Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Elbette, Haluk Ulusoy ve Federasyonu "herşeyi" iyi yapmıyor!. Elbette, Haluk Ulusoy ve Federasyonu da "öncekiler gibi" hata yapıyor, yanlış yapıyor!.. Elbette, "Bu hataları, bu yanlışları ortaya koymak, doğruları, eksikleri göstermek" spor medyamızın "düşünenleri ve yazanları için" bir meslek görevi!. Amma.. "Birşey var ki", işte onu anlamam mümkün değil!.. Deniyor ki; "Ulusoy Federasyonu kulüplere taviz veriyor... Ulusoy Federasyonu korkuyor... Ulusoy Federasyonu, bu işin bu hale, şu işin şu hale gelmesinden sorumlu!..." Yaşayıp geldik!.. "Hangi başkanların, hangi federasyonların tavizci ya da mavi boncuk dağıtıcısı olduğunu" çok iyi biliyoruz!. "Hangi federasyon başkanlarının, hangi federasyonların korktuğunu" ve "korktuğu içindir" ki, futbolumuzun "çok önemli konularını kangren haline getirdiğini" de çok iyi biliyoruz!. "Hangi federasyon başkanlarının, hangi federasyonların", bugün kangrene dönüşmüş meselelerin üzerine gitmeye gitmeye, hastalıkların ilerlemesine ve "tedavi edilemez hale gelmesine sebep olduklarını" da çok iyi biliyoruz!. Ve "şimdi kalkıp", herşeyin ama herşeyin "hesabını" Ulusoy''dan ve federasyonundan soruyoruz!. Elbette ki, "sormak hakkımız!." Zira, "Türk futbolunun başında" onlar var, onlar yönetiyor!. Elbette ki, "hesap verecekler!." Amma... Biraz insaflı olmak, biraz iz''anlı olmak, biraz "iyi niyetli" olmak gerekmiyor mu? "Kulüp denetimlerini" hangi spor teşkilatı, hangi federasyon bugüne kadar "doğru dürüst yaptı" ki, şimdi Ulusoy''a "Ey arkadaş, bunca rezalet oluyor, neden görmüyorsun, duymuyorsun, üzerine gitmiyorsun, denetlemiyorsun, gereğini yapmıyorsun?" demek hakkımızı "sonuna kadar kullanmak hakkımız olsun?" "Transferlerde futbolculara, teknik adamlara verilen gerçek paralarla, resmi evraka dökülen rakamlar arasındaki çok büyük farkların hangi federasyon, hangi spor teşkilatı üzerine gidebildi" ki, şimdi Ulusoy''a ve federasyonuna dönüp "Bu işin tek sorumlusu sensin arkadaş" deme, diyebilme hakkımızda "haklılık doğsun?" Hele hele... Bugüne kadar "bu görevlerini yerine getirmemiş", hele hele "Bu sorumluluğun gereklerini yapmamış" federasyon başkanlarının federasyonlara "gıkını çıkarmamışların", hatta hatta "destek olmuşların", hatta hatta "göklere çıkarmışların", hatta hatta "o federasyonlarda görev almışların" şimdi Ulusoy''a "söz söylemeye hakları" var mı? Mesela.. Mesela.. Galatasaray "çok büyük borç yükleri altına sokulurken", bu acı hatta dehşet verici durumla ilgili haberler, açıklamalar ayyuka çıkmışken "Bu kulübü denetlemeyen, gereğini yapmayan" spor teşkilatlarına, federasyonlar "sesini sedasını çıkarmayıp" da, şimdi "Jet-Pa sisinin arkasında" Siirt Köy Hizmetleri''nin "Transfer alış-verişlerinde kıyameti koparmak" hangi anlama geliyor? Jep-Pa "Sergen oyununu oynarken" olayın önemine dikkati