Çıkar dersin ki: "Arkadaş, ben Galatasaray''ı boğazına kadar borca soktum. Şimdi durumu düzeltmek istiyorum. Onun için transfer falan yok! Elindekilerle idare edeceğiz. Hatta bunların bir - ikisini de satabiliriz. Önemli olan Galatasaray''ın geleceğidir. Hata ettik, yanlış yaptık, şimdi bu hataların ve yanlışların bedelini biz de ödeyeceğiz, Galatasaray da!." Bu bir "mantıktır!." Eleştirilebilir, karşı çıkanlar olacaktır, ama "saygı duyulacak bir yoldur!." Yoo.. Bunu yapmazsan, "böyle yapmaya, böyle konuşmaya" cesaretin yoktur!. "Böyle konuşursan", hesap sorulacağından korkarsın!. Şampiyonlar Ligi''nin, "yeni değişen statüsü" ve "gelebilecek büyük paralar" sokaktaki çocukların bile malûmudur!. Onun için "kıvırmaya başlarsın!." "Kıvırdıkça" da, Galatasaray''ı küçük düşürürsün!. Ver, teknik adamının eline "2.5 milyon dolar" ve de ki: "Al bu parayla Şampiyonlar Ligi''ndeki en büyük eksiğini kapat, bir - iki yabancı transfer et!." Ne gariptir ki, ne acaiptir ki, ne hayrettir ki, ne iştir ki, "futbolumuza sığdırılamayan" o teknik adam da, "ciddi ciddi" taa Brezilya''lara, Tunus''lara, Avrupa''lara kadar gidip, "bu komedide başrolü almak gibi bir göreve" soyunmakta bir mahzur görmemiştir!. Yıllardır Avrupa Kupalarında "en tecrübeli, en başarılı Türk takımı olmak" gibi bir ünvana da sahip olan Galatasaray "mevsim açılmış, nerede ise resmi maçlar başlayacak", hâlâ ve hâlâ "oradan buradan gelen, getirilen oyuncuları", antrenmanlarda, "çar-çur özel maçlarda" deneyerek, "evet deneyerek" transfer etmeye çalışmaktadır; vah benim Galatasaray''ım vah!.. "Onu denedim tutmadı, onu almak istedim param yetmedi, berikini başka takım kaptı!." açıklamaları "gerçek" hangi Galatasaraylının yüreğine "birer ok gibi" saplanmıyor? Koca Galatasaray, Dünya''nın "üç bininci yıllara adım atarken" transferi "hâlâ ve hâlâ" böyle mi yapacak? Dedim ya, "Türkiye''nin Avrupa''ya açılan" en önemli pencerelerinden biri olan Galatasaray''ı, Faruk Süren - Fatih Terim ikilisi "arabesk bir dünyanın kalesi yapmak için" ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar!. Ne diyelim; hayırlı olsun!.. Görünen köy!.. İnşallah yanılıyorumdur!.. İnşallah "yanlış" düşünüyorumdur!.. Gördüklerim, okuduklarım, duyduklarım, hiç iç açıcı değil!. İçimde bir his var!. O "his" diyor ki; "Fatih Terim, İstanbulspor''dan gelenleri istemiyor! Onları, çok zaruri ihtiyaç doğmazsa, harcayacak!." O "his" diyor ki; "Fatih Terim, kendi iradesi ve isteği dışında transfer edilen mesela bir Popescu''ya yıllar yılı ne kadar soğuk ise ve onu ihtiyacı olduğu, mecbur olduğu için oynatıyorsa, aynı şeyler İstanbulsporluların da başına gelebilir!." Ve "o his" devam ediyor: "Her gün, bir stopere ihtiyacı olduğunu söyleyen, Alpay için trilyonun ödenmesini bile göze alan Fatih Terim, neden Halilagiç gibi ülkedeki en iyi stoperlerden biri, hatta birincisi Galatasaray Kulübünün kapısının önündeyken, dönüp