Beşiktaşlı sana nasıl güvenecek?..

A -
A +
Herkes hayretler içinde, hele hele yönetim kurulu masasında oturanlar tam bir şok yaşıyorlar, şaşkınlıkları yüzlerinden okunuyor. Zira başkanları, Mali Genel Kurul kürsüsünden diyor ki; "Yönetici arkadaşlarımdan özür dilerim, şimdi seçim kararı aldım!.."
Düşünün, Türkiye'nin en eski kulübünün, en köklü camialarından birinin "yönetim kurulu", o yönetimin başı tarafından, kamuoyu önünde, genel kurul üyelerinin önünde, camiasının önünde, milyonların seyrettiği TV ekranları önünde, "ne duruma düşürülüyor"; işte "bu zihniyettir" ki, "biraz sonra anlatacağım" acı tabloyu ortaya çıkarmıştır!..
"O" başkan devam ediyor; "Anladım ki siz seçim istiyorsunuz. Sandığı koyarız ve güven oylamasına gideriz. İlk yönetim kurulunda sandığı ne zaman koyacağımızı söyleriz. El mi yaman, bey mi yaman görürüz."
"El kim", belli; "Anladığına göre seçim isteyen" Beşiktaş kulübü üyeleri!..
"Bey kim"; o da belli; "Kendisi" ve "yeniden yapılandıracağı yönetim kurulu!.."
Koca Beşiktaş'ın başkanı, belli ki, "Öfke baldan tatlıdır" sözünün tutsağı olmuş, zira yapılan eleştirilere, bir "genç üye" konuşmasında "Başkanın özel hayatından bir görüntü" katınca, sinirler gerilmiş, kızgınlığı zirve yapmış, "Hamama giren terler" atasözünü bile unutmuş!..
"Benzer" sahneler bir Galatasaray Divan toplantısında da yaşanmıştı. "Başkan" Ünal Aysal, yapılan "haklı" eleştirilere ve sorulara karşı, öfkesini, kırgınlığını, kızgınlığını yenememiş, "istifa ederek" bırakıp gitmiş, Galatasaray'ı "7-8 aylık bir Fetret Devri'ne sokmuştu"; anlaşılıyordu ki, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, "bu çok yakın örnekten bile ders alamamıştı!.."
Aslında "Statsızlık problemini ve bu problemin çıkaracağı krizi" iyi planlayamayan, bu krizin "idari / sosyal, ekonomik ve sportif" sonuçlarının getireceği eleştirileri "nasıl karşılayacağını bile düşünememiş" bir başkan vardı kürsüde ve bir kalemde, "egosunun ve duygusallığının esiri olarak" yönetimini ve bu yönetime "oy verenleri" silip atmıştı; "onlara seçim konusunda görüşlerini söyleme fırsatı bile tanımadan!.."
Şimdi, "asıl" cevap bekleyen soru şuydu; "böyle" bir başkana Beşiktaşlılar "artık" nasıl güveneceklerdi?.. 

"Ahmet dursun, Seba gitsin" öyle mi?..
Beşiktaş'ın "neden bugünkü acı duruma düştüğüne anlamak için" tarihe dönelim:
"Futbolda, 3'ü üst üste 5 lig şampiyonluğu, 5 Türkiye, 4 Cumhurbaşkanlığı, 2 Başbakanlık, 6 TSYD Kupası, amatör sporlarda sayısız kupalar"  kazandıran, bitmedi, başkanlığını yaptığı kulübü "idari, sosyal, tesisleşme, alt yapı ve ekonomik yapılanma"  alanlarında da büyük rakiplerinin önüne geçiren, "Hakkı Yeten ile beraber Beşiktaş'ın iki 'onursal' başkanından biri olan" Süleyman Seba'nın, "Ahmet Dursun" adlı bir futbolcunun transferi konusuna atıf yapılarak uydurulan "Ahmet dursun, Seba gitsin" sloganıyla tempo tutulup, 2000 yılı seçimlerinde "aday olmaması" sağlanmış ve bu hareketin öncülüğünü yapan "Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören" dönemleri başlamıştı!.
"Beşiktaş'ın 3 dönem üst üste şampiyon olduğu 1989-90, 1990-91, 1991-92 sezonlarından bugüne kadar gelinen süreçte, işte şampiyonluklar: Galatasaray - Galatasaray - Beşiktaş - Fenerbahçe - Galatasaray - Galatasaray - Galatasaray - Galatasaray - Fenerbahçe - Galatasaray - Beşiktaş - Fenerbahçe - Fenerbahçe - Galatasaray - Fenerbahçe - Galatasaray - Beşiktaş - Bursaspor - Fenerbahçe - Galatasaray - Galatasaray - Fenerbahçe - Galatasaray !..
Beşiktaş adına "acı tablo" ortada; 23 sezonda Galatasaray'ın 12, Fenerbahçe'nin 7 şampiyonluğuna karşı, Beşiktaş'ın sadece 3 şampiyonluğu var. Bu şampiyonlukların biri "2002-03 sezonunda" Serdar Bilgili, sonuncusu da Yıldırım Demirören devrinde. 2008-09 döneminden beri şampiyonluk yok!..
Bu 23 sezonda, Fenerbahçe'nin 9, Trabzonspor'un 6, Galatasaray'ın 2 ve Sivasspor'un 1 ikinciliğine karşı, Beşiktaş'ın 5 ikinciliği var!..
Bu 23 sezonda, Fenerbahçe'nin toplam 16 birinci ve ikinciliğine, Galatasaray'ın toplam 14 birincilik ve ikinciliğine karşı Beşiktaş'ın toplamı, "sadece" 8!..
Daha da acısı, Beşiktaş'ın 2006-07'den beri, 8 sezondur "ikinciliği" de yok!..
"Böyle" bir tablonun ortaya koyduğu" çok daha "acı" bir gerçek var; spor medyasında, TV ekranlarında, spor sayfalarında, evlerde, kafelerde, kahvehanelerde "Galatasaray ile Fenerbahçe var"; programlar, yazılar, haberler, sohbetler, tartışmalar, "onlarla dolu"; Beşiktaş nerede?..
Ey Serdar Bilgili, ey Yıldırım Demirören, ey Fikret Orman, ayağa kalkarak, bu "maddi / manevi / rakamsal" tablonun hesabını verir misiniz?..
Genel kurullarda "ibra edilmiş olabilirsiniz" ama ya vicdanlarda, Beşiktaşlıların gönüllerinde nasıl hesap vereceksiniz?..