çeken ve "konunun üzerinde ciddiyetle durulmasını isteyen" bir avuç "gazeteciden biri olarak", sormak hakkım: "Daha önceleri neredeydiniz?" Neyse, "geç de olsa" olayı farkedenlere de, üzerine gidenlere de "teşekkür borçluyuz!." Amma... Çifte standarda "teşekkür etmemiz mümkün değil!." "Şirket olmayan" Galatasaray''lar, Fenerbahçe''ler, Beşiktaş''lar, "yönetmelikleri tüzükleri" paspas ederek, "transferi çığrından çıkarma haklarını sonuna kadar kullanacaklar" kimse "hesap sormayacak", herşey "kitabına uydurulacak" amma "iş, Siirt Köy Hizmetleri''ne" hem de "şirketleşmiş" Siirt Köy Hizmetleri''ne gelince "Dur bakalım arkadaş" denilecek, olur mu? Rahmetli babamın bir sözü vardı: "Küçük öküz yoldan çıkarsa, büyük öküzü dürteceksin!." Köylünün karasabanını, kağnısını, arabasını çeken "öküzlerin yola getirilmesinin kaidesiydi", bu söz!. Köylümüz çok iyi bilir!. Anlaşılıyor ki, "şehirlilerimiz", herşeyde olduğu gibi "büyüklere dokunmayı aklından geçirmiyor!." Küçüklerin üzerine git gidebildiğin kadar!. Bir federasyon çıkıyor, "Büyüklere bir şey yapmak mümkün değil, hiç olmazsa küçüklerin ezilmesine mani olayım" demeye başlıyor, bu defa da "beyler" kıyameti koparıyor: "Seni tavizci seni!.." Elbette ki, Jet-Pa olayı, "denetlenmesi, üzerine gidilmesi" Türk futboluna, sporuna "bulaşmanın altında yatan gerçeklerin su yüzüne çıkarılması", varsa gılı gılkısı "gereğinin yapılması" gereken bir olaydır!. Spor teşkilatı da, federasyon da olaya "önemle eğilmek" ve gereğini yapmak durumundadır!.. Amma velâkin... "Aynı hassasiyet", büyükler konusunda da gösterilmelidir!.. Bu kulüplerin transferleri, gelirleri, giderleri, "resmi kayıtlarına paralel olarak yürütülen" ve "resmi makamlara hiç ama hiç gösterilmeyen özel defterleri ve kayıtları" incelemeli, "alacak ve borç durumları bilinmeli", hangi halde oldukları anlaşılmalı ve "kanunların, yönetmeliklerin, tüzüklerin gerekleri yapılmalıdır!." "Büyüklerde", genel kurullarda "yetki alınmadan" milyonlarca dolar sokaklara saçılıyorsa, kimsenin çıkıp da "Çatladıkapıspor''da neler oluyor?" diye sormaya hakkı yoktur!. Bu ülkede "Büyükler layûsel, küçükler köle" diye yazan bir anayasa mı yürürlükte yoksa? Bu nasıl tercih? Galatasaray yönetiminin yaptıklarıyla ilgili olarak her gün önümüze yeni yeni haberler konuyor ve her gün şaşkınlık krizine tutuluyoruz!. Şimdi bakınız; Galatasaray Kız Basketbol Takımı dağıtılmış, Galatasaray tarihinde ilk defa hem de "Türkiye''ye getirdiği" basketbol gibi bir branşta "Avrupa Ligi''ne katılmaktan vazgeçmiş", ligde de "genç ve amatör bir ekiple mücadele edilecekmiş!." "Böyle bir rezaletin olacağına" rüyamda görsem inanmazdım ve de "hayra yormazdım!." "Yanlış" değil, a... " Yooo, gerisini yazmaya kalemim varmıyor; Süren ve yönetimi, Galatasaray''ı ne hale getirdi, lütfen herkes anlasın!." Vah büyük Galatasaray vah... Vah yılların "yenilmez armadası olan" Galatasaray Kız Basketbol Takımı vah!. Bu nasıl bir kafadır ki, "ancak 1 milyon 750 bin dolar ayrılan" erkek basketbol takımı "ön planda tutuluyor", ama "bu tahsisatla ve belki biraz daha arttırılarak" ligin en güçlü adayı olabilecek, Avrupa kupalarında da ses getirecek Galatasaray Kız Takımı adeta "yok ediliyor?" Bu nasıl bir Galatasaray yönetimidir ki; "Böylece efsane olmuş bir kız takımına" sponsor bulamıyor? Ve ben iyi biliyorum ki, "Süren ve arkadaşlarına duyulan antipati yüzünden" bu skandala son verecek adımları atacak, atabilecek bir çok "gerçek Galatasaray''lı anlı-şanlı Divan Kurulu, anlı-şanlı Genel Kurul üyeleri, anlı-şanlı eski başkan ve yöneticileri, anlı-şanlı yazar-çizeri ne duruyor? Neden susuyor? Bu ne akıldır ki, "1 milyon 750 bin dolarla" erkekler basketbol liginde sıra takımı olacak bir Galatasary, daha ilk 2-3 ayda "paraları ödenmediği, ödenemediği için" onun bunun boykotu ile karşılaşacak olan bir Galatasaray "tercih ediliyor" da, "Bu parayla birşeyler yapabilecek" kız basketbol takımı darmadağın ediliyor? Bu nasıl bir "maço yönetimdir" ki, böylesine kötü bir tercihi ve ayrımcılığı yapabiliyor? Ve "en önemli" soru: "Bu tercih, Galatasaray''a, Galatasaray''ın mazisine yakışıyor mu?" Ali Şen''ler, Aziz Yıldırım''lar başta, bütün Fenerbahçeliler "kahkalarla gülüyorlardır!." Gülmekte de çok haklılar! Süren ve arkadaşları, Galatasaray Kulübünü "maalesef" bu hale düşürdü!. Dua etsinler de, Fatih Terim ve öğrencileri tökezlemesin!. Yoksa, "Galatasaray''da yıktıklarının altında kalıp ezilmeleri an meselesidir!." Baliç kavgası!... "Şampiyonluğu ve UEFA Kupası''nda finali" hedefleyerek yola çıkan Fenerbahçe yönetiminin Baliç''i satmasının tartışmaları belki bir mevsim boyu sürüp gidecek!. Elbette ki, mesele Trabzonsporlu Abdullah''a bonservisiyle beraber 6 milyor dolar veren Fenerbahçe yönetiminin "Gelecek yıl giderse, Fenerbahçe''nin kasasına 10-11 milyon dolar az para girecek" diyerek Baliç''in transferine "yeşil ışık yakmasındaki" mantığı anlamakta güçlük çekenler de olacak!. Mesela "benim" gibiler!. Sen "UEFA''da final", ligde "şampiyonluk" hedefleyeceksin, sonra geçen sezonu "40''ın üzerinde gol ve gol pası ile kapayan" Baliç''i satacaksın, ama "koca bir sezon Trabzon''da tek gol pası ve golü olmayan" Abdullah''ı alacaksın, olacak şey mi? "Böyle işlerde" hesap "bu yıl aldığımla, gelecek yıl alacağım arasında şu kadar fark olacak" diye yapılır mı? Baliç''in "bunca büyük iddalarla gireceğin sezonda" takıma yapacağı katkıyı nasıl düşünmezsin? Baliç ayarında bir oyuncuyu "bir yıllığına kiralamaya kalksan" kaç para ödemek zorundasın? Yarın UEFA Kupası''nda ilk turlarda elenirsen ve ligde de başarılı olamazsan "bu hesabı nasıl ödeyeceksin?" "Baliç''ten şu kadar milyon dolar kazandım" demekle iş biter mi? Koskoca bir sezon harcananlar, verilen