Anlaşılıyor ki, "Ünal Aysal istiyor mu" bilemem ama, Galatasaray'ın içinde olan "bazıları", hâlâ ve hâlâ "Kulübü, Ünal Aysal'a pazarlamak istiyor!.."
Yoksa, Serdar Ali Çelikler kardeşimiz, "durup dururken" şunları yazar mıydı:
"G.Saray'ın içini çok iyi bilen bir abimden duydum; kendisini yine camiayı çok iyi bilen ve 'içeriden' bir isim aramış ve şunları söylemiş: 'Ünal Aysal yine başkan olmak istiyor. Bu sefer 300 milyon dolar verecek. Ama senin de içinde bulunduğun kendisine muhalif kongre üyelerinin tavrını merak ediyor.'
Kaynağım olan abimin cevabı ise şöyle oluyor: 'Değil 300; ilk geldiği zaman söylenen 100 milyon doları hibe etsin, biz de destekleyelim...'
Araya giren hatırlı dost ise 'Hayır, kesinlikle 300 milyon dolar verecek. 100, 150 değil 300. Bunun bir kısmını hibe edecek' diye devam ediyor. 'Aysal adına PR çalışmasını yapan bu etkili ve ünlü aracı' bugünlerde benzeri telefon görüşmelerini Ünal Bey'e mesafeli bakan diğer kuvvetli gruplarla da yapıyor."
Çelikler'in yazısının buraya kadarı, Galatasaray kulislerinde uzun bir zamandır "kulaklara fısıldanan" ve de "arada sırada" gazete sayfalarına da yansıyan "bir iddiayı" anlatıyor!..
Bitmedi, "iddianın asıl önemli olan tarafı", sevgili Çelikler'in "şu" satırlarında saklı:
"Ben kaynağıma şunu söyledim: 'Eğer Aysal bir daha gelirse ve gerçekten 300 milyon dolar verirse kulübün son başkanı olabilir. Çünkü bana göre Aysal'ın nihai planı; kulübün hakim hisselerini bir şekilde Rus-Kazak fonlara satmak. Riva başta olmak üzere altın hisse de dahil Mandarin-Ottoman fonlarına satarak kulübün 'sahiplik' dönemini başlatabilir.' Bu fikrin sadece bana değil G.Saray'daki birçok isme ait olduğunu da belirttim. Ve anladım ki Aysal ismi geçtiğinde camiada duyulan ciddi endişe kaynaklarından biri de bu."
Böylesine bir yazının üzerinde kimseler durmadı; "açıklama yok, yalanlama yok, araştırma yok!.."
En azından ve mesela "bu Mandarin ve Ottoman Fonları nedir, ne değildir, arkasında kimler var" araştırması yapılmalıydı, ama "spor gazeteciliğimiz o kadar bitmiş" ki, ilgilenen bile olmadı!..
"Ben ekonomi konusunda uzman değilim, bu fonlar hakkında da hiçbir şey bilmiyorum"; İstanbul'dan 800 kilometre uzaklıktaki Urla evimden "ancak internette arama / tarama yapabiliyorum"; ondan da "ciddi bir sonuç alamadım!.."
Ama bu fısıltıları duydukça, bu fısıltılarla ilgili haberleri okudukça, "bir şeyi" hep düşünüp geldim, zaman zaman da yazdım:
Galatasaray'a, "tıpkı dünyanın birçok ünlü kulübünün bulduğu gibi" bir sahip aranıyordu; Petrol şeyhi mi olacaktı, Rus oligarkı mı olacaktı, Çin Fonu mu olacaktı, bilmiyorum, ama aranıyordu ve belki de bulunmuştu. Ama "bu büyük proje, son süreçte birdenbire bozuldu"; neden bozuldu, o konuda da ciddi bir fikrim ve tahminim yok!..
Bildiğim bir şey var; "Dünyanın en çok gelir sağlayan 20-30 kulübünden biri olduğu dönemlerde", Galatasaray'ın "borç batağına batması", işte "bu projeyi sahneye koymaya çalışanları" çok mutlu etmişti; "Başka çare kalmadı, yoksa Galatasaray bitti" denilecekti; işlem tamam!..
Galatasaray'ın, "Dünya ve Türkiye marka değerinin, gayrimenkullerinin yanında", ortaya atılan "300 milyon dolar" nedir ki?..
Mesela ve sadece, "inşaat ruhsatı alınmış" Riva arazisinin yanındaki "inşaat ruhsatı verilmeyen" birkaç büyük arsanın, "Riva ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkacak" rant bile "o kadar etmez mi?.."
Kendi kendime sorup duruyorum; "Taaa göreve geldikleri günlerden beri Dursun Özbek ve yönetimi için, 'İlle de gitsinler' diye bastıranların bazıları", acaba "neyi hedefliyorlar" ve de "gerçekten" Galatasaray'ı mı düşünüyorlar?..
Teşekkürler sevgili Serdar Ali Çelikler, teşekkürler!..
Quo vadis, Arda?..
Arda Turan, "La Liga'da sezonun en kötü 11'ine seçilmesinden sonra" kendisi için "Reklam yıldızlıklarından arta kalan zamanlarında futbolunu geliştirmeye çabalamanı tavsiye ederim. La Liga'da sezonun en kötü 11'ine girerek ülkemizi yine gururlandırdın. Hayat sana güzel, şova devam" diye yazan Sertaç Saraç isimli takipçisini tehdit etmiş ve cevap olarak, "Seni bulacağım, şov nasıl olacak göreceksin" demiş, "dediklerinin" dahası da var ama, Arda adına "üzücü" olduğu için sütunuma almayacağım!..
Sonra "tatlıya bağlansa" da, "bu tablo" Arda'nın hangi ruh hâli içinde olduğunu gösteriyor!..
Bu ruh hâliyle Arda, "sadece Barcelona'da değil", Avrupa'nın hiçbir "büyük takımında oynayamaz!.."
"Reklam yıldızlığı, bol para ve lüks hayat", ona "futbolcu ve futbol kimliğini" unutturdu, galiba; bunu kendi de görüyor ve biliyor.
İşte onun için de "Dost acı söyler" sözünü hatırlamak bile istemiyor; yazık!..
Ya talimat ne olacak?..
Milli Takım kaptanlığı bile yapmış, bugünün "futbol yorumcusu" Rüştü Rençber, gençlerle yaptığı sohbet toplantısında, bir soru üzerine "Ben olsam kesinlikle Trabzonspor'a ceza vermezdim. Çünkü bir şahsın vermiş olduğu zararı Trabzonspor kulübü çekmemek zorundadır" demiş.
"İkinci cümledeki düşüklüğe rağmen", anlaşılıyor ki, Rüştü kardeşimizin "Türkiye Futbol Federasyonu Stadyum ve Güvenlik Talimatı'ndan haberi yok."
Bu talimat "Stadyum güvenliğinden kimlerin (elbette kulüplerin de) sorumlu olduğunu ve güvenlik bozulursa kulüplere hangi cezaların verilebileceğini, hatta 'stadyumun kapatılabileceğini" ve de hatta 'tescilin bile geri alınabileceğini' o kadar detaylı ve açık açık anlatıyor" ki, TV ekranlarına hemen her gün çıkan bir futbol yorumcusunun, gençlerle "bu talimattan habersiz olarak konuşmasının yorumunu yapmak" bile çok güç!..
Şaka / 2!
Sadece bugünlerin değil, yılın şakası bu:
Gazete haberlerine göre, "Aziz Yıldırım, görevini bırakma kararı vermek üzereymiş ve görüşmeler yapıyormuş!.."