Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Mevsim başı maçları, "şimdilik kaydı ile", Galatasaray''ın, Beşiktaş''ın, Fenerbahçe''nin ve Trabzonspor''un "ilk görüntülerini" öyle ya da böyle verdi! TSYD Kupası''nın sahibini bulacağı Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesinde durum, aynen ve alenen "yukarıda attığım başlık gibi!." Son 3 yılın şampiyonu "şampiyonluk kadrosu ile çıktığı" Beşiktaş maçında "oturmuş değil, oturmamış bir takım görüntüsündeydi!." Çok oyuncu "sanki ilk defa yan yana gelmiş gibi" adeta "birbirini işlettiler!." Nedense "çok spor yazarı ve yorumcusu tarafından kollanan" Emre "hatalı ve yanlış pas üretmekte" adeta rekor kırdı ama "kollanma" sebeliyle gene de "göze girdi, yıldızları cebe indirdi!." Çok gazetede, "Galatasaray''ı hezimetten kurtaran Taffarel''den bir fazla yıldız almasıyla dikkati çekti!. Eee, "böyle olunca" da, elbette "o yaştaki çocuk" havalancak, şımaracak, "Hagi gibi oynamaya heves edecek", bana göre "futboluyla takımına fayda yerine zarar verecek!." Hele "o kazıttığı kafası" yok mu, aman ne de yakışmış!. Bu arada, Beşiktaşlı Ersen''e "at kuyruğu uzun saçları" sebebiyle "kafayı takanlara" da bir çift sözüm var! "Uzun saç, hatta örgülü saç" Orta Asya''da Türklerden gelen bir adettir! Avar Türkleri "saç uzunluğu ve örgüsü" yüzünden "saçören kavim, saçören Türkler" diye de anılırlar, Çin kayıtlarında!. Çok kişinin aksine ben "bu çocuğu" beğendim. Diri, güçlü, birebirde Popescu gibi bir kurdu, yerlere yatırıp geçecek kadar başarılı!. Israr edilirse, Trabzonspor''un peşinden koştuğu mesela Gençlerbirlikli Merakşi''den "çok daha iyi bir forvet" ya da "gole dönük bir orta saha oyuncusu" olabilir!. "Genç" Atilla da öyle... Ama, Emre gibi "havalanmamaları ve şımarmamaları" şartıyla!. Galatasaray''da "geriye kalanlar", biraz kıpırdanan Tugay hariç, araya karbon kağıdı konulmuş gibi geçen sezonun "çok başarısız geçen" son 4-5 haftasındaki gibiydiler! Hagi, "daha ilk dakikada hırçınlaştı", devam ettirdi! Fatih, hata üstüne hata yaptı! Popescu, mevsim başı ağırlığının pençesindeydi!. K.Hakan, hakemlerle ve rakip oyuncularla ağız dalaşı yaparken, kalesinde "gollük tehlikeler yaşanıyordu!." "Geçen sezonlardan kalan" bu görüntüler, yani yerli - yersiz itirazlar, hakemin düdük çalmadığı pozisyonlarda "çalacak" diye duraklamalar, eğer Taffarel''in "soğukkanlı müdahaleleri olmasa" Beşiktaşlı forvetler de biraz "becerikli olsalar" daha ilk yarı sonunda skor tabelasına "Beşiktaş: 3 Galatasaray: 0" yazdırabilirdi!. Hani, Terim "kendini yere atanları, hakemlere itiraz edenleri" ağır şekilde cezalandıracaktı? Ya "kaptan" Tugay? İkinci yarıda gördüğü "ikinci sarı karttaki laûbaliliği" kaç yılın kalıntısı? Ne demişler; "Huylu huyundan vazgeçmez!." Açıkça görüldü ki; "Galatasaray''da kaptansızlık devam ediyor!." Ne yazık ki, "sahada kendisini idare edemeyenlere hâlâ kaptanlık veriliyor!." Fatih Terim''in kulakları çınlasın!. Arif ve Okan''ın savrukluğu, Ümit''in formsuzluğu, Büyük Hakan''ın tek başına kalmışlığın altında ezilmesi, Galatasaray adına "olumsuz" notlardı!. Lig geldi, Şampiyonlar Ligi ön elemesi kuraları çekildi, Galatasaray hâlâ "defansındaki hataları, orta sahasında organizasyonsuzluğu, forvette gol sıkıntısını halledememiş" görüntüsüyle, taraftarını üzdü!. Halilagiç meselesini çözmekten aciz