Perhiz ve turşu!..
Yıllardır "Atatürk'ü ağzından düşürmüyor", durmadan "Bana ve kulübüme Atatürk'ün izinde olduğumuz için haksızlıklar yapılıyor, kumpaslar kuruluyor" diyor. Benim, "baştan sona itirazım var" da,  diyelim ki öyle!..
Peki, ne demişti, büyük Atatürk; "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklısını severim!.."
Bir "peki" daha; öyleyse neden "spor etiği bakımından yerden yere vurduğumuz, hem de haklı olarak vurduğumuz" Melo'dan saha içinde "farkları olmayan" Emreleri, Volkanları, Canerleri yere göğe koyamıyor," baş tacı ediyorsun" ey Aziz Yıldırım; "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.."

Ali Palabıyık!..
Eğer bir şanssızlık, bir haksızlık yaşamazsa ve de şartlar onu değiştirmezse, "şartlara boyun eğmezse", yakın bir zamanda Türk futbolu da, UEFA futbolu da, FIFA futbolu da "büyük" bir Türk hakemi kazanacak; Ali Palabıyık!..
Bir "eğer" daha var; "Düdüğünü, kafasının içinde kuyruklarını birbirine değdirmeden 40 tilkiyi dolaştırmaya başlamadan çalmaya devam ederse"; yani, "Türkiye'deki maçlarını da, UEFA'lı, FIFA'lı maçlarındaki gibi yönetirse!..
Bir "yani" daha; "bunu yaparak, Cüneyt Çakır'ın kulaklarını çın çın çınlatırsa", işte "en büyük" o zaman olacak!..

Problemler!..
Galatasaray, "Prandelli'nin arkasındayız" diyerek göreve gelen Fetret Devri yönetiminin "çabuk ayılması" ve "yaptığı doğru seçim" ile futbol takımının başına getirdiği Hamza Hamzaoğlu'nun "takımı manevi ağırlıklı toparlaması, saha içine de Mancini ve Prandelli çılgınlıkları yerine istikrarı getirmesi" ile daha sonra nedense "bu istikrarı bozucu hamleler yapmasına karşılık" da Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın büyük desteğiyle kazanılan şampiyonluğu kutluyor!.. 
Fenerbahçe'de "Genel Kurul ve dolayısıyla, Aziz Yıldırım'ın yeniden yaldızlanması" telaşı var. "şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırmanın üzerine" şal örtülmeye çalışılıyor ve bol bol, "Hoca dahil, çoğu hayali çıkacak transfer haberleri" yapılıyor!.. 
Beşiktaş'ta durum, "Fikret Orman'ın ego / şok / seçim kararı" ile iyice karışık. Böyle "kritik" bir süreçte, yönetimini "topal ördek" durumuna düşüren bir başkan, "geciken stat olayında, transferde ve yeni sezon açılışında" neyi, ne kadar yapabilir?.. 
Trabzonspor'da ise "Futbol takımı sil baştan", iyi de, ortada bir "mali fair play var"; aylar ve aylar boyu "değirmenin suyunun nerden geldiği" merak konusu olurken, bundan sonrası için de "nereden geleceği" tartışılmaya başladı!..
İşte, bana ve de "önem" sırasına göre problemler:
Galatasaray; 1 - Para, 2 - Para, 3 -Para!..
Fenerbahçe; 1 - Aziz Yıldırım, 2 - Aziz Yıldırım, 3 - Aziz Yıldırım!..
Beşiktaş; 1 - Fikret Orman, 2 - Stat, 3 - Para!..
Trabzonspor; 1 - Bilinmeyen, bilinemeyen gerçekler, 2 - Söylenmeyen, söylenemeyen gerçekler, 3 - Yazılmayan, yazılamayan gerçekler!..
Allah kolaylık versin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.