevabı var" ki, "o bütün günahları dengeliyor, hatta geçiyor bile!." Anadolu kulüplerini bataktan ve esaretten kurtarması!. "Bunu yapacak başka bir federasyon çıkana kadar", bu federasyonu "yıkmaya çalışanlara karşı çıkacağız!" İşte, komplonun yeni bir adımı daha ortaya çıktı! Futbol Federasyonu Kanunu''nu ve "Federasyonun özerkliğini" doğru yorumladı ve "görüşünü bu yönde yazdı" diye, genel müdürlüğün hukukçularından olan bir avukat "açığa alındı!." Zorlamalarla, baskılarla "Bu federasyon yok edilmek isteniyor!." Futbolun "bütün nimetlerinin" İstanbul Dükalığı''nın kulüplerine ve medyasına peşkes çekilmesinin yolunun "yeniden açılması" isteniyor! Ne yaparlarsa yapsınlar, "nehri tersine akıtamayacaklar!." Bu federasyonun başını yiyebilirler ama, "gelecek olanın gücü", nehri tersine akıtmaya yetmeyecektir! "Kedi yavrularının gözü açıldı!." Kimse hayâl görmesin!. Suat ve Hasan!. Elbette ki, Bologna maçının kahramanları çoktu!. Ümit''i, Okan''ı, Emre''si, Taffarel''i, Popescu''su, Hakan''ı, Fatih''i, sonradan giren Bülent''i, Tugay''ı ve "ayağı kırılan" Alper''i ve de diğerleri!. 90 dakika zaman zaman "hatalarla beraber" bitmek bilmeyen bir "mücadele azmiyle" ve "galibiyet için" ter döktüler!.. Ama iki "bücür" vardı ki, 90 dakika onları seyretmekten ve izlemekten yoruldum, onlar yorulmadı!. Bu bücürlerden biri Suat''tı!. Maçın bitiminde hakemin yanına gidip elini sıkarken, sanki "yeni bir 90 dakika daha oynayacak gibiydi!." Defansta, ortasahada, ofansta, "müthiş" sözünü bile hafif bırakan bir tempoyla oynadı!. Geçenlerde onun için "Suat, Galatasaray''ın görünmeyen kahramanı! Pek gören olmuyor ve hakkı olan yıldızlar, övgüler ondan esirgeniyor; Ey Galatasaraylılar onu izleyin ve göreceksiniz ki, büyük keyif alacaksınız" diye yazmıştım!. Suat Perşembe gecesinin "en büyük kahramanı" idi!. Okan''lı, Emre''li, Hasan Şaş''lı, "bücürler mangasının komutanı olarak" doğrusu ya "futbolunu giderek büyütüyor!." Ve de "futbolu bilerek seyredenleri" büyülüyor!. Yoo... Sezar''ır hakkı Sezar''a!.. Hasan Şaş da, Bologna maçında "müthiş" oynadı!. İtalyan defansının bütün oyuncularının adeta "burnundan getirdi!." Çıkana kadar "attığı çalımlarla, verdiği paslarla" İtalya Ligi''nin "en az gol yiyen" defansını perişan etti!. Hele attığı gol!.. "Bir tura bedeldi" ve bu bedeli de "Bologna ödedi!." Bardak taştı!.. Trabzonspor''da "efsanevi" eski başkanların, yöneticilerin, Divan Kurulu üyelerinin "sesleri yükselmeye başladı!" Trabzonspor tarihinin görmediği, yazmadığı "büyük paraların transfere saçılmasına rağmen", gelinen nokta yürekler acısı!. "Paraların kimlere ve nasıl verildiğinin hesabı sorulamadığı için", hesap vermesi gerekenler "dibe vurdukları" Trabzonspor''un hesabını da "eleştiri yapanlara çıkarmak isteyecek kadar" pişkin!. Takımın "en önemli, en hayati maçlarına bile gitmeyen", kendi özel ve resmi işlerine ayırdıkları zamanın "yüzde birini bile" Trabzonspor''a vermeyenler, "uzaktan kumanda ile" kulüp yönetenler, "hınk deyicileri" aracılığı ile "haklı eleştiriler yapanları susturmaya gayret ediyorlar!." Artık gülüyorum!.. Nerede ise diyecekler ki: "Ey Trabzonsporlular merak etmeyin! Bakın yeni yeni gençler evleniyor... Onların tosun gibi çocukları olacak. O çocuklar büyüyecek... İçlerinden yerlinin de yerlisi futbolcular çıkacak... Bu futbolcular yerlinin de yerlisi dedem yaşındaki