ona bakmıyor? Ahmet''ten stoper yapmaya ya da bir yabancıya kasa dolusu para vermeye çabalıyor?" Ve "o his" gene devam ediyor: "Saffet gibi, Hakan''ın yanında ideal bir eş olacak golcü bir futbolcuyu adeta göz göre göre harcamak için gizli - açık spor yazarlarına tiyolar veriyor, antrenman maçlarında üzerinde ısrar etmiyor, moral aşılamıyor? Saffet gibi hücumda adam eksilten ve Hakan gibi bir santrforu bomboş vaziyette kaleci ile karşı karşıya bırakabilecek kaç futbolcu var, Türkiye''de? Fatih Terim''in, varsa eksiklerini giderme fırsatını vermek ve onu hazırlamak yerine Saffet için durmadan ''şu eksiği var, bunu yapmıyor, şunu yapamıyor'' diye konuşmasının anlamı ne?" "Acaba" diyorum: "İstanbulspor''un üç yıldır şampiyonluğa koşan Galatasaray''ın önüne en büyük engel gibi çıkması, Galatasaray''a çok maçta kök söktürmesi, puan alması ve bu maçlarda Halilagiç''lerin, Saffetler''in gerçek birer profesyonel gibi oynamaları, takımlarının puan alması için ellerinden geleni yapmaları, gol atınca ya da puan alınca hakları olan sevinç hareketlerini yapmaları mı, suçları? Hem de affedilmez suçları?" Bu yazdıklarım, "tümüyle" yanlış olabilir! Bunların "tümüyle yanlış olduğunu göstermek" Fatih Terim''in elindedir!. Ama, Fatih Terim''i yakından tanıyanlar, onun "ne kadar duygusal ve kinci olduğunu bilirler", bu yazdıklarımın "boş şeyler olmadığını" da kabul edeceklerdir! Yılların kaptanı Bülent''e "Özür dile, kampa ancak öyle gelebilirsin" diyen bir zihniyetin, İstanbulsporluları "kolay kolay affedeceğine" inananız var mı? Kızmayın, ağlayın!.. Gazetelerde her gün çıkan, tekzip edilmeyen, hatta TV ekranlarında "ağızlardan çıkanlara bakarsak" hiç şüpheye mahal bırakmayacak bir şekil alan haberler, futbolumuz adına bizleri çok üzüyor!. Gözlerini "maç sonuçlarına", yüreklerini "şampiyonluğa" zincirlemiş olanları bir yana bırakan ve "sporun, futbolun temel ilkelerine sadık kalan" spor adamlarının da, spor yazarlarının da benim gibi üzüldüklerini çok iyi biliyorum! Teknik direktör diyor ki: "Benim çok iyi bir golcüye ihtiyacım var. Avrupa Kupaları''nda da ligde de başarılı olmam için bu şart!." Kulüp Başkanı diyor ki: "Hadi ordan.. Elinde şu, şu, şu var, onlardan iyi golcü mü olur? Takımın golcüye ihtiyacı yok, orta sahaya bakalım!.. İki yabancı çağırdım geliyorlar." İdari menecer ile kulüp asbaşkanı yani "zaman zaman da başkan vekili", ileri geri atışıyorlar, kulüp başkanı emrediyor: "Ey asbaşkan, sana takımın kampına girmeyi yasakladım, derhal geldiğin yere dön!." İkinci başkan, "istifa edecek misiniz?" diye soran gazetecilerin önünde "pişkin pişkin" gülüyor: "Neden istifa edeyim? Bizim istifa etip etmeyeceğimize başkan karar verir. Ona biz yöneticiler boş istifa dilekçeleri verdik. İstediği zaman doldurur, yürürlüğe koyar!." Ey dostlar, ey futbolseverler, "Türkiye''nin dördüncü büyük kulübü işte aynen böyle yönetiliyor, böyle