Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Aziz Yıldırım ve arkadaşları "Fenerbahçe''nin futbol takımının başına tam ve tek yetkili olarak Rıdvan''ı getirdikleri günden beri" hep şunu düşünmüşümdür: "Rıdvan, Fenerbahçe''yi taşıyabilecek mi?" Ama, hemen sonra bir başka soruyu daha sormuşumdur: "Fenerbahçe Rıdvan''ı taşıyabilecek mi?" Bu sorunun cevabı, "3 ay içinde", üstelik "kendiliğinden geldi!." Rıdvan Fenerbahçe''yi, Fenerbahçe de Rıdvan''ı taşıyamadı!. Rıdvan, Fenerbahçe''nin, görevinin, sorumluluğunun altında ezildi!. Fenerbahçe de, "bütün pohpohlamalara, desteğe, gayrete rağmen" Rıdvan''ı "3 aydan fazla taşıyamadı" ve yollar ayrıldı!. Fenerbahçe, "Olmayacak duaya amin demek" misali girdiği "Rıdvan macerası" ile çok şey kaybetti!. "MTK gibi" bir rakip önünde "Avrupa Kupalarına veda etmek" dahil! Ama, "gene de şanslı ve kazançlıdır!." Zira, "ligde fırsat ve tren kaçmamıştır!." "Bu macera 6-7 ay da sürebilir" ve Fenerbahçe ligde de havlu atabilirdi!. Şimdi "Fenerbahçe''yi taşıyabilecek ve Fenerbahçe''nin de taşıyabileceği" işi bilen, "tecrübeli" ama "kimsenin itiraz edemeyeceği" bir "büyük hoca" hemen göreve getirilmelidir! Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yönetimi "bunun için her fedakârlığı yapmalı", hasis davranmamalıdır! "Türk hoca" ve mesela Mustafa Denizli konusunda "fırsat kaçmıştır!" "Başta olsa" olabilirdi ama "bu hercümerç içinde olmaz!." Denizli de "kısa zamanda gider!." Rıdvan, "başından ve boyundan büyük bir işe girmiştir!." Fenerbahçe''de "tek adamlık", TV ekranlarının "İleri al Uğurcuğum, geri al Uğurcuğum, tekrar et Uğurcuğum" proğramlarına çıkmak kadar kolay değildir!. "Vanspor''u 1.Lig''e çıkarmak" da, Fenerbahçe''deki "tek adamlık için" yeterli "kariyer" olamazdı ve nitekim olamadı!. Rıdvan acele etti!. "Bazılarının itişiyle" Havuz''a düştü, yüzmeye çalıştı, başaramadı!. "Bu bazıları" arasında "bazı spor yazarları ve spor müdürleri vardı!." Onlardan da öte, adı "Ali Şen" olan ve "kendisi olmadığında" Fenerbahçe için "tufan" diyen birisinin "şişirmeleriyle" gelinen nokta ortadadır!. MTK maçının oynandığı gün Sabah''ta yazdığı ve aklınca "Galatasaray''ın Avrupa''da en başarılı Türk takımı olma çizgisini" yok sayan ve "aşağılayan" yazısı ile Ali Şen "futboldan ne kadar anladığını" tam bir "kara mizah çerçevesi içinde" ortaya koydu!. Herhalde hâlâ ve her fırsatta "yüzü kızarmadan" adeta "kırık bir plâk gibi" aynı şarkının aynı "akortsuz" ara nağmesini söylemeye devam edecektir ama herkesi de "kendine güldürecektir!." İşte Rıdvan "böyle bir kişinin desteği ile ayakta kalmaya çalışmış olmayacağı biline biline, "üç ay içinde" bırakıp kaçmak zorunda kalmıştır!. "Aynı olay", Ali Şen''in başkanlığı döneminde de "başına geldiğine göre" ve "gidişin sebebinin Ali Şen tarafından teknik yetkilerinin elinden alınması olmasına