Galatasaray'ın büyük atağı!..

A -
A +

Yıllardan beri ilk defa Galatasaray, Fenerbahçe'yi "her şeyin mubah sayıldığı" gayrı nizami psikolojik bir savaşı kazanarak, ama atılan imzalara bakarsak, "nizami" olarak yendi ve de sarı-kırmızılı camianın da, taraftarlarının da "yeni" sezona, "bir sezonda üçüncü defa şampiyon olmuşçasına" mutlu girmesini sağladı!.. Camianın ve taraftarın yıllardan beri hasretini çektiği bu "hem fiili, hem de psikolojik galibiyet", üstelik "spor medyasının büyük bölümünün haftalardır yürüttüğü tersine çabalarını" da çöp sepetine attı!.. Hamit, Burak, Umut, Amrabat, Dany, Galatasaray'ı sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da başarılara götürecek "önemli ve büyük ümitler veren" transferlerdir!.. Aslında "kulübüne dönen" Culio da, bu yıl "Galatasaray için" çok faydalı bir "sürpriz" transfer olabilir!.. "Dahası" gelecek mi, bilmem, ama "bu kadarı bile" sadece bu yılın değil, son 5-10 yılın "en parlak" transfer hamlesini işaret etmektedir!.. Bakalım Fatih Hoca, "bunca" un-yağ-şeker ile "nasıl" bir helva yapacak?.. Geçen sezon, Galatasaray Futbol Takımı, belki de "neredeyse ilk 11'inin tamamının yeni oyucular olması" yüzünden, "sahalarda Fenerbahçe önünde psikolojik olarak da skor olarak da ezik olmanın" acımasızlığından kendini kurtarmış göründü ve "şampiyonluk kupasını" da en büyük rakibinin sahasında almayı başardı!.. Galatasaray'ın saha başarısına, transfer başarısını da eklemesine karşılık, bakalım Aziz Yıldırım'dan ve Fenerbahçe'den "nasıl" bir hamle gelecek?.. Alex-Kuyt!.. 32 yaşındaki Kuyt'ı "sansasyonel bir transfer olarak" takdim eden Fenerbahçe, "34 yaşındaki Alex'i yedek kulübesinde oturtmaya niyetli olduğunu" açıklayan bir Hoca'ya, "Ne diyorsun arkadaş, daha sezon başında bu yapılır mı?" demiyor, diyemiyor!.. Fenerbahçe'nin Alex'li yıllarına "iyi bakmalı ve iyi analiz etmeli" Aykut Hoca, ondan sonra "Alex'siz ama Kuyt'lı" bir takımla "ne yapabileceğini" iyi hesaplamalı!.. Yoksa, "kendisinin hesabı görülüverir"; hoca olarak yıllardır yaptığı önemli hatalar için gösterilen müsamahanın sonuna gelindiğini, o da fark etmeli, artık!.. "Kadroda Alex varsa", Alex oynar!.. Ah şu paracıklar!.. Sen, "Arena Stadı babanın tapulu malı mı" anlamına gelecek sözler sarf et, Ankara'nın en tepelerinde, Galatasaray yönetimine "baskı yapacak" merciler ara, sonra da çık "Asırlık dostluğu bozan Galatasaraylı yöneticiler var" de; bravooo!.. Hem de, kendi ağzınla "stadın yıkılması için müracaatın bile yapılmadığını, neyin / nasıl yapılacağına dair bir yol haritasının bile hazırlanmadığını" itiraf ederek!.. Yani, ortada tam bir "fol da yok, yumurta da ama civciv isteniyor" örneği var, ama "fol da, yumurta da, hatta civciv de varmışçasına", stada ortak olunmak isteniyor!.. Daha "resmi devir teslimi yapılmamış ve bir yığın eksiği / gediği olan" Arena Stadı'na, Galatasaray'ın onca ay oynadığı Olimpiyat Stadı'na da sırtını dönerek, talip olmanın acûlluğunun acaba sebebi ne olabilir ki?.. Sakın, Arena'nın tribünlerinin, koltuklarının, localarının getireceği düşünülen paracıklar, iştahları kabartmış olmasın?.. Soru bir!.. Bir okuyucum soruyor; "Şimdi biz, Türkiye'de adalet dağıtan Türk mahkemesine mi, yoksa şike yaptıkları iddialarının mahkeme kararı ile tescil edildiği kulüplerin üyeleri ile dolu, şike soruşturması başladığından beri ihsası reyde bulunan ve sanıklara gönüllü ya da paralı danışmanlık yaptıkları iddialarına karşı sesini sedasını çıkaramayanların bulunduğu Federasyon'a ve onun Disiplin, Tahkim ve Etik kurullarına mı inanacağız?.." Bu soruya "benim cevabım" belli de, asıl merak ettiğim bu soruya Federasyon Başkanı'nın, sözü edilen kurulların başkanlarının, dahası şike soruşturması başladığından beri bütün yazı ve yorumlarını "kulüp ve şahıs aidiyeti üzerine kuran" bazı anlı ve de şanlı yazar çizerlerimiz ile yorumcularımızın ne cevap verecekleri?.. Soru iki!.. Türkiye'deki şike soruşturması süreci konusunda Avrupa Birliği'nden de bir mesaj geldi!.. Genişleme ve Komşuluk politikalarından sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi Çek diplomat / politikacı Stefan Füle'nin basın ofisinden yapılan açıklamada, "Avrupa Komisyonu'nun bu davayı ve Türkiye'nin geçen yıl kabul ettiği yolsuzlukla mücadele stratejisinin uygulanmasını yakından izlemeye devam edeceğinin" altı çizildi ve "şu" mesaj verildi: "AB Komisyonu Türkiye'nin yolsuzlukla mücadelede yapması gereken çabalar konusunda açık bir duruşa sahiptir. Diğer konulara ilâveten Türkiye'nin soruşturmalar, iddianameler ve mahkûmiyetlerde (iyi) uygulamalar geliştirmesi gerekmektedir." Futbol Federasyonu'nun, onun kurullarının saygı değer başkan ve üyelerine soruyorum; "AB Komisyonu acaba ne demek istedi?.." Güneş ne yapsın?.. Trabzonspor son yıllarda transfer ayında "öyle" futbolcularını kaybediyor ki, bu kayıplar, sadece takımın iskeletinde büyük yaralanmalara sebep olmaktan öte, "takımın tümüyle oyun tarzının da değişmesine yol açıyor!.." Selçuk ile başla, Egemen ile devam et, Yattara, Umut ve Burak ile perçinle, "gelenler, gideni aratsın" ve de Şenol Güneş ne yapsın?.. "Yap-boz" oynamaktan beter oldu, Trabzonspor'la uğraşmak sevgili Hocamız için!.. Şimdi diyorlar ki bazı Trabzonsporlular; "Engel olsaydı gitmelerine, olamıyorsa bıraksaydı görevi!.." "Görevi bıraksaydı" Şenol Güneş; bu defa da diyeceklerdi ki; "Böyle zor bir zamanda takımı bırakıp gitmek, Hoca'ya yakıştı mı?.." Bu "garip ve acı tabloyu yıllardır seyreden" bizler ne diyelim, Hocamıza; Allah kolaylık versin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.