yöneticiler tarafından yönetiliyor!." Ve de "Böyle bir zihniyetin Trabzon''a, Trabzonspor''a yakışmadığını" söylediğimiz "Ya bu zihniyet değişmeli ya da bu zihniyeti değiştirmeyeceklerse, zihniyetin sahipleri değişmeli" diye yazıp geldiğimiz için bize kızanlar., öfkelenenler, küfürler, hakaretler yağdıranlar, hâlâ aynı noktada takılıp kalacak mısınız?" Bu zihniyet, Trabzon''a, Trabzonspor''a yakışıyor mu? Bu olanlara bakın, bu haberleri okuyun ve bize kızacağınıza, oturup "dördüncü büyük kulübün haline ağlayın!." Bu zihniyetle olmaz ya, farzedelim ki, "Trabzonspor şampiyon oldu"; ne yazar? Haberiniz ola!.. Arabesk bir dünya!.. Yooo... "Bu başlıkla" içinde yaşadığımız Dünya''dan söz etmiyorum!. Onun için "Dünya''nın d''sini küçük harfle yazdım!" Burada kastettiğim "dünya", futbol dünyamız!. Federasyonlarıyla, kulüpleriyle, yönetici ve yönetimleriyle, çoğu teknik adamıyla, çoğu seyircisi ve taraftarıyla, hatta ve hatta çoğu yazar - çizeriyle tam bir "arabesk dünya!." Eh, tabii "genelde bu görüntü olunca", spor sayfalarımızın ve ekranlarımızın görüntüleri de, "istisnalar hariç", arabesk bir çerçevenin içine sıkışıp kalıyor!. Spor bir "hayat felsefesi", bir "hayat tarzıdır!.." Bir spor dalı olan "futbol" da öyle!. Amma velakin, "bizde" iş, daha en başta karışmakta ve "spor bir yana atıldığı için", garip - acaip - çelişkilerle dolu - yozlaşmış bir taşra ve varoş kültürünün bütün izlerini taşıyan "günlük" bir hayat tarzının, kısacası "arabesk yaşamın" tutkusu oluvermektedir, futbol!. Böyle bir dünyanın hakimidirler, Ali Şen''ler, Mehmet Ali Yılmaz''lar, Aziz Yıldırım''lar, Faruk Süren''ler!. Böyle bir dünyanın "omuzlardan inmeyen, indirilmek istenmeyen" kralları, imparatorlarıdırlar Fatih Terim''ler, Rıdvan Dilmen''ler!. Böyle bir dünyanın vazgeçilmez yıldızlarıdırlar, Sergen''ler, Alpay''lar, Tugay''lar, Tanju''lar!.. Bu dünyanın renkleri ve sesleridir, İbrahim Tatlıses''ler, Mahsun Kırmızıgül''ler, Müslüm Gürses''ler!. Bu dünyanın izleridir, Alaaddin Çakıcı''lar, Sedat Peker''ler!.. Bu dünyanın koruyucularıdır, Mehmet Ağar''lar, Korkut Eken''ler!. Bu dünyanın sembolleridir, Jet-Pa''lar, Fadıl Akgündüz''ler!. Bu dünyanın elbette ki "ekrandaki" yasımaları olacaktır; işte teleler - voleler!. Bu dünyanın tribünleridir; "Benim senden başka neyom var''lar, ölmeye ölmeye geldik''ler!." Bu dünyanın taraftarıdırlar, hemen hemen her maçı "Zafer ya da facia" kabul edip, silahlar sıkan, can alan, can verenler!. Bu dünyanın "spor yazarlarıdır", ne kadar eski hakemi, futbolcusu, teknik adamı, balıkçısı, lokantacısı, pazarlamacısı, tüccarı, doktoru, dişçisi, işçisi, bakkalı, manavı, paralısı, parasızı, okuma yazmalısı, okumasız ve yazmasızı varsa; işte onlar!. Bu dünyanın spor sayfalarıdır ya da spor proğramlarıdır, içlerinde "spor olmayan" ama, sadece ve sadece "Bu arabesk futbol dünyasının medya pencereleri olan" kağıttan ya da görüntüden