rağmen", Rıdvan Dilmen kendi kendine şu soruyu hiç ama hiç sormamıştır: "Bu vatandaş neden şiddetle beni destekliyor?" Rıdvan "bu sorunun cevabını samimiyetle bulabilse", daha başta bu görevi kabul etmez; "Ben bu görevi yüklenecek kariyer ve tecrübeye henüz sahip değilim. Pişmem, olgunlaşmam gerek!. Bir büyük hoca getirin, onunla beraber bir-iki sene geçireyim. Mustafa Denizli böyle yaptı, Fatih Terim böyle yaptı... Ben de böyle yapacağım" derdi!. Olmadı, yapamadı, "bazı kişiler" belki de "yapmak istediği halde" ona yaptırmadılar!. Sonunda olan Fenerbahçe''ye oldu, Aziz Yıldırım''a oldu, bizzat kendisine oldu!. Tabii, "onu alın" deyince alınan, "bunu satın" deyince satılan oyunculara oldu!. "Rıdvan olayı" herkese, ama herkese "ders olmalıdır!." Özellikle, "gerçekleri göremeyecek kadar" kendilerini "dev aynasında gören", başından ve boyundan büyük işlere kalkışanlara!. "Bu arada" Fenerbahçe camiasına "hesap vermesi gerekenlerden biri" de başkan Aziz Yıldırım''dır!. "Bunca tecrübesine rağmen", kulübü ve "trilyonlarla kurulan bir takımı" adeta bile bile ve göz göre göre "ateşe attığı" için böyle bir maceraya kalkıştığı için!. "Bu hesabın bedeli", derhal ve "hiç bir fedakârlıktan kaçınmadan" Fenerbahçe''nin başına "büyük" hem de "çok büyük" bir hoca getirmesi olmalıdır!. Ancak "bu bedel", onun "sorumluluğunu" hafifletir ve "hatasını affettirebilir!." Temenni edelim ki, "Hoca" meselesinde de "Oulare ya da Preko yanılgılarına düşmesin!." Yoksa gitti gider ve Ali Şen gibilere de "gün değil, günler doğar!." Yerlikaya''nın yersiz taşları!. Avrupa Greko Romen Şampiyonası''nda "büyük ümidimiz" Hamza Yerlikaya tam bir hüsrana uğradı ve bizleri de uğrattı!. Üzüldük!. Ama, "Şampiyonaya gitmeden" Milliyet Gazetesi''ne yaptığı açıklamalar vardı ki, "asıl onlar çok daha üzücü idi!." Yerlikaya "Ne teşkilat bırakıyordu, ne Atletizm Federasyonu ve ne atlet Ebru, ne Şeref Eroğlu, hatta ne de baba!." "Babamı bile tanımam" meydan okumasına eklediği sözler içinde "en ağırı" ise şuydu: "Spordan anlayanlar, sporu bilenler hiç başımıza gelmedi ki. Yükümüz çok ağır. Rakibinle mi boğuşacaksın, antrenman yapıp maça mı çıkacaksın, insanlarla mı uğraşacaksın? Teşvik yok, ödüller yok. Devlet sporcusu olayının üzerine sünger çekildi. Hammallık yapsak bundan daha çok kazanırız. Avrupa Şampiyonluğunun karşılığı 100 Cumhuriyet altını! Ne verdiniz, ne istiyorsunuz? Yurt dışından teklif geldi, gitmiyorum. İşte milli ruh bu!." "Spordan anlayanlar, spordan gelenler hiç başımıza gelmedi ki" lâfı Federasyon Başkanı Ahmet Ayık''tan başlayıp, nerelere kadar ulaşıyor!. Vah ki, ne vah!. Ya, "kazanç" lâfı? Bugün "artık" yıkılan demirperde hariç "sporcusuna Türkiye''nin verdiklerinden fazlasını veren" hangi devlet var? Bugün "sponsorlar dünyası!." "Profesyonellik" dünyası!. Devlet, spordan elini eteğini çoktan