Görünen köyün kılavuzları!..

A -
A +
Seçildiği genel kurulda da, "yetki aldığı" olağanüstü genel kurulda da, Divan kurullarında da "şeffaf olma" sözünü defalarca veren Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, "şeffaf olmanın ş'sini bile yerine getirmemek için" azami gayreti gösteriyor.
Bu yüzden, işte lig geldi, oturmuşlar Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu ile beraber, "papatya falı" açıyorlar; "Transfer yapalım mı, yapmayalım mı", dahası "Yapacaksak sağbek mi alalım, stoper mi, yoksa santrfor mu, kim bilir belki de bir ön libero mu?.."
Sadece kendileri açsa iyi, spor sayfalarına ve ekranlarına da, camiaya da, taraftara da açtırıyorlar!..
Halbuki, durum apaçık ortada; Süper Kupa'yı aldıkları maç bile, "neyin ne olduğunu" gösterdi; "Bu geri dörtlü ile ligde de, Avrupa Kupaları'nda da büyük hüsran yaşanacaktır, zira Lig'deki 34 maçı, artı Avrupa Kupaları'nın gruplarındaki 6 maçı tek başına Muslera kurtaramaz!!!"
Sabri ve Telles (Süper Kupa maçında biraz iyi göründü) ile defans kanatları, Semih – Chedjou – Hakan ile stoper sorunu çözülmez. "Hava toplarında ezilen" bir geri dörtlü, "başta Semih olmak üzere, fizik olarak çok zayıf ve kırılgan" bir stoperler grubu var ortada; Ligde "eksi averajlar", Avrupa Kupaları'nda "4'erli mağlubiyetler" gene kapıda!..
Ön liberoda, hâlâ Melo'yu U21'e gönderemeyen bir yönetim (Acaba oteller böyle mi yönetiliyor?), sorunu çözmemekte direniyor; Bilal 90 dakikayı çıkaramaz, Hamit "sık sık sakatlanıyor"; sorun ortada!..
Yalnız "memnuniyet verici" bir gelişme oldu; "spor basınımız, hem de Süper Kupa'nın kazanıldığı maçta, Galatasaray defansının hâl – i pürmelalini nihayet görebildi ve top yekûn salvo atışına başladı"; artık "davul zurna çalınıyor" Özbek ve Hamzaoğlu beyler; duymuyor musunuz?..
Bu arada şaştığım bir şey var; "gerçekleri gören" spor yazarları ve futbol yorumcuları, "Galatasaray Yönetimini, zaaf içindeki takım savunmasını güçlendirmek için" uyarırlarken, Hamza Hoca'nın "bunu yapanlara laf çakma gayreti"; sevgili hocam, bu eleştiriler, senin için, senin ve takımının başarılı olmasını sağlamak için yapılıyor, Avrupa Kupaları'nda "hüsrana uğramaman için" yapılıyor; "teşekkür edeceğine", neler söylüyorsun?..
Kimse sana "Masanın üzerine yumruğunu vur" demiyor, o masanın üzerine "eksiğini, gediğini koy, ilkelerini koy, başarı şartlarını koy ve savun" diyor!..
"Bunu bile yapmayan, yapamayan" bir Hoca'ya, dahası, "Sneijder'ın sözleşme yenileme problemini çözemeyen" bir Hoca'ya, futbolcular, "oyundan alındıklarında tavır koyarlarsa", neden şaşırıyoruz, acaba; sonunda "onlar da insan" öyle değil mi?..
İşte "kılıç, işte at ve süvari sensin"; götürme Sneijder'i de, Burak'ı da ligin ilk maçı için Sivas'a, yapabilir misin?..
Yapamazsan, bak elin oğlu ne düşünür; "Bunu o gün de yapamadı, şimdi Burak'tan geçen yıl oyundan alındığında yaptığının hesabını başka türlü kesiyor. Takımın defansının durumu ortada iken 'hâlâ santrfor arayarak' onun moralini bozuyor, dahası, hem de prestij bakımından ülkenin en büyük kupasının paylaşılacağı bir maçın 65'inci dakikasında oyundan alıp, yerine Emre'yi sokarak ligin başlayacağı hafta, moralini iyice sıfırlıyor!"
Bitmedi; gerisi benden; "1 – 0 öndesin, ama her an o elek gibi olan defansın gol yiyebilir", maç uzayabilir, hatta penaltılara kalabilir; sen, hem de 65'inci dakikadan itibaren art arda Burak'ı, Sneijder'i, Podolski'yi oyundan alıyorsun; oyun uzasa, ne olacak, penaltılara kalsa ne olacak?..
Kendine de, takımına da, kulübüne de yazık ediyorsun hocam, hem de çok yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.