ibaret dükalıkları!.. Bu dünya, kokuştu!. Bu dünya, değişmeli!. Bu dünya, değişecek!. Ama ne zaman? İşte, "şimdilik" o meçhul!. Ve "yakın bir gelecek için" henüz ümit pek yok!. Zira, "en aklı başında kişiler bile", arabesk ezgilerin kahredici ağır aksak ritmine ayak uydurmuş, "ne bir şey yapıyor, ne de yapmak istiyor!." Sonra da sorup duruyorlar: "Ne olacak bu dünyanın hali?" Kemalettin ve Emre!.. Çok kişinin aksine Fenerbahçeli Kemalettin''i hem çok severim, hem de futbolunu çok beğenirim!. O, "formasının tam bir savaşçısıdır!." Hatası vardır, hem de büyüktür!. Çok sinirlidir ve bu yüzden "keskin sirke olarak" hem kendine, hem de "kulübüne çok zarar vermiştir!." Fenerbahçe''ye dönüşü ve "bu hatalı yönünü büyük ölçüde tamir edişine inancım", Kemalettin''in hatta "milli takıma kadar uzanacak bir yolda hızla ilerleyeceğini" müjdeler gibiydi ki, talihsiz haberi TV''lerden aldım!. Kolu kırılmış, en az 1 ay sahalardan uzak kalacak hale düşmüştü!. Yazık, hem de çok yazık oldu!. İnanıyorum ki, en kısa zamanda formasını giyecek ve "iradesiyle" mevsim başı açığını "çok çalışmasıyla" kapayacak! Fenerbahçe''nin de, futbolumuzun da Kemalettin''lere ihtiyacı var!. Kemalettin böyle... Ya Galatasaraylı Emre?.. Daha olmadan "birdenbire" olduğunu, "oluverdiğini" zanneden bu küçük çocuğa birileri, hem de hemen anlatmalı ki, "tuttuğu yol, yol değil!." İyi oynamıyor, herkesin alkış tuttuğu formundan iyice uzaklaştı (Neden acaba?), güçsüz ve bu yüzden "tekmelerden, çelmelerden" medet umuyor!. "Sarı ve kırmızı kart gediklileri" olan K.Hakan''lar, Arifler,. Tugay''lar, Bülent''ler onun yanında nerede ise "masum çocuklar gibi" kalıyorlar!. Kemalettin''in "bunca yıl sonra" aklı başına gelirken, Emre''nin aklı uçup gidiyor, anlaşılan!. Fatih Terim tedbirini almalı, hem de hemen!. Erzik bir, sonrası?.. Hemen hemen her hafta sevgili Hürol Bilâl ile bir telefon sohbeti yaparız; meslek üzerine, spor üzerine, futbol üzerine!. Bu sohbetlerin derdi, ne Alpay''dır, ne Sergen, ne Hagi''dir, ne Baliç!. Bu sohbetler hemen hemen her zaman "sporun, futbolun temel sorunları üzerine olur", bir de "mesleğimizin içine düştüğü uçurum!." Perşembe sabahı yaptığımız sohbette Hürol Bilâl dedi ki: "UEFA''da ve FIFA''da güçlü olmanın ne denli önemli olduğunu geçmişte yaşadığımız pek çok olayda gördük. Ama maalesef bugüne kadar bu olayların hiçbirinden ders almadık. Herşeyi bu iki kuruluştaki güçlü temsilcimiz Senes Erzik''ten bekledik. Gerçi o elinden geleni yaptı, yapmaya çalıştı ama tek kişinin becerisi ve çabası hiç bir zaman yetmiyor ve yetmiyecek." Sevgili Hürol, "heyecanla" anlatmaya devam etti: "FIFA ve UEFA genel kurullarına, toplantılarına katılan temsilcilerimize bir bakın. Aralarında mevzuata hakim ve gerçekten iyi niyetle hareket eden tek kişi var, Metin Kazancıoğlu. Ama maalesef onun da lisanı yetersiz. Bu toplantılarda kürsüye çıkıp, fikir beyan edecek, yeni