yönetimiyle, "yabancı transfer için" hâlâ "papatya falı açmaya devam eden" teknik direktörüyle Galatasaray, hele hele "Şampiyonlar Ligi için" hiç iyi bir gelecek vaad etmiyor!. Kimbilir, "3 yıl üstüste şampiyon olunsa ve Şampiyonlar Ligi''ne katılma fırsatı eline geçse" Aziz Yıldırım gibi bir başkan, Fenerbahçe''de neler yapardı? Faruk Süren''in "eziklik duygusu aşılamaktan öteye gidemediği" koca bir Galatasaray''a vah ki, ne vah!. Cem Uzan''ın "sportif sadakası da olmasa", bilmem ki, Galatasaray bu yıl transferde ne yapacaktı? Süren''lerin, Cansun''ların, Dürüst''lerin hiç mi yüzü kızarmıyor? Yeter, ülkenin en ünlü kişileri arasına girdiniz, reklamınızı yaptınız, işleriniz yolunda... Düşün artık Galatasaray''ın yakasından!. BEŞİKTAŞ İYİ... Beşiktaş, "Feldkamp''ın ayak oyununa rağmen", mevsim başında "taş gibi" çıktı!. "Yedeklerle başladığı Galatasaray maçında", şampiyon rakibini futbol olarak darmadağın etti, acze düşürdü!. Çok farklı kazanacağı bir maçı, şanssızlık, beceriksizlik ve Taffarel yüzünden, 10 yılda bir görülecek bir "şans golü ile" kaybetti! Ne var ki, Sezar''ın hakkı Sezar''a!. K.Hakan''ın golü, dakikalarca ayakta alkışlanacak kadar güzeldi! "Müşteri bulamadığı" ve Beşiktaş yeterli yabancı transfer yapamadğı için mecburen kadroya alınan Selami''nin "antrenmansız" çıktığı maçta, oynadığı futbol, galiba Feldkamp''ın beyninin "futbola ayırdığı bölümlerde" bunamanın başladığına işaretti! Bence, bu yıl Beşiktaş''ın en büyük transferi "Selami''nin satılmaması olacak!." Evet, Selami''den, "genç" Yasin''e kadar Beşiktaş lige "en hazır takım" olduğunu gösterdi!. Kaptan Mehmet''ten mahrum olmasına rağmen!. FENERBAHÇE DAĞINIK!. Fenerbahçe''nin "şöhretler karması" hüviyetindeki kadrosunun "çok ama çok çalışması gerek!." Tabii, "bir takım olması, olabilmesi için!." Rıdvan bunu başaracak mı? Zor görünüyor!. Zira, "yaptığı, yapmaya çalıştığı işten" çok fazlasını konuşuyor!. "Durmadan" konuşuyor!. Ve "durmadan" adam istiyor!. "Zamorano" da gelse, ardından tutup "Ronaldo''yu da isterse", hiç saşmam!. "Genç" Rıdvan''a bir "ağabey" tavsiyesi: "Az konuş, çok iş yap!." "Çok konuşup, az iş yapacağın" yıllar da gelecek, ama çok sonra... Yaşlanınca... Ne demişler: "Gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse!." Fenerbahçe gibi bir büyük camianın "üzerine titrediği" futbol takımının başına "tek sorumlu olarak" geldin, genç yaşta büyük bir fırsat ele geçirdin, dikkat et, hakkını ver, bu fırsatı harcama!. "Çok düşün.. Az konuş.. Çok iş yap!." Başarılı olmana büyük bir çoğunluk sevinecek, hadi hayırlısı... TRABZONSPOR SİSLİ... Trabzonspor''a gelince... "Moral vericilerin" koro halinde "ümitli bir başlangıç" dedikleri başlangıç "eğer gerçekten ümit veriyorsa", yandı gitti keten helva!. "Ümitli başlangıç" Beşiktaş''ın başladığı gibi olandır, Trabzonspor''un başladığı gibi olan değil!. Trabzonspor da "bir karma görüntüsünde!." Tıpkı Fenerbahçe gibi!. Ama Fenerbahçe "şöhretler karması!." Trabzonspor, "vasatlar karması!." Trabzon''a hem de "en iyisinden" iki yıldız gerek!. Bir forvete, bir orta sahaya!. Forvet "çok iyi bir golcü" olmalı!. Yoksa, bütün bir sezon Ahmet Suat Özyazıcı''nın "çaresizlik tünelinden çıkardığı" meşhur "1-9-1 taktiğine yakın bir defansif anlayışla" fıtık olacak Trabzonspor seyircisine hazırlanın!. Tribünleri kısa sürede boşaltacak, Trabzon