emekler, yapılan bunca transfer ne olacak!.. Ya "başarısız bir sezon geçirilir" de, gelecek sezonun başında tıpkı bu sezonun başındaki gibi "silbaştan durumu olursa", ortaya çıkacak zararı, bıraktım "iki transfer sezonu arasında Baliç''ten kazanılacak farkı", Real Madrid''ten alınacak paranın tümü "kâr olsa" karşılar mı? Ya kaybedilecek manevi ve moral değerler? Bir bakın bakalım, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular ne konuşuyor? "Evet Fenerbahçe iyi transferler yaptı ama, bütün bunlarla kazandığı futbol gücünü, ondan da önemlisi moral üstünlüğünü, Baliç gibi bir süperstarı satmakla kaybetti!. Şimdi moral üstünlük gene bizde!. diyenler ve "Baliç''in gitmesine sevinenler" bunlar değil mi? "Hagi''yi çıkarın" bütün gücüne, yıldızlarına büyük "moral desteği olan" hocasına rağmen Galatasaray birden "sıradışı bir ekip" olma özelliğini kaybediyor!. "Baliç''siz" Fenerbahçe de "öyle" olacak! Spor''da ve tabii futbolda "Süperstarlarla, starlar arasındaki farktır" bu!.. "Pele''siz Brezilya, Maradona''sız Arjantin gibi!." Romanya "hâlâ" neden Hagi''nin peşinde koşup "milli takımda oyna" diye yalvarıyor? Real Madrid "onca parayı neden Baliç''e ödedi?" İşte "bu anlatmaya çalıştığımız" süperstar-star farkı yüzünden! "Büyüksen" ve "büyük olmak istiyorsan" Hagi''lerin, Baliç''lerin olacak!. Yoksa, seni Fatih Terim de, Ali Şen de kurtaramaz!. Bilmem Süren''ler, Aziz Yıldırım''lar anlıyorlar mı? Sen, Şampiyonlar Ligi statüsünün değiştiği ve katılan, tur atlayan ekiplerin kulüplerine "çok büyük maddi imkanlar sağlama fırsatlarının oluşturulduğu" bir sezonda, teknik adamının eline "Al bu 2-3 milyon doları işini hallet" diyerek, adeta "alay edeceksin", Uzan-Şaşmaz ikilisi olmasa, koca bir transfer ayını "bomboş geçireceksin", sonra da Galatasaray gibi bir kulübü "iyi yönettiğini" zannedeceksin; hadi canım sen de!.. İşte yeni sezonun başında "çok iddialı olan" iki büyük kulübümüzü yönetenlerin "transfere, paraya bakış açıları!." Bu kafalarla mı, "Avrupa''da başarılı olacağız?" Neyimize yetmiyor bizim "kendi kendimize yarışımız?" "14''üncü şampiyonluğa önce kim uzanacak?" Bu iddia dahi bize çok bile!.. Bu bakan değişmeli!.. Fikret Ünlü işi gücü bıraktı, Haluk Ulusoy Federasyonu''na savaş açtı!. "Kanun büyük ölçüde kendisine engel olduğundan" ve kulüpleri karşısına almaya "cesaret edemediğinden", mücadelesinde "greko-romeni bıraktı, serbestin ayak oyunlarına başladı!." Bunun son örneği de, "vatan-millet-sakarya" bahaneleriyle, hem de "Sponsorluk Yasasını çıkarma öncülüğüne soyunduğu bir haftanın içinde", Futbol Federasyonu''nun "kulüpler yararına başlattığı" bir sponsorluk anlaşmasını "çöp sepetine attırmaya çalışması!." Bu ne perhiz, bu ne turşu? Ama, "genel müdürlükteki sorumluluk günlerinden biliyoruz" ki, Fikret Ünlü''nün "adetidir" bu!. Tıpkı, "geçen bakanlık döneminde", üstelik "reform" diye giriştiği "pratik bir yatırım proğramını", seçime giderken "kendi seçim bölgesinden başlatması" gibi!.. Sonra da TV''lere çıkıp "pişkin pişkin" açıklamalar yaparak "Ne olmuş yani?" demesi gibi... Siyasetçiler çok iyi biliyorlar ki, "Futbola bulaşmadıkları zaman" spor sayfalarında ve proğramlarında yer almaları, görünmeleri, kendilerinden söz ettirmeleri mümkün değil! İşi gücü bırakıp, "asıl denetim ve gözetim yetkilerini kullanacakları olay ve zamanları unutup", işte böylesine konularda, yerli-yersiz tavır koyuyorlar; "pişmiş aşa su katmak istiyorlar!." Neymiş efendim; "Türkiye adının önüne bir şirket ismi koydurmazmış!." Bugüne kadar şirketler adlarına "Türk" koyarken, ünvanlarına "Türkiye" kelimesini ilave ederlerken, bazı federasyonlar "benzer sponsorluk uygulamalarına girerlerken" aklınız neredeydi, sayın Ünlü? Şimdi mi, "pilav piştikten sonra, su katıp lapa yapmaya uğraşıyorsunuz?" "Maç naklen yayınları ihalesinde" onca ikaza rağmen "yanlış ata oynayıp" ortada kalmanın intikamını almak için mi, bütün bu çabanız? Biliyorum, istifa etmeyi aklınızdan bile geçirmezsiniz! Ama "değiştirilmeniz", hem de "hemen değiştirilmeniz" konusunda "olumlu görüş bildirecek" kişilerin sayısı her geçen gün artıyor, bilesiniz! Doğrular ve yanlışlar!... Fatih Terim''in "Bu sezon, olmadık zamanlarda ve yerlerde kendini yere atıp hakemi aldatmaya çalışanlarla, itiraz edenlere göz açtırmayacağım, en ağır cezaları vereceğim!." dediğini, gazetelerde okuyunca "Geç oldu ama iyi oldu" dedim. Galatasaray''ın "futbolcularının bu iki temel yanlışı yüzünden" hangi fırsatları kaçırdığını, kimlere nasıl puan verdiğini, görülen sarı ve ardından kırmızı kartlarla hangi önemli maçları "eksik oynadığını", bu eksikliklerin nelere mal olduğunu yıllardır görüp geliyoruz! Hagi''den, Hakan''a, Arif''ten, Okan''a, Bülent''ten Emre''ye hepsi ama hepsi "bu hastalıktan muzdariptiler!." Ve Terim''den de "tedavi için" büyük bir çaba gelmiyordu! Anlıyoruz ki, bu defa gelecek! Anlaşılan "sütten dili yanan Fatih, bu defa yoğurdu üfleyerek yiyecek!." Doğru bir karar ve eğer "taviz vermezse", Galatasaray''ın bu yıl "en büyük transferi" belki de bu karar olacak!. Zira, hemen hemen her maça, eğer sakatlıklar olmazsa, Galatasaray "tam kadrosu ile çıkacak!." Bu "doğrunun yanında" Fatih''in bir yanlışı devam ediyor! Anlaşılıyor ki, Galatasaray sahaya bu yıl da "gerçek" bir kaptandan mahrum çıkacak! "Çok maçı oynamayan ya da sahaya çıksa bile büyük yanlışlar yapan, kartlar gören" Tugay''la, "çok duygusal" Hakan''la olmayacağı belli olan "kaptanlık pazubentine"... Aç "tırnak" ve altını çizerek bir defa daha yaz: "Bu pazubenttir, Pazubant değil!. İnanmayan Türk Dil Kurumu Lügatına baksın!." Şimdi ben "bunu böyle yazıyorum!." Herkese de akıl veriyorum. Ama, benim yazım da dizilirken, "pazubent''ler oluyor pazubant!." Kimbilir, belki de "bu yazımda da pazubent olacak pazubant!." Sevgili okuyucularım bilmeliler ki, yazılarımda çıkan "pazubant" kelimelerini ben yazmıyorum, benim yazdığım; "pazubent!." Ne oluyor, nasıl oluyorsa, oluveriyor; "Pazubant!." Ve, "ne diyorduk?" ... Kaptanlık pazubentine, bu defa da "Okan" lâyık görülmüş, Fatih tarafından!. El insaf... Anlaşılıyor ki, "Galatasaray''da son kaptan kendisi olsun istiyor!." Okan''ın "Galatasaray kaptanlığı sorumluluğunu yüklenmesi, bu ağırlığı taşıması için" daha "birçok fırın ekmek yemesi gerekiyor!." Sahada hakemin her düdüğünde, hatta sahanın taaa öte tarafından kopup gelerek "itiraz etmeyi itiyat haline getirmiş" bu çocuk mu, Galatasaray kaptanlığı''nı üstlenecek? Yoksa, "böyle yaptığı için" mi kaptan yapılıyor? Fatih''in "Galatasaray kaptanlığının ne demek olduğundan" haberi var mı? Bu gidişle, "yarın Emre''yi de kaptan yaparsa" hiç şaşmam!. Galiba, "Galatasaray''ı özel çiftliği zannetmeye başladı!." "Ne yapıyorsun arkadaş" diyen de yok!. Bir yanda Rıdvan''a, bir yanda Fatih''e bakıyorum da, "vah benim asırlık ve de anlı şanlı büyüklerim" diyorum!. Vah.. Vah.. Rıdvan!.. Fenerbahçe "teknik heyetinin direktörü" Rıdvan Dilmen''in "konuşmalarına" ve her fırsatta "Ben... Ben.." demesine karşılık "Doğru yapmıyor, birileri ona doğru yapmadığını anlatmalı" diye yazıp geldiğim için Fenerbahçelilerden "tepki" telefonları alıyordum! "Galatasaraylı olduğun için bozgunculuk yapıyorsun" diyenler bile oldu! Sanki "aynı konuda yıllardır Fatih Terim''i eleştirip gelmiyormuşuz gibi!." Neyse... Bakıyorum Ömer Üründül''den, Erdoğan Şenay''a "Galatasaraylı olmayan, hatta Fenerbahçeli olan" bir çok aklı başında "yazar-çizer" de, "bu konuda eleştirilere başladı" ve kimin haklı, kimin haksız olduğu ortaya çıktı! "Rıdvan çok yüksekten uçuyor" sözü benim değil, Rıdvan''ı "haklı olarak eleştiren" meslekdaşlarımındır! Çok doğru söylüyorlar! Rıdvan''ın ayakları en kısa zamanda yere basmalıdır! Aksi halde Fenerbahçe büyük zarar görecektir! Görmeye de başlamıştır!. Bana kızmayın!.. "Fenerbahçeli" bir dostum telefon etti: "Yaz sevgili Öcal yaz, bu da benden olsun!." Ve devam etti: "Dünya''da hiç kimse Rıdvan''ı, Alpay''ı ve Sergen''i yanyana getirip, bir takımın birlikte en büyük ümidi halinde takdim edemezdi!. Aziz Yıldırım bunu başardı. Bir eksik kaldı, o da Tugay!. Onu da alıp kareyi tamamlasaydı, biz Fenerbahçeliler hep beraber ''Jackpot'' diye ayağa kalkacaktık!." Vah benim koca Fenerim Vah!. Kimlere kaldın ve kimlere kurtarıcı diye sarılıyorsun? Anlaşılıyor ki, bazı Galatasaraylıların yıllarca yaptıkları gibi, biz de bundan böyle kız basketbol takımımızı tutacağız ve akıllarımızın başlarımıza geleceği günleri bekleyeceğiz!. Ben, "Fenerbahçeli dostumun" aracısıyım!. Fenerbahçe''nin "içinde olan biteni" de pek bilmem! Günlerdir düşünüyorum; "Acaba dostum ne demek istedi?"
ÖNE ÇIKANLAR