çekmiş!. "İmkanları belli, borçları belli" Türkiye, "şampiyonuna, sporcusuna daha ne versin?" Yaşar Doğu''lara, Celâl Atik''lere, Ahmet Ayık''lara ve benzerlerine ne verdi de, Hamza Yerlikaya''lardan, "aynı kafada olduğunu gösteren" Nazmi Avluca''lardan esirgedi? "Dünyanın en büyük güreşçilerinin başında gelen" şampiyonlar şampiyonu "Karalin''e Rus Devleti ne veriyor da Hamza''ya, Nazmi''ye Türk Devleti vermiyor?" Hele hele "büyük" dediğimiz şampiyonların "bunları söylerken hiç vicdanları sızlamıyor mu?" "Benzer durumu" Naim Süleymanoğlu''nda da yaşadık, yaşıyoruz!. Maalesef "Kollarda, bacaklarda, vücutlarla, adelelerde düşme başlayınca" birdenbire "dil güçleniyor!." "Böylesine saçma sapan sözler söyleyen" Hamza''nın "diline vuran gücü" eğer "adelelerinde kalsaydı", Avrupa şampiyonasında daha ilk grupta sonuncu olarak elenmezdi!. "Kendine yazık eden" büyük şampiyonlar kervanına ne yazık ki, Hamza da katıldı! Yaşı genç, hatasından dönebilir!. Ama tabii "gerçekleri görüp anlayabilirse!." Yoksa "yersiz taşlarla kendini avutan" bir eski şampiyon olarak kalacak ve "öyle hatırlanacaktır!." Gözlerimi kaparım!.. Evet!. Sanki "çocukluğumuzda okuduğumuz, ezberlediğimiz" Ziya Gökalp manzumeleri gibi!.. "Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım!." Ya da: "Hak yok, vazife vardır!." Bu vazife de; her ahval ve şeraitte, Fatih Terim''i korumak ve kollamaktır!." Elbette, Fatih Terim Galatasaray''a çok şey vermiştir!. Elbette, Fatih Terim Galatasaray''a çok şey kazandırmıştır!. Elbette, Fatih Terim Galatasaray''ın içteki ve dıştaki başarılarında, hem de çoğu zaman "müsait olmayan şartlara rağmen" en büyük hisseyi alacak katkılarda bulunmuştur!. Elbette, "Sezar''ın hakkını Sezar''a vermek gerekir" ve bunu veren özellikle "sporun içinde olanlar için" bir görevdir!. Ama, "Fatih Terim eleştirilmez" değildir!. Elbette, Fatih Terim de hata yapacaktır, yapmaktadır, yapmıştır!. Başarılarında Fatih Terim''in "hakkını verenler", hatalarında da, yanlışlarında da "elbette" onu eleştireceklerdir, eleştirmelidirler!. Bu ülkede hatta Atatürk''ler, İnönü''ler, Özal''lar, Demirel''ler, Evren''ler dahil cumhurbaşkanları eleştirilebiliyorsa, "onların ülkeye yaptıklarının yanında" hataları ve yanlışları da söylenebiliyor ve yazılabiliyorsa, elbette Terim''in de "hataları, yanlışları yazılacak, çizilecek, tartışılacaktır!." "Efendim, kişiliğe dokunmamak gerek!." "Bunları söyleyenler "acaba söylediklerine ve yazdıklarına inanıyorlar" mı? "Bunları yazanlar, söyleyenler" acaba, bu yazıları yazdıkları veya ekranında söyledikleri gazetelerin, TV''lerin birinci sayfalarını, haber proğramlarını hiç okumuyorlar, izlemiyorlar mı? Başbakan Ecevit''ler için, Cumhurbaşkanı Demirel''ler için neler yazılıyor, neler söyleniyor? Hadi, Fatih Terim kendisini "gerçekten hata yapmaz bir imparator