hocaların yönetiminde Türkiye şampiyonlukları, Avrupa kupaları kazanacak!. Sabredin zaman verin!. En büyük başkan bizim başkan... En hatasız başkan... En büyük başkan... Yaşa başkan... Varol başkan... Sana karşı çıkanlar nankördür başkan... Herkes sana kurban olsun başkan... Bekleyin o çocuklar geliyor... Bizim başkanımız onları Pele yapacak, Maradona yapacak... Yapacak... Yapacak.." "Bu zihniyet" değişmelidir! İşte "sonuna kadar arkasında durulan" ve "durulacağı" ilân edilen Necmi Perekli de istifa etti! Ama görüldü ki, "sonuna kadar arkasında durulan" Perekli değil, "Başkan"dı; ve de "takke düştü, kel göründü!." Zeman ve Boliç!.. Sergen''e karşı aldığı vaziyet dolayısı ile Zeman''ı yerden yere vuranların, "yeniden doğan" Boliç''e hiç baktıkları yok!. Zeman''a gösterilecek sabrın ve verilecek desteğin, "teker teker Fenerbahçeli oyuncuları" nereden nereye getirebileceğine "en iyi örnektir" Boliç!. "Avrupalı" olduğu için, "Zeman''ı çok iyi anlamış," hocasına inanmış ve "onun disiplinine uyarak," çalışmalarını aksatmamıştı!. Sonunda geldiği nokta, "Bursaspor maçındaki performansıydı!." Eğer sabır gösterilir ve desteklenirse, Boliç yakında "Sergen''i tamamen unutturacak," Baliç''i de, Okocha''yı da "tamamen silecektir. Yeter ki, biraz zaman, biraz sabır, biraz moral!. Sadece Boliç mi? "Tek tek" Fenerbahçe''deki bütün futbolcuların, "tabii kaytarmayanların" nasıl sıçramalar yaptıklarını da yakında göreceğiz! "Tek tek iyileşme," Zeman''ın "taviz vermediği sistem ve disiplin içinde," takım olarak da Fenerbahçe''yi toparlayacak ve hatta "sıçratabilecektir!" Zemen''ın futbol bilgisine ve teknik adamlık kariyerine gölge düşürmek isteyenler," bilmeliler ki, "Fenerbahçe''ye iyilik yapmıyorlar!." Elbette "her teknik adam" eleştirilecektir! Yanlışları, hataları ortaya konacaktır!. Ama "esasta, temelde yapmak istedikleri için," kendisine "zaman tanınması" gerekir! Yeni geldi, "ilkeli, disiplinli, ağır başlı, ciddi" bir hoca olduğunu hemen gösterdi! Onu eleştirelim ama, "futbolu bilmiyorsun" gibi komikliklere kendimizi kaptırmayalım! Zeman futbolu da, ne yaptığını da çok iyi biliyor! Yeter ki, şaşırmasın ve şaşırttırılmasın! "Sergen olayı," Fenerbahçeli bütün futbolcuların kulağına küpe olmalı!. Zeman, Rıdvan''a benzemiyor, hem de hiç benzemiyor! Sergen!.. Kim derse ki, "Sergen iyi futbolcu değildir"; o kişi futboldan anlamıyor demektir!. Kim derse ki, "Sergen vazgeçilmez oyuncudur"; işte orada duralım!. "Vazgeçilmez oyuncu" ancak ve ancak "yaptığı sporu herşeyin önüne koyan sporculara" verilecek bir ünvandır!. Sergen, maalesef "üstün yeteneklerine rağmen", oynadığı sporu, yani futbolu, "yüzlerce milyar transfer ücretleri almasına rağmen bir "yaşam tarzı" olarak kabul etmemiştir! Öyleyse, "aklı başında, ilkeli, disiplinli" her teknik adam, "takımını korumak için", gerektiğinde ve tabii "düşüne düşüne" Sergen''den vazgeçebilir!. Beşiktaş''ta da bu olmuştur, İstanbulspor''da da ve şimdi de Fenerbahçe''de!.. "Yarın" başka takımlarda da olacaktır!. Tıpkı, Baliç''in başına Real Madrid''te, Okocha''nın başına PSG''de "gelenler gibi!." Şimdi ortada bir dedikodu; "Sergen Galatasaray''a geliyor!." "Olmaz, olmaz demeyin, olmaz olmaz" sözünün geçerli olduğu Türkiye''de; bakarsınız Sergen Galatasaraylı da oluvermiştir!. Hani "akla da yakın geliyor!." Hagi''nin "Romen Milli Takımı''na