Herkes iyi bilsin ve şapkasını önüne koyup düşünsün!.. Önceki günden beri, Türk Milli Takımı'nın Avrupa Şampiyonası Finalleri'ne katılması, Dünya Kupası Grup Eleme maçlarında oynaması, Fenerbahçe'nin ve Galatasaray'ın Avrupa Kupası mücadelesine devam etmesi risk altına girmiştir ve FIFA ile UEFA'nın birçok ülkeye "benzer gerekçelerle uyguladığı" ve aylar önce de "üstü kapalı" olarak bizi de uyardığı şekli ile "Türkiye'nin uluslararası futbol faaliyetlerini askıya alma" tehlikesi kapımızın önündedir!.. 51 yıldır bir spor yazarı, bir gazeteci, bir spor insanı olarak sporun içindeyim!.. Siyaset ile sporun, "hiç istenmemesine rağmen" iç içe geçtiği, "birbirini kullandığı" çok dönemleri ve "bu olumsuz gelişmelerin getirdiği" kaosları, fetret devirlerini gördüm, yaşadım!.. Spor oldukça, siyaset oldukça, siyasetin emrini yerine getirmeyi görev sayanlar oldukça, zamanında ve zemininde "Allahaısmarladık" demeyi bilmeyenler oldukça, "bugün yaşananları", yarınlarda daha çok yaşarız, yaşayacağız!.. Hep şunu savunmuş ve ülkede sporu yönetenlere tavsiye etmişimdir: "Bir şey yapmak istiyorsanız, bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, sakın ola ki kapalı kapılar ardında ve çok dar bir çerçevenin insanlarını dinleyerek yapmayın; bırakın herkes tartışsın, bu yolu insanlara ve uzmanlara açın; kapalılık, spora da, sizlere de, sizlere yol gösteren sözüm ona gönüllü kılavuzlara da hayır getirmez!.." Bu defa da "öyle" oldu, kapalı kapılar ardında "alelacele" ve adeta "yangından mal kaçırır" gibi bir kanun çıkarıldı!.. Bunca yılın FIFA ve UEFA'da görev yapmış "uzman yöneticiler" bile çok şeyden haberdar edilmedi; kimselere kamuoyu önünde tartışma imkânı verilmedi; iş "Ben yaptım oldu" zihniyetiyle bitirildi!.. Bitirildi ama, FIFA'nın Anadolu Ajansı bültenlerine konulan yönlendirilmiş "FIFA Kanunu onayladı" haberine karşılık, FIFA'nın "delege yapılandırılması, bir ay içinde seçimin yoluna açacak güvenoylu olağanüstü genel kurul zorunluluğu ve genel kurullarda oylamaların ad okunarak açık olarak yapılması" maddelerine itirazı vardı; FIFA Başkanı Blatter, Spor Bakanımıza gönderdiği mektupta "Ocakta Türkiye'ye gelebilirim, bu konuları görüşelim, bizlerle görüşmeden seçimli bir genel kurul yapmayın" anlamına gelen uyarıları yapmıştı!.. İnşallah yanılıyorumdur; çarşamba günü "mahkeme mahkeme dolaşılarak", birkaç "retten sonra" nihayet bir mahkemeden alınan "tedbir ve genel kurul için kayyum ataması" kararı, adeta FIFA - UEFA ikilisine savaş ilânı anlamına geliyor!.. FIFA ve UEFA, "Biz sizin iç hukuk hükümlerinize saygılıyız, onun gereğini, kendi içinizde, kendi faaliyetleriniz için yapabilirsiniz, biz ona karışmayız ama bu hükümler bizim mevzuatımıza ve hukukumuza tersse, bizim de sizin uluslararası futbol faaliyetlerinizi askıya alma hak ve yetkimiz var, bunu kullanıyoruz. Eğer bizim faaliyetlerimize katılmak istiyorsanız bizim mevzuatımıza ve hukukumuza uyacaksınız" diyebilir!.. "Bizim aramıza girecekseniz, bizim mevzuatımıza, bizim hukukumuza uyacaksınız" diyen Avrupa Birliği gibi!.. Böyle bir "ihtimal - risk - tehlike" varken, benim anlamadığım şu: Kanunda kimsenin itiraz edemeyeceği "Yüzde 40 delege oyu ile olağanüstü genel kurul, bu üyelerin istediği gündem maddesi ile toplanır" maddesi varken, neden "geçici bir zorunlu genel kurul - güven oyu - seçim dolambaçlı yolu" seçildi ve herkeste "bu geçici madde, Halûk Ulusoy için kanuna kondu" kanaati uyandırıldı?.. Yüzde 40 delege oyu 107 ederken, seçimin yoluna açacak "güvensizlik oyu" için 135 delegenin oyu lâzım; hangisini elde etmek daha kolay?.. Kolay yolu seçmek varken, "kaos oluşturacak" bir yola girildi ve adeta "Sen benim suyumu bulandırdın, ben de seni kendi usulümle yiyeceğim" havası verildi?.. Kanunda "demokrasinin gereğini yerine getirecek", üstelik FIFA'nın da UEFA'nın da itiraz edemeyeceği "böyle" bir madde varken, "zorlama geçici maddeyi kanuna koymanın" anlamı ve gerekçesi neydi?.. Bunca yıl futbolu yöneten bir federasyonu "ille de bir ay içinde gönderelim, imza toplamakla vakit geçirmek istemiyoruz" anlamına gelen "bu geçici madde" ve çarşamba günü ortaya çıkan uygulamasının, Türk Futbolu'nu "hangi risklerle ve tehlikelerle karşı karşıya getireceği" nasıl düşünülmedi?.. Bunca yıldır o sandalyede oturan Halûk Ulusoy'u, "bir - iki ay önce gönderebilmek için" böyle bir riski göze almak, bilmem ki ne anlama geliyor?.. Mahkemeye başvuranların "kimler olduğuna" bakıyorum; "Fenerbahçe'nin ve Galatasaray'ın Avrupa Kupası maçlarının askıya alınması onların umurunda mı?.." Düşünüyorlar ki; "Milli takımızın maçlarına daha uzun zaman var, nasılsa bu arada bir formül bulunur; biz savaşı başlatarak, Ulusoy harekâtında öne geçelim!.." Geçtiler!.. Şimdi "zarlar" FIFA'nın ve UEFA'nın elinde!.. Fenerbahçe'nin ve Galatasaray'ın yakındaki Avrupa Kupaları maçları bir yana, sakın ola ki; "Avrupa Şampiyonası finallerine Türkiye'nin yerine Norveç'i çağıracağız" demesinler!..