sanıyor" ve sık sık TV ekranlarına çıkıp, "yüzü karmakarışık, sinirden ve stresten kasılmış bir şekilde" ağzına ve aklına geleni söylüyor!. "Ona bu zemini hazırlayanların" tuzağına düşüyor!. Ama ya gazeteciler, yorumcular, sporun yazarları, çizerleri ? Şimdi soruyorum: Fatih''e "En iyi taktikle, en iyi tertiple sahaya çıktı ve Galatasaray şahane oynadı! Terim hatasızdı ama Taffarel herşeyi mahvetti" denilerek övgüler yazılan, çizilen, yorumlanan maça bir bakalım!. Elbette "maça bu bakış açısında" doğrular çok!. Ama "eksik" yok mu? Eğer, Fatih Terim "inatla ve ısrarla" Galatasaray''ı "4-4-2''nin ya da 4-5-1''in içine" hiç olmazsa "bu önemli ve kritik maçlarda hapsetmese", tek tek "ferdi hatalar yapan" ve Fatih hariç "ağır adamlardan kurulu" defansını "çizgi halinde ve ofsayt taktiğiyle sahaya sürmese", Galatasaray "bundan önceki Adanaspor dahil onca maçta yediği onca gole" herkesin ittifakla "son yılların en iyi maçını oynadı" dediği Chelsea maçında yediği golü ekler miydi ve "başına bunlar gelir miydi?" "Avrupa''nın en iyi sarkık liberosu olan" Popescu "öyle bir taktikle oynansa", Taffarel''in yerine "geriye sarkan" rakip oyuncunun önüne çıkmaz mıydı? O topa "bir libero gibi çıkmak" ve "bir kaleci refleksi içinde yatmak" gibi bir "pozisyon" Taffarel''in başına gelir miydi? Ya, "Petrescu" adeta tek başına "bomboş" topu alıp, kaleci Mehmet''in burnuna kadar gelebilir miydi? "Efendim, Mehmet ilk topu kurtardı, ikinci şut öncesi diğer defans elemanları nerede idi?" Tek başına koşan Petrescu''ya yetişmek için geriye koşuyorlardı ve "defans dengesini kuramadan, pozisyon alamadan" şaşkın ve panik içinde geldikleri kale önünde, Petrescu''nun ikinci şutuna mani olamadılar ve hem çalımı, hem de golü yediler!. Dikkat edin, "Galatasaray hep böyle gol yiyor!." Ve Terim, "inatla ve israrla" çizgi defansla sahaya iniyor!. Ve de herkes, "Capone''nin hatasına, Fatih''in hatasına, Popescu''nun, Bülent''in, Vedat''ın ya da Taffarel''in, Volkan''ın, Mehmet''in hatalarına bakıyor!." Şimdi "gene" diyecekler ki; "İşte Chelsea maçının mağlubiyetini de Öcal, Fatih''e yükledi!." Yooo... "Benim kimseye bir şey yüklediğim yok!." Ben "doğru bildiklerimi" yazıyorum; elbette "bunlar içinde yanlışlar da olabilir!." Ama, seyredin maçın "Taffarel''in atıldığı ve Petrescu''nun golü ile ilgili pozisyonları" kasetten!. Bakın bakalım, "kim haklı?" Popescu "sarkık libero olsa", Taffarel kalesinden "oraya" çıkar mıydı ve de Petrescu "o kadar kolay gol atabilir miydi?" Erhan Önal, "maçtan sonra" Star''daki yorumunda açıkça söyledi: "Galatasaray teknik adamları Chelsea''yi nasıl seyrettiler, anlamadım. Bu Petrescu''nun nasıl oynadığını, nasıl oynatıldığını ve Chelsea için nasıl bir koz olduğunu hiç mi görmediler, anlayamadılar? 