görüşler sunacak temsilcimiz yok. Gençlik Komitesi üyesi Süheyl Önen''e de bir bakın. Futbol bilgisi, kurallara hakimiyeti kusursuz. İki lisanı yeterli düzeyde ve yabancı üyelerden üstün vasıflara sahip komitede fikir üretecek, konuşacak, ikna edecek cesareti yok. Yıllardır susup oturuyor ve futbolumuz FIFA''da da, UEFA''da da Şenes Erzik''in getirdiği noktadan bir santim ileri gidemiyor." Soruyorum; "Ne yapılmalı?." Kahkahayı atıyor: "Bak Öcal, öncelikle yanımızda olacak bir Türk devletler lobisi kurulabilir bu uluslararası kuruluşlarda. Bunu yapmak için cesaret gerek, gayret gerek, çalışmak gerek, planlama gerek, büyük düşünmek gerek. Ama Federasyon heyetini seçen genel kurullarda böyle insanlar yerine, birkaç oy getirecek kişiler herşeye hakim oluyor, listelere onlar giriyor. Futbola vakıf değiller, lisan bilmiyorlar, fikir üretecek halleri yok. Futbol Genel Kurulları''na gönderilen delegasyonlara bak, incele, ne demek istediğimi anlarsın. Bu çarpık sistem değişmeden, delegasyonlar da, federasyon kurulları da ehil kişilerden kurulmadıkça, bu konuları daha çok yıllar konuşuruz ama çözemeyiz!." Doğru söze ne denir? Teşekkürler sevgili Hürol!. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana... Ne yazık ki, meydanda anlamayanlar var, sadece "onlar" var!.. Tolunay ve Tugay!.. Eğer, Sparta Prag maçındaki futbollarını, lige de "geliştirerek" yansıtırlarsa, Galatasaray''ın bu yılki "en önemli ve en iyi" iki transferi Tolunay ve Tugay olacak, galiba!.. "Geliştirerek yansıtırlarsa..." İşte bu iki "büyük" transferin ligde de, Şampiyonlar Ligi''nde de "Galatasaray''a faydalı olabilmeleri için" ön şart "bu!." Tugay''ın da, Tolunay''ın da "futbolculuğunu ve futbolunu" kimse inkâr edemez!. Ama geçen sezon, hatta geride kalan iki sezon, bu iki futbolcu da, "hem futbolculuğu, hem futbolu adeta unutmuşlardı!." Biri "kabak" hale getirdiği kafasıyla, öteki saçı - sakalı uzamış bir halde "yedek kulübesinin gediklisi" olurken, kendilerini sevenleri de, futbollarına hasret kalanları da üzmüşlerdi! Temennim, bu yıl "artık" sahalara "gerçek" birer Tolunay ve Tugay olarak dönmeleridir! Sparta Prag maçı "bu ümidi verdi!." Fatih Terim''e düşen, "gayrete gelmiş gibi görünen" bu iki "eski" yıldıza "fırsat vermesi, moral vermesidir!" Terim, "bu yönde en iyiyi yapabilecek" bir hocadır!. Ligde de, Şampiyonlar Ligi''nde de tribünleri ayağa kaldıracak Tugay''lara, Tolunay''lara hazırlanalım!.. Tabii, geçen yıllardaki gibi, o kahrolası "negatif düşünce" beyinlerine ve ayaklarına hakim olmazsa!.. ağdaş doğrular!.. Sevgili Doğan Koloğlu ağabeyimiz, Milliyet''te "Çağdaş Doğrular" başlıklı yazısında, özetle demek istiyor ki: "21. asırda takımlarda çabuk ve süper mücadeleci futbolcular olacak, atlet golcüler olacak, teknik beceri ve oyun zekalarıyla devleştirdiğimiz tembel teknisyenler devri kapanacak. Puşkas''lar, Pele''ler, Maradona''lar, Platini''ler, Zidane''ler, Hagi''ler