seyircisine!. "Bom bom" atmakla "peynir gemisi yürümüyor!." Değil ki "Trabzonspor gemisi" yürüsün!. Korkunun ecele... Galatasaray yönetimi, yıllardan beri ilk defa sezona giriş için "Tören yapmadı!. Açılış yapmadı!." Biliyordu ki, "sönük geçecek, birkaç yüz kişi dışında kimse gelmeyecek!." Ama "korkunun ecele faydası yoktur!." Beşiktaş''la oynanan maçta Ali Sami Yen''in tribünleri gösteriyor ki; "taraftar memnun değil, seyirci memnun değil!." "Eskiyen yüzlerin, herşeyi bilinen ve ezberlenen futbolların" yerine, "yerine olmasa bile" yanına "heyecan verecek" yeni yüzler, yeni futbollar istiyor! "Büyük düşünmenin, profesyonelce düşünmenin" temel şartlarından biridir, bu!. "3 defa üstüste şampiyon olmak" elbet çok şeydir ama, "tribüne seyirci çekecek organizasyonları yapmak, yapabilmek" de ayrı birşeydir!. Galatasaray için, Galatasaray yönetimi için "para yok" bahanesi bir mazeret olmamalıydı. Galatasaray için, Galatasaray yönetimi için "çaresizlik" bir damga haline gelmemeliydi! "Hayali projelere akıtılan milyonlarca dolarlar", eş-dosta verilen "dolar bazlı yüksek maaşlar", gösterişli odalar "eğer Galatasarayı parasızlığa ve çaresizliği itti ise", Galatasaray''ı "bu hale düşürenlerin yapacağı" başka şeyler de vardı: "Pamuk elleri ceplere sokmak" ve de "hiç olmazsa, tirbünlere heyecan verecek, iki transfer yapmak!." "Çok değil" sadece iki transfer!. Elin oğlu Chapuisat gibi bir golcüyü, hem de "700 bin dolar bonservis ücreti ödeyerek" Borussia Dortmund''dan alıyor, Galatasaray hâlâ "oyuncu deneyeceğim" diye, futbolcu simsarları arasında bile "espri konusu oluyor!." Diyorum da, Galatasaraylı dostlar kızıyorlar; "Adana kebaplı arabesk bir yönetim, Türkiye''nin en Avrupalı kulübünü ne hale getirdi, hâlâ anlamıyor musunuz?" Hep aynı şey!.. Her mevsim başında, hangi gazetenin spor sayfasına, hangi TV''nin spor programlarına bakıyorsanız, göreceğiniz, okuyacağınız aynıdır!. "O aslan gibi. Beriki kaplan gibi.. Öteki kartal gibi... Beriki şampiyon gibi.." Sonra, mevsimin ilk maçları başlar; "Oooo!. O hazır değil, bu hazır değil, beriki aksıyor, öteki kaytarıyor!." Peki daha üç beş gün önceki "turşu" ne, üç beş gün sonraki "perhiz ne?" Spor Müdürleri de, "bu açık aldatmacılığa", mevsim başı "okuyucu ya da izleyici avlamanın hevesi içinde" göz yumuyorlar! Hatta istiyorlar, destekliyorlar!. Mevsim başında "yumulan gözler" ise, ancak ve ancak "mevsim sonuna doğru açılıyor" ama, iş işten de geçiyor!. Bu defa da "vur abalıya" programları ve sayfaları, adeta birbiri ile yarış ediyor!. Kimse de dönüp "Siz de mevsim başında bu goygoyculuğa karışmadınız mı, destek olmadınız mı?" demiyor, diyemiyor!. Ne diyelim; "böyle gelmiş, böyle gidiyor!." Acaba nereye ve ne zamana kadar? Açalım bir "tırnak" ve bir de "not düşelim!." Sakın ola ki, "takımların mevsim başı kamplarını takip eden, haberler yazan genç kulüp muhabirlerine tariz ettiğim" sanılmasın!. Onlar, olayın "en az suçlu olanları!." Zira onlar biliyorlar ki, "verecekleri olumsuz haberler, ne kadar doğru olursa olsun", haklarında "müdürlerine kadar varan şikayetlere yol açacak", hatta antrenmanları bile izlemeleri yasaklanacak, teknik direktörlerin "yakışıksız" tavırlarına muhatap olacaklar ve hatta "ekmek paralarına dokunulmaya bile kalkışılacak!." Bugüne kadar "bunca olay oldu!." Hâlâ, benim spor medyamın anlı-şanlı