90 dakika o kulvarda hiç tedbir alınmadı ve Petrescu o kulvarda bomboş istediğini yaptı. Ötekiler fırsatlardan yararlanabilse fark olurdu!." Bilmem, anlatabildim mi? Ben biliyorum, ya siz!.. "Bayrampaşa Stadı skandalı" ile ilgili olarak yazdığım ve "İstanbul Spor İl Müdürü''nü eleştiren yazıma karşılık" bana faksla "Federasyon''un ve İstanbul Valiliği''nin bu konudaki basın açıklamalarını geçmişler!. İstanbul İl Spor Müdürü, anlaşılıyor ki "Valisini kandırdığı gibi, bizi de kandırmak istiyor!." "Futbol Federasyonu''nun maçların oynanacağı saatleri ve yerleri tesbit yetkisi" vardır ve "yönetmeliklerde böyle yazar!." Ama, "bu yetkinin İstanbul Valiliği''nin anlatmak istediği şekilde tam olarak uygulanabilmesi" ancak "eski günlerde mümkündü!." Yani, "stadlar bazı kulüplere ayrıcalık tanınarak kiralanmadan önce!." "Devletin stadları, il müdürünün bağlı olduğu teşkilat tarafından" üstelik "diğer kulüpleri ve federasyonu kollayıcı hiç bir madde ve hüküm konulmadan" büyük kulüplere "siyasi baskılarla" ve "oy amaçlarıyla" peşkeş çekilince, "Futbol Federasyonu''nun yönetmeliklerde yazan bu yetkisi" bizzat "İl Müdürü''nün bağlı olduğu teşkilat tarafından kısıtlandı!." Federasyon kalkıp dese ki; "İstanbulspor Ali Sami Yen''de oynayacak!." Galatasaray kalkıp diyor ki: "Spor teşkilatı ile imzalanmış kapı gibi mukavelem var, burası 49 yıllığına benim; oynatmam!." Federasyon kalkıp dese ki; "İstanbulspor İnönü''de oynayacak!." Nitekim de "dedi!." Beşiktaş diyor ki ve dedi ki; "Evet oynasın ama maç başına şu kadar kira versin, yoksa oynatmam!." "Bir maç için istediği para", İstanbulspor''un "5-10 maçta toplayacağı hasılatı geçiyor!." Bu kulüp nasıl yaşayacak, bu parayı nasıl verecek? Elbette, "o stadlarda oynayamadı" ve Federasyon da "oynatamadı!." Vali belki bilmez, ama "İl Spor Müdürü" bilmez mi? Bilmiyorsa ayıp, biliyor da "söylemiyorsa" daha ayıp!. Biz de zaten "bunu yazdık!." Ama, "Valinin kanunla verilmiş yetkileri var!." "Olağanüstü hallerde ve güvenlik söz konusu olduğunda kullanabileceği" adeta "Padişah yetkileri!." Kimsenin sesini çıkaramayacağı yetkiler!. "İşte bunun kullanılması", herşeyi çözebilirdi, ama "Vali kullanmadı!." Yazdığımız budur ve "bu görüşün arkasında durmaya da devam edeceğiz!." "Maalesef" İstanbul Valisi "siyasi yönü ağır basan" bir Vali''dir! Ve Vali, "Bu maç İnönü''de oynanacaktır, Ali Sami Yen''de oynanacaktır" diyememiştir!. Gerisi, lâf-ı güzaf!. Güldürüyorsun!.. Galatasaray Asbaşkanı Mehmet Cansun gene esip gürlemiş: "Bizi baltalıyorlar... Hâlâ yabancı sayısını kısıtlıyorlar... Bu zihniyeti aşıp, nasıl 17 yabancılı takımlarla başa çıkabiliriz? Federasyon suçludur!. Bruno''yu sadece Şampiyonlar Ligi maçlarında oynatabiliyorum, neden riske girip milyon dolarlık adam alayım ki?" Galatasaray gibi bir büyük kulübün "asbaşkanı" böyle saçmalarsa gerisini siz düşünün!. "Bu saçmaları" kaç defa söyledi ve biz kaç defa yazdık!. Neresini