tarihte kalacak." Acaba?... Acaba?... "Çağdaş doğrular"; sporu, tekniği, beceriyi, seyir keyfini, tribünleri ve TV ekranlarını büyüleyenleri bir yana bırakıp, "at gibi koşanları, deve gibi mücadele edenleri mi kollayacak?.." "Tekniği ve becerisi yüksek süper yıldızlar olmasa", futbolu kim seyredecek? Buz danslarının, aletli ve ritmik cimnastiklerin, basketbolun, atletizmin büyüsüne kapılacak milyarları, futbol için tribünlere ve TV başlarına kimler çekecek? Hagi''ler mi, Baliç''ler mi, Mehmet''ler mi, yoksa Okan''lar mı, Kemalettin''ler mi, Ali Eren''ler mi? Pele''ler mi, Maradona''lar mı, Platini''ler mi, yoksa.. Yoksa.. Yoksa bir sürüsü Parma''dan İnter''e, Bayern Münih''ten, Goteborg''a kadar yüzlerce kulüpte, "domuz gibi güçlü oldukları ve at gibi koştukları için" oynayan, oynatılan "sıradan" futbolcular mı? Gazeteleri bıkaktım, "spor sayfalarında" günün 24 saati "haber peşinde koşup" sayfaları ürünleriyle dolduran muhabirlerin, foto muhabirlerinin yanında mesela mesela "Doğan Koloğlu gibi" düşünürlere, yazarlara, çizerlere ihtiyaç yok mu? Gazetenin spor sayfalarına "renk veren, ağırlık koyan, okutan, okuyucuyu keyiflendiren" elbette ki, "haberciler kadar, yazarlar da değil mi?" Neden "çağdaş doğru"; futboldaki "bu iki taraftan birini silip süpürme yerine, daha iyi kaynaştırma ve organize etme" olmasın? Eğer "çağdaş doğru" olarak sevgili Doğan Ağabey "kendi tezinde ısrar ediyorsa" ve "bu düşünceyi 21''nci asrın futbolu" diye görüyorsa, bile ki; "Ben zaman tünelinde ve 20. asırda kalmaya devam edeceğim!." Benim gibi çok kişi de!. Milyarların "keyif zevkini" ortadan kaldıracak bir gidişe "çağdaş doğru" denir mi? Ben demiyorum, demeyeceğim!. Diyenlere de "o çağdaşlık" hayırlı olsun!.. Feldkamp!.. Gazetelerde haberleri okuyunca, hem gülüyorum, hem de üzülüyorum!.. Feldkamp, çok zayıf bir takımla yapılan hazırlık maçındaki sonucu ve oyunu görünce çıldırmış!.. Ona sormak gerek; "Çıldırmak için ne yaptın ki, şimdi suçu futbolculara atıyorsun?" 30 yıldır Almanya''da yaşayan, spor okullarında futbol dersi veren, takım çalıştıran, eski Ankaragüçlü, Altaylı, Karşıyakalı futbolculardan Yeter Tural geçenlerde İzmir''deydi, sohbet ettik!.. Feldkamp''ın Almanya''dan getirdiği "Hengen''lerden Schaeffer''lerden söz ettim!." Hatırlayamadı!.. Evet; "hatırlayamadı!." "Hangi takımda oynuyorlar, onu söylersen belki hatırlarım" dedi!. Ey Beşiktaşlılar, Toshack''ın getirdikleri "kendi ülkelerinin milli takımlarında hem de doğrudan oynayan" yabancılardı; Ohen de, Del Solar da, Selami de... Haberiniz ola ki, Almanya''dan gelen "iki alman", Almanya''da futbolla haşır neşir olan bir futbol adamı tarafından tanınmıyor!. Hatırlayamıyor!.. Ve de, Feldkamp durup dinlenmeden "Toshack aleyhine açıklamalar yapmaya" devam ediyor!.. Şimdi Feldkamp çıldırtıyor, dilerim ki sezon içinde, Beşiktaşlı taraftar çıldırmasın!..