müdürleri, TSYD ile el ele vererek "soruna bir çözüm bulamadı!." Ne yazık ki, "çok azı hariç", spor sayfalarımızın ve spor proğramlarımızın sorumluları "arkalarını mesleğe değil", büyük kulüplerin yönetimlerine ve "bazı" yöneticilerine dayamışlar!. "Kendilerine iş bulan" ve "o koltuklara oturtan" ya da "o koltuklarda oturmalarına izin veren" kişilere!. Şimdi başımıza "futbolcuların iş bulduğu" spor yazarları ve bu futbolculara "emrin olur ağam" diyen spor müdürleri de çıktı!. Vah benim mesleğim vah!. Kimlere kaldın? Lokum gibi!.. Galatasaray''a Beşiktaş önünde gülen "şans", Şampiyonlar Ligi ön elemesinde de "büyük destek" verdi!. La Valetta- Rapid Wien maçının galibi kim olursa olsun, sarı - kırmızılı ekip "işi ciddiye alırsa" Şampiyonlar Ligi''ne "kolayca" ve kesinlikle "merhaba" diyecektir!. Ey hâlâ "uyuyan" ve "şaşkın gibi" koşuşturan Galatasaray yönetimi, "bu fırsatı heba etme!." Bul, buluştur "iki çok iyi yabancıyı al, getir!." "Vereceğin", hiç endişe etme, Şampiyonlar Ligi''nden gelecektir!. Aksi halde, sadece Galatasaraylıların değil, Türk Futbolu''nun "iki eli yakalarınızda olacaktır!." Bu fırsat kaçmaz; haydi görev başına!.. Sessiz anlatım!.. Galatasaray - Beşiktaş maçını TV''de kim anlattı bilmiyorum!. "Ama" maçları bundan sonra da "böyle anlatacaksa", ben "ses kanalının bir arıza sebebiyle kesilmesini" tercih ederim!. Onca yaptığı saçmalığa, sonunda "Tugay ikinci sarı kartı görürken", Popescu''yu "ikinci sarı kartla oyundan çıkarmak istemesi" tuz biber ekti! Hele Tugay''ın "kaptanlık bandını çıkardıktan sonra, oyundan çıkışına karşı gösterdiği şaşkınlık" kahkahalara değerdi!. Aslında "asıl yayın kargaşası", önüne gelen TV kanalının "amatörlerle maç naklen yayınına kalkışmasıdır!." Milyonlarca sporsever TV ekranı başında fıtık oluyor, sinir oluyor tansiyonu yükseliyor!. "Bilmediklerini bilmiyenlere" bir tavsiye: Hiç olmazsa susun, olay iyice açıklık kazansın, öyle konuşun!. Bunu yapmıyor, başlıyorsunuz atmaya!. Debreli Hasan mı, Debreli Recep mi, tıpkı onun gibi!. Alpay!.. Tam "televolelik" bir futbolcudur, Alpay!. Her hareketi, her sözü onun aynasıdır!. Tutar Beşiktaş''ta "Ben Avrupa''da oynamak, istiyorum, başka yer benim kıymetimi bilmez, bilemez!." der. Sonra "Fenerbahçe''ye transfer olur" bu defa sözü 180 derece değiştirir: "Ben Avrupa takımı istemiyorum. Fenerbahçe''deyim, Fenerbahçe zaten Avrupa takımı!." Herşey bir yana, Alpay "bu sözleri ile" tam bir "coğrafya cahili olduğunu" da gösterir! İstanbul''un "Avrupa yakasında olan" Beşiktaş''ta "Avrupa''ya gitmek istiyorum" diye tutturur, İstanbul''un "Asya yakasında olan" Fenerbahçe''ye gelir; "Ben artık Avrupa''dayim" cakasını satar! Ne diyelim, Allah akıl fikir versin, islâh etsin!. "Biraz sussa, susabilse", başına bunca iş gelmeyecek, tribünlerden de bunca sert tepkiler almayacak!. Birileri onun kulağını bükmeli!. "Benzer yollardan geçen" Rıdvan abisi bunu yapabilir!. Tabii yapabilirse ve Alpay''a sözünü dinletebilirse! Koskoca Süleyman Seba bile dinletemedi; Rıdvan''a kolay gelsin!. Hakemler!.. Mevsim başında hakemler iyi intiba bırakmadı!.. Yoo, Arif''e, Fatih''e, Ayhan''a yapılan penaltılık hareketlerde çalınmayan düdüklerden söz edecek değilim!. Hakemdir, "başka türlü yorumlar, görmez" çalmaz ya da "hatalı, yanlış çalabilir!." Elbette ki, bunlar önemlidir ama "asıl önemli olan" başka