teknik adam olarak gideceğinin belli olmasından sonra" Fatih Terim, "onun yerine Sergen''i düşünebilir!." "Hagi gibi" serbest ve "istediği gibi oynayan" bir adam!. Yani, "Sergen''in oynamak istediği gibi!." Zeman''ın oynatmadığı gibi!. Terim''in "Sergen''i oynatmak için gerekli disiplini de sağlayabilecek" bir hoca olması, "Sergen-Galatasaray ilişkisini ısıtabilir!." Isıtabilir de, "Galatasaray''da o para nerede?" Kimbilir belki de "takaslarla" bu iş kotarılır!. Ama önce "Sergen''i pazarlayacak olanların" Avrupa''da bir tur atmaları gerek! Sonra, "rota Galatasaray''a çevrilebilir!." Bekleyelim, görelim!.. Divan''a bakın Bakınız, yıllardır yazıp geliyorum; "Galatasaray Divan Kurulu, gerçekten Galatasaray Divan Kurulu olsa idi, Galatasaray böylesine bir borç batağının içine düşmezdi!." Yazın yazlıklarında, kışın "şöminelerin başında kestirerek," zaman zaman da "önemli görevlerinin olduğunu hatırlayıp" toplantıya geldiklerinde "çay-kahve içip," sonra da "kulübün önemli meseleleri yerine," kendilerini ilgilendiren "maçlara nasıl bedava girebiliriz? Sosyal Tesislerde, Ada''da nasıl yeni imtiyazlar alabiliriz?" sorularını tartışanların bulunduğu bir Divan Kurulu ile, gelinen noktanın "böyle bir batak olmasına" şaşmamak gerek! Necdet Çobanlı gibi "bir Galatasaraylı, bir hukukçu, bir Uluslararası Futbol adamı," çok ciddi iddialarla ortaya çıkıyor ve "Divan Kurulu toplantısında konuşturulmuyor!." Yazıklar olsun!.. Ya kim konuşturuluyor? "Oğlu yüksek maaşlarla, kulüpte genel sekreterlik yapan" bir "eski gazeteci" çıkıp, hiç sıkılmadan Turgay Şeren''in "kaptanlık ve kalecilik yaptığı günlere çamur atmaya" kalkışıyor ve "böylesine çirkin bir iddianın o çatı altında yapılmasına izin veriliyor!." Ey Özdemir Kalpakçıoğlu!.. Yıllarca "aynı gazetede" beraber çalıştık! Seni de, gazeteciliğini de severdim!. Ama "bu nasıl zihniyettir" ki, herkes gibi "çok sevdiğini bildiğim oğlunun düzeni bozulmasın" diye, çıkıp böylesine"çirkin" bir konuşma yaparsın? Açıkça ifade edeyim, "Oğlun görevini lâyıkı ile yapamıyor!." TV''lerde "Galatasaray''ın sözleşmeye bağlamadığı boçları var" diyerek, kulüpte "tezgah altı defterlerin de tutulduğunu" söyleyecek kadar acemi!. "Onun yüzünden" kulübün uğradığı zararlar, "iyi bir inceleme yapılsa," bilmem ki, hangi seviyelere kadar çıkacaktır? Üstelik, "onun ağzı, dili beyni yok" mu da, çıkıp böylesine bir duruma kendini düşürüyorsun? Bilesin ki, "Dibek dövücüler" eninde sonunda "hınk deyicilerden bıkarlar!. Yenilerini ararlar!." Kendini bu duruma düşürme!. Ve "Galatasaray''ı batma noktasına getiren" bu yönetimin, içinde oğlun da olsa kollama, savunma!. Turgay Şeren''in "futbolla ilgili görüşlerinin pek çoğuna katılmam!." Ama, "Galatasaray''ın bugün içine düştüğü durumla ilgili" yazılarına ve mücadelesine saygı duyarım! Keşke her Galatasaraylı "aynı şeyi" yapabilseydi; o zaman Galatasaray bu duruma düşmezdi! Üstelik Turgay Şeren, "bir spor yazarı!." Elbette "doğruları ve doğru bildiklerini yazacaktır!" "Onun kalecilik ve Galatasaraylılık mazisine çamur atmak," oğlunu da, Galatasaray yönetimini de kurtarmaz, bilesin!. Ve de "böyle bir Divan Kurulu''yla da, Galatasaray''ın dönüp dolaşıp geleceği yer," ne yazık ki "Süren yönetimi gibi yönetimlerdir! Zira, "bu divan," ne yazık ki "Galatasaray Divan''ı olmanın gereklerini" bir türlü yapmıyor, yapamıyor! Çok yazık!