düzeltelim? Bir defa "17 yabancılı yıldızlarla dolu" dediği takımların halini helhalde görmüyor, göremiyor!. Milan''ın,Chelsea''nin "sefaletini" göremeyecek kadar kör!. Ya da futboldan hiç anlamıyor!. İngilizler bile "bahsi müşterekte 1''e 7 Chelsea önünde Galatasaray''a şans verirken" o çıkmış "bu takımlarla nasıl başa çıkabiliriz?" diyor. Galatasaray''ın hem de 10 kişi ile "17 yabancılı Chelsea''yı ne hale soktuğunu" herhalde seyretmedi, görmedi, duymadı!. Bir de diyor ki; "Süren koymazsa, başkanlığa aday olacağım!." Allah, Galatasaray''ı korusun!. Ya "Buruno ile ilgili sözleri?" "Şampiyonlar Ligi için iyi adam alınmayacaksa, oynatılmayacaksa, Bruno da iyi adam değildi ise, neden Galatasaray''ın paraları sokağa atıldı?" Bunun hesabını Cansun''lar, Süren''ler vermeyecek mi? Diyor ki; "Yabancı Kontenjanımız dolu olduğu için iyi adam alamadık!." Yabancı kontenjanını "hiç bir iş yapmayan ve gönderileceği dedikoduları çıkan Marcio ile doldurursan" elbette olacağı budur!. Onu da mı Fedarasyon yaptı? Terim''in istediği "Giovanni''yi parasızlık yüzünden alamayan" ve "ucuz" diye Marcio''yu getirip, Galatasaray''ın yabancı kontenjanını "dolduran" Futbol Fedarasyonu mu? "Giovanni''nin Avrupa Kupaları''nda attığı gollerden haberin var mı?" "Böyle konuşan" İnsanlara "Hem suçlu, hem güçlü" denir!. İnsanın hele hele Galatasaraylılar''ın önüne "bu sözlerle çıkmak için yüzünün kızarması gerek!." "Marcio ile Giovanni tercihinin hesabını" ver de, ondan sonra "yeni kontenjan iste!." Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsun? 19''dan 20''ye!.. Bazı okuyucularım "Efes-Aydın Örs kan uyuşmazlığını yazdıkça" bana kızıyor, öfkeleniyorlar!. İçlerinden "Sen ne anlarsın basketboldan? Sen futbol yaz!." diyenler de çıkıyor!. Diyelim ki, "ben anlamıyorum!." İyi de, Efes Pilsen, neden Avrupa Kupası maçlarında "19-20 fark yiyip duruyor?" Grubunda sonunculuğa oturuyor!. Harcanan bunca para, verilen bunca emekten sonra, gelinen, gelinecek olan yer burası mı olmalı? Basketbolseverler "Bu acı tablonun sorumlularından hesap soracaklarına", gerçekleri yazan "bizlere kızıyorlar!." O kadar duygusalız ki, "geçmişle avunmak ve elimize verilenle yetinmek" sanki ülkümüz olmuş!. Eller aya, Mars''a giderken, biz "dolmuşa binebilmenin mutluluğunu" yeterli görüyoruz, olacak şey mi? "Yeterli görmeyenler" ve "büyük daha büyük başarılar beklentisi içinde" eleştirilenler, görüşlerini ortaya koyanlar, nerede ise "afaroz ediliyor!." Gruplarında "çok düşük puanlarla sonunculuğa oturmuş" ekiplerimizi teknik direktörleri olan Aydın Örs''ler, Fatih Terim''ler hâlâ "yere göğe konulamıyorlar!." "Onlara lâf söyleyen" vatan haini !. Bu kafalarla ve bu zihniyetle bize "bu bile çok!." Kapıkule''den öteye işimiz ne? "İçerde" birbirimizi yiyip, tribünleri "küfre boğalım" yeter de artar bile!.
ÖNE ÇIKANLAR