olaylar var!. Tribünler son derece çirkin bir şekilde "dakikalarca küfür koroları oluşturuyor, Alpay ve eşi hakkında insanlığa, Türk''ün örf ve adetlerine sığmayan hakaretler yağdırıyor"; hakem efendi görmüyor, duymuyor ve "gereğini de yapmıyor!." Affedilmez, affedilemez bir hata!. Düşünün, "sezon böyle başlarsa" ve hakemler de "seyrederse", daha sonra neler olmaz? Johnson efendi, nerede ise bir maç boyu, Saffet efendi bir ikinci yarı boyu "formalarını şortlarının üzerine çıkararak oynuyorlar" hakemden "tık yok!." Mübarek, ya kör ya da "cahil!." Penaltıyı "es" geçen hakeme denilecek şeyler olabilir ama "bunları es geçen hakeme" yapılacak tek şey; "düdüğü bırak, aklın başına gelene kadar bir süre dinlen!." demektir. Futbol yorumcularımıza da bir çift sözüm var: "Bir fanatik gibi, tuttuğunuz takımların lehine ya da aleyhine çalınan ya da çalınmayan düdüklerin kavgasını yapacağınıza" biraz da "hakemliğin asıl gerekleri üzerinde" dursanız ya!. Bozucu!. Yüce Allah biliyor ya, "yeni koalisyon hükümeti kurulurken" istediğim tek şey vardı; "Fikret Ünlü''ün yeniden spordan sorumlu devlet bakanı olmaması!." Zira, onun taaa 1970''li yıllarda "Spor teşkilatının başında ve yönetiminde geçirdiği yılları hatırlıyor", sporun meselelerine nasıl "küçük bir pencereden baktığını, bakabildiğini" çok iyi biliyordum!. Hani, "at gözlüğü ile bakmak" diye bir tabir vardır!. "Teşbihte hata olmaz"; işte aynen öyle!. Nitekim, bakanlığa geldiği günden beri "olaylara böyle baktı!." Futbol Federasyonu''nun "çok kötü, çok hatalı, çok yanlış yaptığı bir sürü iş varken", onları bıraktı, "Federasyonu''nun en iyi yaptığı işlere taktı!." Ve herşeyi "karmakarışık etmede" ne kadar "üstâd olduğunu" bir defa daha ortaya koydu!. Yıllardır süren "naklen yayınlar meselesini" tam kangren haline gelmişken "tedavi eden" Futbol Federasyonu''nun bu "başarılı ameliyatını adeta narkozu keserek ölüme dönüştürmek isteyen" birisi gibiydi Fikret Ünlü!. Önce, "Üç büyüklerden yana tavır koyarak" halledilmek üzere olan sorunun adeta "çözülmesini önlemek ister gibi" hamle etti!. Haklı olarak "Bakanı devre dışı bırakan" Federasyon sorunu çözdü, hem de Anadolu kulüplerini mağdur etmeden, büyüklerin de hakkını vererek!. Bunun için de "sponsorluk müessesine başvurdu!." "Olayı kökünden çözecek bu ikinci adım" Fikret Ünlü''yü "yüreğinden vurmuş olacak" ki, "vatan - Millet - Sakarya" yaygaralarıyla atağa geçti!. "Sponsorluk yasasını hazırlayıp, meclisten geçireceğim" diye övünen bakan, geçen yıllarda mesela "basketbolda uygulaması varken" ve ona "ses çıkarmazken" futboldaki bu "sponsorluk olayına" savaş açtı!. Mahkemelere müracaat yolunu açtı!. "Yürütmeyi durdurma kararı" aldırdı!. Şimdi, "şıkır şıkır oynayabilir!." Tıpkı "sevinen" Turkcell''ciler gibi!.. "Spor teşkilatının çözüm bekleyen" bin bir tane sorunu varken, Futbol Federasyonu''nun çözdüğü "son yılların en önemli sorununu" gene "kördüğüm haline getirmenin yolunu da" böylece açmış oldu!. Spor tarihimize "sorun çözen değil, sorun üreten" bakan olarak geçecektir; alkışlamak gerek!. Kulüplerimiz de, "komplekslerinin esiri olan" bu bakanı hiç ama hiç unutmasınlar! "Sizlere en büyük darbeyi vuran siyasetçi kimdir" sorusuyla karşılaşacak olurlarsa, verecekleri cevap tekdir: "Fikret Ünlü!.. Öylesi bugüne kadar hiç gelmedi, bundan sonra da herhalde gelmez!."
ÖNE ÇIKANLAR