"Bazı" olaylar, olayın "tek yüzü" ortaya konularak yazılıyor ve "bu yüz" nedense "tek doğru olarak kabul edilip", hep "aynı şeyler" yazılıp çiziliyor!.. Tıpkı Halûk Ulusoy'a yıllardır "mafya ile anlaşıp Federasyon başkanı oldu" yaftasının asılıp, ağızlarda ve sütunlarda sakız yapılması gibi!.. Halbuki işin doğrusu, "Halûk Ulusoy'un söylenen ve yazılanların tam aksine, Futbol Federasyonu'nu tam da mafya destekli bir başkan adayı ve tayfası ele geçirecekken, ardına devletin güvenlik şeflerini alarak, federasyonu mafya ile ilişkili bir kadrodan, hem de kelle koltukta kurtarması" idi!.. Mafya ilişkisi, Federasyon başkanı seçildikten sonra, "bu direnişi sebebiyle o günlerin toz - duman Türkiye'sinde bakanlarla görüşebilen, pazarlıklar edebilen mafya babasından kendisi, ailesi ve çocukları için inandırıcı ağır tehditler alması yüzünden", Ulusoy'un "aracılar vasıtasıyla" Eyüp Sultan'da "kurban kestirerek" sulh olması ve "tehdidi ortadan kaldırması" idi; ama "bunu en iyi bilenler" bile, Ulusoy için "mafyanın seçtirdiği federasyon başkanı" imalarıyla yazıp çizdiler, konuştular!.. "Bunları neden yazdım"; tıpkısının aynısı bir "iddia ve itham" da, "tek doğru imiş gibi", Fenerbahçe'nin "yeni transferi" Emre'ye yapılıyor!.. "Okan ile beraber Galatasaray'a ihanet etti ve kulübüne beş para kazandırmadan İnter'e gitti; Galatasaray'a gelmemesi çok iyi oldu, hainlerin Galatasaray'da işi ne?.." "Zamanın başkanı" Faruk Süren de hâlâ "benzer" sözler sarf ediyor!.. Evet, Emre ve Okan "Galatasaray Kulübü'ne tek kuruş kazandırmadan" İnter'e gittiler; bu doğru!.. Ama "bir başka doğru daha var" ki, işte "ondan" kimse söz etmiyor!.. Emre ve Okan'ın Galatasaray'a tek kuruş kazandırmadan İnter'e gitmesinin "baş sorumluları", zamanın başkanı Faruk Süren ve yönetimidir!.. Üst üste dört lig şampiyonluğuna, UEFA Kupası'nın kazanılmasına, Süper Kupa'nın alınmasına, kulübün kasasına UEFA'lardan, dolup taşan stat gişelerinden, reklamlardan para akmasına rağmen, "böylesine büyük başarılara imza atmış" futbolculara "transfer alacakları, maç primleri ödenmemiş", dahası "Bugün - yarın" denilerek, "Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz" ninnileriyle günler, haftalar, aylar, yıllar geçirilmiştir!.. Bilinen acı gerçektir ki, Hagi'den Popescu'ya, Arif'ten, Hakan Ünsal'a "o günlerin kahramanı" pek çok futbolcunun hâlâ, evet hâlâ "Galatasaray'dan alamadıkları paralar" vardır!.. İşte "böyle" bir ortamda, Emre ve Okan, zamanın Galatasaray Başkanı'na demişlerdir ki; "Taahhüt ettiğiniz paranın üçte birini peşin istiyoruz. Bu parayı bankaya yatırın, gelip sözleşmeye imza atalım!.." Çocuklar çok haklı idiler: Başkana ve yönetime kimsenin güveni kalmamıştı; çünkü verilen hiçbir söz tutulmuyor, durmadan "masallar" anlatılıyordu. "İmza atın, İnter gelirse sizi vereceğiz" diyenler, yarın "Hayır, vermiyoruz" derlerse ya da "İnter'in kabul edemeyeceği yükseklikte bonservis bedeli talep ederlerse" ne olacaktı?.. Emre ve Okan'a "istedikleri peşin para ödense", bu çocuklar gelip imzayı atacak ve Galatasaray'ın da İnter ile "bonservis bedelleri üzerinde pazarlık etme hakkı" doğacaktı; ama Süren ve ekibi "buna yanaşmadı"; çocukların istediği para verilmedi!.. İki - üç hafta "bu görüşmeler ve pazarlıklar devam etti"; Süren ve ekibi işi hep yokuşa sürdü, işte bu sırada "açıkgöz İtalyanlar" bu iki "genç" futbolcuya "İmza atmayın, Galatasaray'a vereceğimiz bonservis bedelinin bir bölümünü sizinle anlaştığımız paranın üstüne ekleyelim" diyerek, ceplerine "o yaştaki gençler için" önemli sayılacak miktarda bir parayı, hem de "dolar olarak" koydular ve işi bitirdiler!.. "O yaştaki bir futbolcu", diyelim ki "bir hata yaptı"; kim hata yapmıyor ki; bu hata yüzünden hayatının sonuna kadar "Galatasaray'a ihanet etti" diye damgalanabilir mi?.. Galatasaray'ı "onlarca, yüzlerce milyon dolar borçlandırarak, batak bir kulüp hâline getirenler" hâlâ hiç sıkılmadan, Emre'leri, Okan'ları "3 - 5 milyon dolar bonservis bedeli getirmediler" diye suçlayacaklar, Galatasaray'ın "itibarlı kişileri olarak" görünecekler, ama iki "genç" futbolcu "ömür boyu" hem de "hain" diye damgalanacak, işte bu olamaz ve kabul edilemez!.. Galatasaray Kulübü'nü "bankalardan tek kuruş kredi alamaz" duruma düşürenlerin, Jardel'e, Denizlisporlu Bülent'e, Samsunsporlu Serkan'a ve ona buna, "hayali stat projelerine", hem de "dolar üzerinden borçlanarak" kulübün mâli imkanlarını peşkeş çekenlerin, Emre ve Okan'a atmaya çalıştıkları çamurun "kendi suratlarına yapıştığını" artık fark etmeleri gerekmiyor mu?.. "O yaşta" olacaksınız, cebinize hem de İnter gibi bir kulüp "açıktan beş yüz bin dolar" koyacak, siz bunları reddedip, aylarca, hatta yıllarca "hiçbir sözünü tutamayan" Galatasaray'ın o günkü yöneticilerine "inanarak" önünüze konacak mukaveleyi imzalayacaksınız; kuzum Allah aşkına "siz olsaydınız" yapar mıydınız, insanlar "bu kadar saf" olabilir mi?.. "3 - 5 kuruş fark için" kanal ve gazete değiştirenlerin, Emre ve Okan için "hain" diye yazılar döşenmesi, nutuklar atması ne hazin bir çelişki!.. Emre ve Okan'ın "Galatasaray'a yaptığı(!)", Süren'lerin, Cansun'ların, Canaydın'ların yaptıklarının yanında, bir okyanus kumsalındaki "kum tanesi" gibi kalır; Galatasaray hâlâ neden belini doğrultamıyor; acaba kimler sorumlu; Okan ile Emre mi?..